Franz Schandel / "Without money!" Kendini dayatan bir şiddet ilişkisinin iptali


"Zenginliklerden kim tamamen vazgeçmezse,
Onu yoksullaştırmalı ve aşağılamalı mı?"
William Shakespare, "Atinalı Timon" 

Para genellikle, en azından uygarlığın kazanımlarından biri sayılır. Bir kere yaratılırsa, bir daha asla kaldırılamaz bir şey kabul edilir. "Para, kendi kendinin kurumlaşmış referansıdır" der Niklas Luhman (1). Sisyem, para aracılığıyla, işlerliğini kendisi için tasdik eder. "Bu sistemde ödemeler, ödemeleri mümkün kılar. Bu şekilde, prensip olarak, sınırsız bir gelecek de sisteme monte edilmiş olur. Sistem içi bütün düzenlemeler, aynı zamanda sistemin geleceğini de garanti altına alıyor. O her türlü hedefin, her türlü kazancın, her türlü tatminin ötesinde hep devam ediyor. Sistem kendi kendine son veremiyor, çünkü paranın anlamı/zihniyeti, paranın harcanmasında yatıyor." (2) Demek ki biz, "Gelecek güvencesini, ödeme gücüne sahip olmak şeklinde sağlayan" (3) bir sistemde yaşıyoruz.
Ödemelerin kendisinde para, abstre/soyut zenginlik şeklinde aracılık yapar (4). "Birey paraya sedece, para kendini onda ifade etiği (harcamak) için, (harcarken) başka birşey (başka biri) Olmak için ihtiyaç duyar." (5) "Bütün mal/metaların, birbiriyle değiş-tokuş edilebilir halini teşkil eden, meta/mal veya ürünlerin o özel değiş-tokuş değeri, kendisi de mal/meta olan Para'dır." (6) Para, sadece sirkulasyon atmosferinde gerçektir (yaşar), ama işte bütün mal/meta döküntüsü de o atmosferde döndürülmek zorundadır.
Para, sadece vererek (yani harcayarak, borç vererek) kullanılan bir şeydir. Garip bir şekilde, ancak sahibini terketmesi sonucu tüketilebilir/kullanılabilir. Sorunlu olan, sadece bu tüketim zincirinin durmadan kesintiye uğramasıdır. Bunu Luhmann da biliyor: "Ödemeler (...) üzerine kurulu bir sistem, sürekli/her daim, yeni ödemeleri garantilemiş olmalıdır. Yoksa bir andan diğerine aniden ortadan kalkar." (7) Büyük yapı çökebilir, ama çökmemesi gerekir, günlük hayatın içinde Küçük çapta çöküşler, kapitalin güzelliklerindendir! "Kim ödeme yapamıyor, ne ödenemiyorsa, o unutulur." Bu kadar bağlayıcı, bu kadar müstehzi/sinizm.


Bir şiddet biçimi olarak para...
Para, kıtlığın sorumlusudur. Ama 'birşeyin kıtlığı' denirse tam da ifade edilmiş olunmaz, asıl, birşeyin kıtlaştırılmasıdır. Birşey kıt değilse, onun kıtlığı sağlanmalıdır veya kıtlığı simüle edilmelidir. Mal/metaya erişim sadece para üzerinden mümkün olduğundan, mecbur kalındığında tüketim değerleri kontenjanları bütün bütün yok edilmek zorundadır; yoksa fiyatları mahvederler (fiyatlar düşer) ve işleri hissedilir şekilde bozarlar. 
(...)

Dipnotlar
1. Niklas Luhmann, "Die Wirtschaft der Gesellschaft", Frankfurt am Main 1988, S.16
2. A.g.e. S.65
3. A.g.e. S.66
4. Karşılaştırınız: Marx-Engels Toplu Eserler / "Marx-Engels Werkausgabe" (MEW). Dietz yayınları Doğu Berlin 1972. C.42, S.160
5. MEW. C.42, S.154
6. MEW. C.13, S.34
7. A.g.e. S.17


(Yeni çeviri yazı, devam edecek)

Yeniden devrimler çağının eşiğinde Occupy Wall Street Hareketi ve Borçlanma "teolojisi"

2008 "Ekonomik Krizi" denen şeyin, önce bir "Borçlanma Krizi" olduğunu, Yunanistan'dan biliyoruz. Tarihçi Moses Finley'e göre, antik tarihteki bütün devrimler ve ayaklanmaların bir tek temel programı vardır: "Borçları sil, toprakları yeniden dağıt." Buradan yola çıkarak, Occupy Wall Street Hareketi'nin beyni Amerikalı Sosyalantropolog David Graeber de, bir devrimler çağının eşiğinde yaşadığımızı söylüyor. Graeber, 1968'den beri ortaya çıkan bu en etkili anti-kapitalist Sol harekete -Occupy Hareketi'ne- derinlik katan en önemli entelektüel. Hareketin tarihi bir yıl gibi kısa bir süre olmasına rağmen, Arap Baharı'nı örnek alıyor ve şimdiden global bir etkiye sahip. Occupy Hareketi, Anonymous ve WikiLeaks gibi 21'inci yüzyıl fenomenlerinin aktif/kitlesel eylemciliğinin türünü/tarzını/yönünü belirleyecek önemde ve şimdiden belli kurallar/normlar koymuş, belli hedeflere ulaşmış vaziyette.
Graeber, geçen yıl yayınlanan son kitabında, dünya tarihini 'Borçlanma' açısından yeniden değerlendiriyor ve çok ilginç sonuçlara ulaşıyor. (Bkz. "Debt: The First 5000 Years" 2011)
Graeber'i önemli kılan, kapitalizme yeni sorular sorup bu soruları akıllı bir şekilde yanıtlamak ve sistemi eleştirmekle kalmayıp, pratik içinde de -özellikle mücadele konusunda- yeni fikirlerini uyguluyor olması. Kendisi, Occupy Hareketi'nin aktivistlerinden. Kapitalizme yönelttiği eleştiri de, yeni kapitalizm eleştirisi stilinde (yani işçi-patron ayırmadan ve kapitalizmi kapitalistlere indirgemeden, 'bütüncül' bir kapitalizm eleştirisi).
Burada bir dizi yazıyla değinmeyi düşündüğümüz ve kapitalizmin adeta "ruhu" saydığımız 'Para' (nedir?) konusuna Graeber, herkesi ilgilendiren güncel/pratik bir açıdan yaklaşıyor. Occupy Hareketinin, dünyanın finans merkezi Wall Street'i -dünyanın en pahalı arsasını!- işgal etmesinin teorik ve çok sağlam nedenlerini, kitaplarından okumak da mümkün.
Graeber'in sözleriyle "Para, anonim bir borç kağıdıdır." Devlet de, bu borç senedine kefil olan mercidir.
Zamanın ruhuna uygun olarak basitleştirilmiş bu çok önemli konuya, biz Graeber'in yaklaştığı açıdan, (onun kitaplarına dayanarak) değinmeye çalışacağız.

Anonymous, Occupy Wall Street, WikiLeaks ve yeni siyasi mücadele formatı

"Yeni Siyaset" hakkında 2007'de şöyle yazmıştık: "Küresel ısınmaya neden olan kapitalist yaşam biçiminin aşılması yolunda, kendine özgü yeni bir siyasallık türü önümüzdeki dönemde şekillenmek zorundadır." (tıklayınız
Şekilleniyor...
Günümüzde, Anonymous, Occupy Wall Street, WikiLeaks gibi hareketlerin en önemli ortak paydası, tüm klasik siyaset anlayışlarının (ve tabii parti farklılıklarının) ötesinde, insanları ortak bir yerde/paydada buluşturmasıdır. 
Bu yazı, o ortak paydaya ve yeni siyaset anlayışına değinmeyi amaçlıyor.


Postpolitika...
Bu blogda "Postpolitika" kavramını daha önce (negatif ve pozitif anlamda) kullanmıştık. Negatif anlamda Postpolitika, Colin Crouch'un "Postdemokrasi" kavramına yaslanır ve demokrasiye özgü "politika yapmak" ediminin sistem içinde nasıl yozlaştığını ifade eder. Pozitif anlamda ise 'Postpolitika' kavramını, klasik politikanın sınırlarını aşan yeni ve özgün bir siyaset anlayışı anlamında kullanıyoruz. Ama her iki durumda da, klasik politika sonrası (postpolitik) bir anlayışlar bütününe dikkat çekmek zorundayız. 
Anonymous, Occupy Wall Street, WikiLeaks gibi yeni tip siyasi hareketler/gruplar, işte bu postpolitik bozulmaya karşı yeni postpolitik alternatif oluşuklardır. Postdemokrasi dönemine özgü yeni kalitede siyasi hareketlerdir ve yapıları gereği, şekilsel demokrasiyi de takmazlar. Bunu, devleti ti'ye alan Anonymous/RedHack eylemlerinde çok açık bir şekilde görüyoruz.
Bu yazıda sözünü edeceğimiz ve esasen Occuppy Wall Street hareketi üzerinden inceleyeceğimiz yeni siyasi mücadele formatı, sadece 'Yeni Siyaset' veya (olumlu anlamda) 'Postpolitika' da değil, 'Anti-Politika' olarak da nitelenebilecek özellikler taşıyor. 
Occupy yeni formatının, bir 'Hareket' olarak, önce Arap Baharı'yla göründüğünü düşünüyorum. Occupy Hareketini, Arap Baharı tetiklemiştir ve Occupy hareketi, sadece bir Amerikan veya Avrupa hareketi değil, yeni bir siyaset kalitesidir ve büyük basın tarafından küçümsenip marjinal bir şeymiş gibi tanıtılması da -bu yüzden- "anlaşılabilir" bir şeydir -çünkü sistemin hakim güçleri arasında paniğe neden olmuştur. 1968 Hareketinden oldukça farklı (ama onunla akraba) olan Occupy hareketinin yayılma potansiyeli, eski hareketlerden hem daha büyük (ve hızlı), hem de daha tehlikelidir, çünkü eski Sol anlayışlar gibi kısıtlı değil çok köklü bir bakış açısına sahiptir. Hareketin yukarıda gördüğünüz afişi, çok şey söylemektedir ve hareketin birleşik güçlerini de göstermektedir: Anonymous'un kullandığı Guy Fawkes maskesi, Kadınsı değerlerin gücü ve şu sloganlar: "(Kapitalist) çalışma biçimine Hayır", "(Ulus devleti yeniden üreten) Milli Eğitim'e Hayır", "(Sistemi ayakta tutan) Tüketiciliğe Hayır", "(Sistemin motoru) Bankalara Hayır."
Lenin'in Bolşevik partisi dahil, hiçbir Sol Parti, böyle köklü ve -artık gerçekçi- antikapitalist taleplerde bulunmamıştı ve bu yüzden de kapitalist sistem dahilinde oluşuklar olarak kalmışlardı.
Buradan, yeni hareketlerin ilk özelliğini buraya yazıyoruz: Bunlar, kapitalizm sonrasına doğru kapı açan 'Postkapitalist Hareketler'dir. Ve asıl sloganları da "Occupy Wall Street" falan değil, "Occupy the World"dür! 

"Without Money!" veya Streifzüge dergisinde insanlığın para sorunu...

Sol'un yükselişinden bahsederken, eski Ortodoks Sol düşüncelerin ve klişelerin aşılmasından da bahsediyoruz. Bu anlamda en önemli konu, kuşkusuz yeni kapitalizm eleştirisini kurmak ve kurarken de kırıp-dökmeyen bir postkapitalist anlayışı geniş kitlelere mal etmek gerekiyor. Yaptıklarımızdan zevk almak da yeni muhalefet anlayışının yeni değerlerinden. Sol'dan yola çıkan yeni yaklaşımlar geliştirirken, üzerinde durulması gereken konuların başında, kapitalizme özgü 'Değer' anlayışı geliyor (Kapitalizme özgü "değer" anlayışı deyince de akla, önce 'Para' düşüyor tabii). Yunanistan krizinden sonra Türkiye'ye en ufak bir şekilde yansımayan bazı önemli postkapitalist gelişmeler oldu. Mesela Yunanistan'da yerel para uygulamalarının ilk örnekleri görülüyor. Son yedi yıldır bu konudan defalarca bahsetmiş biri olarak heyecanlandığımı söylemeliyim.
Sol böyle konularla pek ilgilenmemiştir maalesef. Günümüzde kullanılan ve "Eksponensiyal (katlanarak) büyüyen/artan faizli para cinsi"nin benzeri tarihte yok -olsaydı bilirdik. Bugün dünyada bulunan para miktarı ile, dünya gibi on tane gezegen satın alabilirsiniz!
Viyana'da yayımlanan Streifzüge dergisinin bahar sayısı geldi. Dergide para konusunu işleyen yazılar ağırlıkta. Franz Schandl, "Without money!" başlıklı yazısında parayı, "Bir şiddet türü" olarak değerlendiriyor ve paranın insani değerlerden soyunması üzerinde duruyor. Paraya mecbur olmak ve hayatın para tarafından belirlenmesi, yazının ana konusu. Sevgili Franz'ın gönderdiği dergi daha bugün elime geçtiğinden, yazıları okumaya henüz fırsat bulamadım. Göz gezdirdiğim kadarını yazıyorum.) Uzun yazıyı okuyup burada daha ayrıntılı bahsedebilirim.