Galiba benim şahsen beklediğim oluyor...
WikiLeaks, önce İsrail'in Hamas'a karşı El Fetih'le nasıl işbirliği yaptığını anlatan Amerikan kriptolarını yayımladı, sonra da 2007'de Suriye'ye (gizli atom reaktörüne) İsrail saldırısı belgeleri geldi. Hatay'da uçak yakıt tanklarının bulunduğu senenin olayıydı -hatırlarsınız. Buna göre Hükümet'in, Suriye'yi bombalaması için İsrail'e izin verdiği de ortaya çıkmış oluyor.
Her WikiLeaks taşının altında İsrail parmağı arayan, "Müslüman" Emevilere has "herşeye kadir ulu İsrail" dini inancına ters bir durum...
(Şimdi buradan devamla yeni komplo teorileri de üretebilirler)
Galiba Fehmi Koru'nun Yeni Şafak'tan ayrılması (veya atılması) olayı da WikiLeaks belgeleriyle ilgili.
ABD Irak'ı insafsızca bombalarken, Yeni Şafak'ta İbrahim Karagül, bu vahşeti sert bir şekilde eleştiriyor, yeriyordu. O dönemde Amerikan gazıyla Fehmi Koru'nun, İbrahim'i gazeteden attırmaya çalıştığı gibi bir durumdan bahsediliyor. Şimdi Fehmi Koru yazılarına son verdi.
(Radikal'de yazmaya başlarsa hiç şaşmam!..)
WikiLeaks'in ortaya çıkardığı belgeler arasında, Papa'nın genetik manipülasyon deneylerini desteklediğini gösteren belgeler de var ki, İsrail hakkındaki belgelerden daha önemli bence. Çünkü Vatikan, genlerle oynanmasına kafadan karşıdır ve bu konuda en küçük bir şüpheye yer bırakmaz görünüyordu -şimdiye kadar. 2009 yılının Haziran ve Kasım aylarından iki belge, tersini kanıtlıyor.
Bu arada Julian Assange ile söyleşiler de yapıldı ve Julian öldürülmekten korktuğunu söyledi. Ona dokunan "acan" bozuntusunun "hücceten" gidebileceği ihtimalini de unutmamak gerek tabii!
(Yani bu işler o kadar da kolay olmasa gerek.)
Medyanın krizini WikiLeaks öncesi ve sonrası diye ikiye ayırmak gerektiğini düşünenlerin sayısı hızla artıyor. İşte bu tartışmaların yaygınlaştığı bir ortamda, ilginç bir kitaptan söz etmeliyiz.
Tim Wu'nun "The Master Switch" adlı kitabında (tıklayınız), enformasyon endüstrisinin tarihi anlatılıyor. Kuru bir tarih kitabı sanırsanız çok aldanırsınız. Hukuk profesörü olan yazar, hür sistemlerin nasıl monopolleştirildiklerinin (ve yaratıcı özgürlüklerini yitirdiklerinin) tarihini anlatıp, internetin de benzeri bir "kaderi" paylaşabileceğine dikkat çekiyor.
(O zaman internet bedava olmaya belki devam edecek, ama sistemi bozabileceği düşünülen şeylere geçit vermeyebilecek mesela.)
Elbette internetin şimdiki gibi çok sesli vahşi bir orman (Dschungel/Cangıl/Tangıl/Tungul) olarak kalması herkesin yararınadır.
Türkiye'dekilere benzemesi bakımından en eğlenceli WikiLeaks "yorumları"ndan biri de, Venezüela'da yayımlanan El Espectador dergisinden. Anlaşıldığı kadarıyla "Gringo"lar (-yazıda Amerikalılara hep "Gringos" deniyor!..) insan hakları konusunda ve uyuşturucu kaçakçılığı sorununda hükümetle kesinlikle anlaşmıyormuş!.. Türkiye'deki komplotik "Müslümanlar" gibi Venezüela'lı yazarlar da, "Gringo"lardan sadece hinlik ummaktaymışlar meğer. Yani biraz şaşkınlar (tıklayınız).
WikiLeaks haberlerini sürdüreceğiz.