Osmanlı'nın neden olduğu İngiliz-Habeş savaşı 1868

Britanya ordusu Magdala yolunda
Habeşistan İmparatoru II. Tewodros (Teodor), Quadar valisinin oğlu olarak başladığı hayataında, aslında din adamı olacaktı, ona göre yetiştirildi. Gonder'deki Çankar manastırında Hristiyanlığı derinlemesine öğrenirken manastır saldırıya uğrayınca amcasına sığındı. Ülkede iç karışıklıklar orada da rahat vermedi, o da bir haydut çetesinin lideri oldu -amacı bu savaş cinnetine bir son vermekti. Ama kan yalayan genç kurtlar gibi savaşı sevdi. Bundan sonra ardı ardına zaferler kazandı. Zaferlerinin ardından 1855 başında birgün kendini, Ubie'nin ordusunun karşısında buldu. Ülkenin ünlü hükümdarını Deresge'de yendi ve 11 Şubat'ta Habeşistan'ın yeni İmparatoru, kralların kralı "Negusa Nagast" titriyle tahta çıktı.
Bu adam, tam bir direnç ve inat örneğidir. Osmanlı İmparatorluğu'nun ve zamanın yükselen gücü Britanya İmparatorluğu'nun baskılarına boyun eğip onlardan birine bağlanmayı reddetmiştir. Ülkesinde köleliği resmen kaldırıp, kendisinin de bulaştığı çeteciliği yasaklamıştır. Askerlerini, güçlü Batılılardan gördüğü gibi uzun ince kılıçlar ve çakmaklı tüfeklerle donatmış, paralı bir ordu kurmuştur. Ama o bir askerdi ve politikadan pek anlamıyordu. Başpiskopos Abuna Salama ve yerel Beyler onu başkentinde izole ettiler. Prestijini geri kazanmak ve ülkesini modernleştirmek amacıyla Britanya'dan yardım almaya ve bu şekilde Osmanlı baskısını da durdurmaya karar verdi. Bunun için oturup mektuplar kaleme aldı. Britanya Kraliçesi Victoria'ya, Rus Çarına, Prusya Kralına, Fransa'ya III. Napoleon'a gönderdiği mektuplara, özellikle Britanya'dan beklerken, sadece Fransa'dan yanıt geldi. İki ciltlik "Histoire de Jules César" kitabını yazıp yeni yayımlamış III. Napoleon'un yanıtı da hiç inandırıcı değildi.
Victoria ise, 29 Ekim 1862'de aldığı mektubu okuyup bir kenera fırlattı. Habeşistan'ın nerede olduğunu bilmiyor, Afrika'yla da ilgilenmiyordu. Britanya tacının büyük elması Hindistan orada dururken, gizemli Afrika hiç de cazip değildi. Üstelik Tewodros, "İslam'a ve Türklere karşı yardım" istiyordu, hem de Mısırlıları kastederek. Bunlar, Hindistan'da Müslümanlara da hükmeden Kraliçenin bakış açısıyla pek uyuşmuyordu.
II. Tewodros
II. Tewodros, kendisinin kaale alınmamasına, özellikle Kraliçe Victoria'nın ona bir cevap bile vermemesine öyle öfkelendi ki, Habeşistan'da bulunan ve Başpiskoposla iyi ilişkileri olan İngiliz Anglikan misyoneri Henry Aaron Stern'i halkın gözü önünde kamçılattı. Ona öfkesinin bir nedeni de, bu adamın Habeşistan hakkında yazdıklarıydı. İmparatorun, bir çete liderinden nasıl kral oluşunu çok güzel anlatıyordu ama Tewodros, kendisinin Süleyman'ın (Salomo) soyundan geldiğini yazmasını tercih ederdi. Stern, dürüstlüğünün cezasını fena ödedi. Bütün hizmetkarları kamçıların altında can verdiler, kendisi zincirlenip zindana atıldı.
Adamı zindandan kurtarmak için Tewodros'a ulaşmak isteyen Britanya Konsolosu Charles Duncan Cameron, Gafat'tan idare etmeye çalıştığı krizi bir hatayla daha da kızıştırdı. Araya, Tewodros'la itilaflı Başpiskoposu koydu. Habeşistan İmparatoru, bu densizliğe çok kızmış olmalı. 2 Ocak 1964'de Habeş birlikleri Konsolos'un bürosuna saldırıp Britanyalı diplomatı ve bütün memurlarını yakalayıp zincire vurdular. Tewodros bununla da yetinmedi, ülkesindeki bütün Avrupalıları yakalayıp zincirleyerek zindana atmaya başladı.
Britanya Hükümeti, sorunu çözmek için Habeşistan'a ünlü Hormuzd Rassam'ı gönderdi. Asur uzmanı gezgin, Gılgamış Destanı'nın yazılı olduğu kil tabletleri bulan adamdır. Ama Habeş İmparatoru'nun huzuruna çıkışı, ülkedeki karışıklıklar ve kralın onu görmek istememesi üzerine oldukça uzadı. Ancak Ocak 1866'da Tewodros'la görüşebilen Rassam, karşısında sert bir kral buldu ve tabii sonunda o da içeri atıldı! Rassam, tutukluların ailelerinden kişisel mektuplar getirmişti. Kral, mektupların tutuklulara verilmesini uygun bulmadı, bundan kuşkulandı. Bütün Avrupalı tutukluları ve rehin Rassam'ı, kendisinin de oturduğu Magdala kalesine getirtti. Haziran'da yaşanan bu olaydan sonra Kraliçe Victoria, 21 Ağustos'da, Habeşistan'a askeri bir operasyon yapılması emrini verdi.
1868'de yapılan bu askeri operasyon, birçok bakımdan benzersizdir. Emir, Hindistan'daki Britanya ordusuna veriliyor ve ordu, önce Habeşistan'ın haritada nerede olduğu aranıp bulunuyor, dağlık arazide hangi şartlarda ilerleneceği düşünülüyor, Habeş ordusunun gücü üç aşağı beş yukarı tahminen değerlendiriliyor ve tam 44 tane fil gemilere yükleniyor. Bu filler, ağır silahları taşıyacaklar. Hanibal'ın ordusu gibi birşey hazırlanıyor yani. Akdeniz bölgesi ve Ortadoğu'da Britanya'nın ulaşabildiği heryerden develer ve katırlar toplanıyor. Bu hayvanlara da hafif silahlar taşıtılacak. Ordu, 13 bin Britanyalı ve Hintli askerden oluşuyor. 26 bin sivil personel onların günlük ihtiyaçları için yola çıkarılırken, toplanan deve ve katır sayısı da 40 bini buluyor.
Topları filler taşıyor
1867 Ekim ayında ilk öncü birlik -ki mühendislerden ve çalışanlardan oluşuyor- Kızıldeniz sahilinden, bugün Eritre'de bulunan Massaua şehrinin otuz mil güneyine geliyor ve oradan Habeşistan'a sızıyor. Karaya çıktığı yerde, bir ayda 640 metrelik sahil şeridini çıkarmaya uygun hale getiriyorlar, bir de liman ve demir yolu inşa ediyorlar. Başka bir birlik daha kuzeyden sızıp, o da fillerin rahat yürüyebileceği bir yol yapıyor. Aralık ayında hazırlıklar tamamlanınca, hazırlık operasyonuna komuta eden Britanyalı komutan William Lockyer Merewether, Habeşistan İmparatoruna bir telgraf gönderip, rehin tutulan Avrupalıları serbest bırakmasını istiyor. İkinci bir telgrafı da Etiyopya halkına hitab şeklinde kaleme alıyor va onlara karşı bir husumetlerinin olmadığını, sadece hapsedilen Avrupalı esirleri kurtarmak istediğini söylüyor. Bu sırada Britanya ordusu ülkenin içinde ilerlemeye başlamış durumda. Gönderilen mektuplar önce Rassam'ın eline geçiyor, o da bunları hemen yırtıyor, Tewodros'un bu telgrafları görmesi halinde bütün Avrupalıları öldürteceğinden korkuyor.
Savaşı yönetecek Britanyalı General Robert Napier 2 Ocak 1868'de ordunun başına geçiyor, yirmi gün savaş planı hazırlıyor ve ordusunu üç ayda dağlardan 600 kilometre yürüterek Habeşistan İmparatoru II. Tewodros'un Magdala sarayına doğru ilerliyor. Ama daha önce, yerel beylerden Ras Kasai ile konuşuluyor tabii. Ve Ras Kassai'nin bir sonraki Habeşistan İmparatoru olması için Britanya desteği sözü veriliyor. Britanyalıların bu kadar rahat, ellerini kollarını sallaya sallaya hazırlanmaları ve savaş hazırlıklarını nisbeten gizli tutabilmeleri, daha sonra IV. Yohannes adıyla tahta çıkmaya hazırlanan olan Ras Kasai sayesinde.
Mart ayında ordu, sarayın yüz kilometre yakınına kadar yaklaşıyor. Savaşa hazır olmak ve fazla yük taşımamak için asker tayınları bile azaltılıyor. Habeş İmparatorunun tek dayanağı olan ordusu, daha 1867 yılından itibaren, sürekli adam kaybediyor. Ordudaki asker sayısı, asker kaçaklarının hızla artması sonucu on bine kadar geriliyor. Britanya ordusunun ülkeye girişini öğrenmiş olmalılar. Fakat bu sırada İmparator sarayında değil. Bu arada o da savaşa hazırlanıyor. Adını "Sivastopol" koyduğu kocaman bir topu var. Ve ordusuyla daha kısa bir yoldan sarayı Magdala'ya geliyor, ama Britanya ordusundan sadece iki gün önce. İki ordunun birbirini görmesi 9 Nisan. Dört gün sonra Magdala Kalesi önünde esas savaş oluyor. Savaşta, O ilk kapışmada iki saat içinde 700 Habeş askerine karşı bir tek Britanya askeri bile ölmüyor. 1200 Habeş askeri de yaralanıyor.
Bu olaydan iki gün sonra Habeş İmparatoru II. Tewodros intihar etti. Hapsedilen Avrupalılar kurtarıldı. Britanyalı General askerlerine -eski zamanlardaki gibi- Magdala'yı ve kiliselerini yağmalamaları için iki gün süre verdi. Daha sonra kale ve etrafındaki yerleşim bölgesi, kiliseler yağmalanıp ateşe verildi. Hindistan'ın kültür hazineleri de sandıklanıp fillere, develere yüklendi. Britanya Ordusu, 2 Haziran'da, Kızıl Deniz sahiline geri döndüğünde, yanında sayısız tarihi eser ve Habeş İmparatorunun tacı da vardı. Britanya müzelerinde sergilenen Habeş eserleri o tarihten sonra Habeşistan'a (Etiyopya'ya) ilgiyi artırmıştır. Habeş İmparatoru'nun tacı ise 1925'de son Habeş İmparatoru Halie Selasiye'ye geri verildi.