Tarihin bilinen ilk 'Columnist'i, adı üzerinde ('columna', Latince 'sütun'), bir sütunun üzerinde yaşayan Simeon Stylites idi (Συμεών ὁ Στυλίτης). 390 Yılında Antakya'nın Samandağ'ında doğdu. Mistik Hristiyan tarihine, bilinen ilk 'Sütun azizi' olarak geçti. Nefsini, bulunduğu yerle terbiye etmeyi amaç edinen, Süryanilere özgü bir çile şeklidir. Şehrin ortasında, yüksek bir sütunun tepesinde yaşayan canlı bir abide!..
Zengin bir köylünün oğlu. 403 yılında, Antakya yakınındaki Tell'Ada manastırına çile çekmek için gitti. Ama dokuz yıl sonrs manastırdan uzaklaştırıldı, çünkü çok abartılı ve işkence ötesi bir çile metodu uyguluyordu. Kendini gömdürüyor, veya uyumadan sürekli ayakta duruyordu. Kovulduktan sonra, Antakya'nın altmış kilometre doğusundaki Dayr Siman'a gitti. Orada da bir hücreye kapandı. Oruç zamanlarında, bir mağraya kapanıp, mağranın girişini duvarla kapattırıyordu.
Ona sürekli fikir danışmaya gelen insanlardan sıkılınca, 422 yılında üç metre yüksekliğindeki eski bir sütunun tepesine çıktı.
Sütun başının üzerinde, ikiye iki, dört metrekarelik düz bir alan vardı. Orada yaşamaya başladı. Sürekli dua ediyor ve belli aralıklarla diz çöküyordu. Bunu kaç kere yaptığını saymaya çalışan bir papaz, dayanamayıp sayıma son vermek zorunda kalmıştır. Fikir danışmak isteyenler, duasını almak isteyenler onu rahat bırakmayınca, valinin emriyle sütun yükseltildi. Sütun 17 Metreye yükseltilirken bile, Simeon Stylites sütunun tepesinden inmedi.
Yıllar sonra Simeon Stylites, günde iki kez, halka konuşmaya başladı. Her gün iki kez, herkes sütunun etrafında toplanıyor, konuşmasını dinliyor ve soru soruyordu.
Simeon Stylites, sadece dini konuşmalar yapmıyordu, siyasi konuşmalar da yapıyordu. Hatta konuşmaları o kadar etkiliydi ki, Bizans İmparatoru II. Theodosius ayağına kadar gelip sütunun üzerine çıktı ve azize siyaset konusunda fikir danıştı. Simeon Stylites, hayatının 37 yılını o sütunun tepesinde geçirdi.
Peki, konuşmaları yazı haline de getirilen bu ilk 'Sütun Yazarı'nın genel tavrı neydi, neyi savunuyor, neye karşı çıkıyordu?
İran'da baskı altında tutulan Hristiyanların haklarını ve ülkedeki ezilenlerin haklarını savundu ve faizin sınırlandırılmasını istedi. Bu haliyle (konuşmaları/yazıları ve formatıyla) tarihte ilk olduğunu söyleyebiliriz.
Daha yaşarken, Roma'daki zenaatkarlar, onu koruyucu azizleri ilan ettiler.
'Gökle yer arasında yaşayan aziz.'
Ona böyle diyorlardı.
2 Eylül 459'da ölünce, öldüğü önce halktan gizlendi. Sonra büyük bir törenle Antakya'ya götürüldü. Bir ay süren bir cenaze töreninin ardından, Antakya'ya defnedildi. Kemiklerinin bir kısmı, on yıl sonra İstanbul'a getirildi. Hakkında yazılan Süryanice bir kitap, 474 yılında tamamlandı. Ünlü rejisör Luis Bunuel'in, Simeon Stylites'i anlatan, 1965 yapımı ("Simón del desierto") bir filmi vardır.
Simeon Stylites'in adı unutulmasına rağmen 'Columnist' titri unutulmadı ve bugüne dek ününe ün katarak yaşadı.
Bu bilge adam, yazılı eserler bırakan çağdaşlarından çok daha önemli ve kalıcı bir şey yaparak, bir yazı stili icad etmiştir ve bu yazı stilinin ilk kurallarını koymuştur.
Simeon Stylites'in büyüklüğü, bugünkü entelektüalizmin icadı/ifadesi sayılan 'Makale' türüne de can vermesindedir aynı zamanda. Halktan biri, bir aziz, ezilenlerden yana siyasi konuşmalarıyla/yazılarıyla politikaya müdahale etmiş ve sözleriyle etkili olmuştur.
Diğer önemli yanı, zayıf ve güçlünün, birarada insanca yaşayabilecekleri ve eşit haklara sahip olacakları bir 'Kültür'e ilham vermesidir. 'Kültür' diyoruz, çünkü Régis Debray, güzçlü ve zayıf devletler arasındaki bağımsızlık ilişkisinden bahsederken, zayıf ülkelerin bağımsızlığına tam anlamıyla saygı gösterilmesini 'Kültür' diye niteliyor.
Ben, 'Uygarlık göstergesi' diye nitelerdim...