WikiLeaks belgeleri ortaya çıkınca Türkiye'deki tepkiler, "Arkasında Amerika olmadan olmaz" mealinde, veya "Bu iş gizli servis işi", veya "İsrail'dir İsrail" gibi şeylerdi...
Türkiye'de bunun ne olduğu konusunda çıkan birkaç yazıyı saymazsak, eski ezberlerin ötesine geçen bir hayal kabiliyetinin izine bile rastlanmadığı söylenebilir.
Arkadaşlar genelde, sistemin böyle topallayarak da olsa yoluna devam edeceğini düşünüyorlar -hatta bunu can-ı gönülden istiyorlar da! Çünkü entelektüel yokluğunda çağdaş aydın sayılan Köşe yazarından televizyoncusuna kadar, birkaç "enteresaaan" yazı yazıp göz kamaştırmak ve gurmeliğe devam etmek istiyorlar. İşin acı olan tarafı şu: Şu anda dünyada geniş bir coğrafyada direniş gönüllüleri var ve onlar neler yapabileceklerini yavaş yavaş anlıyorlar. Ama bunların arasında büyük bir ihtimalle Türk yok gibi birşey!..
Nuray Mert bile, WikiLeaks işinin arkasında "Birkaç iyi adamın" olduğuna veya "komplo"ya inanamadığını söyleyerek, biraz daha beklemek gerektiğini yazdı!..
Eski Solculara gelince...
Öfke uyandıracak ölçüde demode ve kuşkucular...
21'inci Yüzyılda, Eisenstein'ın Potemkin Zırhlısı misali "Devrim" bekliyorlar (aslında hiçbir şey beklemiyorlar. Olsa ödleri kopar. 1 Mayıs yürüyüşü dışında -katılacaklarını da sanmıyorum) Ekim devriminde kalmış akıllarıyla, herşeye kuşkuyla yaklaşıyorlar... Mesela WikiLeaks sözcüsü Julian, kapitalizme karşı değilmiş!.. (Doğru değil... Hem sen karşısın da ne oluyo?!..) Haala sınıflardan, işçilerin/emekçilerin devriminden falan bahsediyorlar...
(Dünya çok değişti. Artık kimse işçi/mişçi olmak da, işçi devrimi yapmak da istemiyor. İsteyen varsa, onları bulup Limonlu Bahçe'de devrim partisi yapılabilir tabii!.. Eğer bulunabilirse...)
Kapitalizme karşı uyanan ve bu konuda Solculardan daha iyi mücadele eden eski İslamcılar da mahmur gözlerle olanları izliyorlar. Onlar, Solculardan daha dürüstler. Gene de eski anti-semitizm zaafı onları dürtüp duruyor. İşin komplolarla izah edilemeyeceğini anlayacak kadar bilinçli olmalarına rağmen...
Öyleyse nedir?!..
Mücadele deyince aklına sadece 'Grev', 'Yürüyüş', 'Boykot', 'Protesto gösterisi' falan yapmak gelenler, sadece 'Parti' kurmak ve vermekle yetinenler, bu mücadele biçimlerinin nostaljik 20'inci yüzyıl yöntemleri olduğunu artık anlamalılar. Elbette eski yöntemler de iyidir. Ama sistemi yıkmak -ve yenisini kurmak- bir yana, global sistemi sallamak, eski yöntemlerle hiç mümkün değil. O yöntemlerden önce başka yeni yöntemler gerekiyor.
Şimdi şudur:
WikiLeaks, sadece buzdağının görünen yüzüdür...
Güncel bir örnek:
Julian her an yakalanabilir. Hatta öldürülebilir. Fakat geçen gün açıklama yaparak bir şey söyledi.
"Yakalanırsam, belgeler, yüz bin dosyada, güvenilir kişilerin elinde bulunuyor" dedi.
Kimdir bu güvenilir kişiler?!..
Dünyanın heryerine dağılmış anonim kişiler ve direniş gruplarıdır. WikiLeaks ile ilk büyük deneylerini yapmışlardır. Ve bu adamlar/kadınlar, sistemin yıkıcılığına bir son vermeyi yarım gönülle değil kararlılıkla isteyenlerdir...
Zaten o yüzden de, ne yapacaklarını biliyorlar ve bilecekler...
Bu dünya, 12 milyar insanı rahatlıkla besleyebilecek bir gezegen... Ama şimdinin 6 milyarlık dünya nüfusunun iki milyarı, tam anlamıyla kökten yoksulluğun pençesinde. Bunun anlamı, yiyecek ekmek, içecek su bulamamak demek.
Türk basınında, WikiLeaks'in bir vicdanlı insanlar hareketi olabileceğini yazanlar, doğruya en yakın olanlar bence.
Sistemin dönüçtürülmesi mücadelesinde ne yapılacağını bilmek için, sahiden dürüst olmak ve değişim/dönüşümü sahiden istemek gerekiyor... Bu ilk şart...
Ve bu yüzden de, İsrailli veya Çemişkezekli "acanlar"ın direnişe "sızmaları" zor olmalı!..
Gerçek anlamda sızamazlar, çünkü tatlı su balıkları denizde yüzemez...
(Hoş sızınca orada ne yapacaklar?!.. "Hoşgeldiiin!" deyip ellerine birer kahve tutuştururlar mıdır?!..)
Gizli servisler, kendilerine yakın gazeteciler üzerinden görebildikleri belgeleri paşa paşa okuyup, sonra da yutkunuyorlardır herhalde!.. Türkiye'de basın sahiden özgür ve dünyada etkili olsaydı, iktidarlarla arasına kesin mesafe koyduğu bilinseydi, belgeler yayımlanmadan önce Türk basınına da gösterilebilirdi -çünkü Türkiye ile ilgil çok fazla belge olduğu malum...
Özgür Türk gazetecileri de, bazı belgelerin yayımlanmamasını WikiLeaks'e önerebilirlerdi...
Türkiye'de bir tek Uğur Mumcu bile olsaydı yeterdi... Ama yok...
Şimdi... Baskılarla, yasaklarla, tehditlerle, 20'inci yüzyıl artığı faşizanlıklarla artık kimsenin kimseyi sindirip yönetemeyeceğini, önce arkaik 'Alikıranbaşkesen'ler anlamalı...
Sisteme karşı yeni direniş ve onun yöntemleri hakkında ilk yazıyı şu sözlerle bitirmek istiyorum:
Belki inanamayacaksınız ama, bugün dünyanın her köşesinde bir 'Devrim'den bahsediliyor...
Herkes 'Devrim' istiyor ve 'Devrimci' olmak için, önce ideolojilerden kurtulmak, ruhunu hiçbir paraya/pula satmamak, derinlemesine iyi bir insan olmak, sistemi sahiden değiştirmek istemek yeterli şimdilik.
Direniş örgütleniyor. Ve eylemlerin, sadece internetten belge yayımlamaktan ibaret olmayacağını, şimdiden söylemek gerek...