Taksi sahil yolunda ilerlerken, aşırı derecede düzgün diksiyonlu bir spiker, haberleri sunuyor...
(Aşırı derecede düzgün diksiyon şöyle oluyor: Mesela 'Dolar'ın 'A'sını, 'La havle'nin 'A'sı gibi, telaffuz ediyor!)
Ankara Siyasal'da öğrenciler, Süheyl Batum'u yirmi dakika protesto edip konuşturmamışlar.
Sesli sesli gülmeye başlıyorum.
Şoför radyonun sesini biraz daha açıyor.
Spiker, kibarlıktan dökülerek konuşmaya devam ediyor.
"Burhan Kuzu, polislerin etten duvarı arasından geçerek salona girdi."
(Sırf Süheyl Batum'la karşılaşmamak için herhalde, Batum'un konuşmasından bir saat sonra...)
Ben, daha yüksek perdeden gülmeye başlayınca, şoför de benden cesaret alıp radyonun sesini iyice açıyor.
"Burhan Kuzu'ya yüz yumurta atıldı."
(Demek birisi, Burhan Kuzu'nun kaç tane yumurta yediğini üşenmeyip saymış!)
Ben bunu duyunca koptum -yani gülme krizi!..
Kuzu, dekan dahil herkese esip gürledikten sonra öğrenciler için, "Yumurtayı yeselerdi zihinleri açılırdı" da demiş üstelik!
"Bol bol portakal yersen nezle olmazsın" cinsinden entelektüel bi' laf!..
Anlamı şu mu:
"Bol bol yumurta ye de, aklın başına gelsin..."
Şimdi öğrenciler politikacılara tam da bunu yapıyorlar...
Anlamadığım şudur...
Neoliberal "Müslümanlar"ınki nasıl bir rasyonel zihindir ki, 'yumurta' denince sadece fiyatı ya da besin değerini düşünür?!.. Bu ne can sıkıcı, ne yavan, ne espri fukarası bir zihindir? Yapılana neden gülemez, neden bir espriyle karşılık veremez?!.. Halbuki kendine, kendi haline gülebilse, kibirli olmasa, yumurtanın zararı değil yararı bile olabilir mesela...
Bu zihniyetin, adam olması için daha çok yumurta yemesi gerekiyor...
Ta ki demokrasiyi ve yumurtayı hazmetmeyi öğreninceye kadar...
Öğrenciler, kibirli karizmaları cayır cayır çiziyorlar...
Başbakan, eylemi "eleştirmiş."
"İki haftadır İstanbul'da planlanan oyun ne ise, iki haftadır İstanbul'daki tuzak tezgah ne ise, Siyasal bilgiler Fakültesi'ndeki olay aynıdır..." demiş.
İsrail'dir israil!.. İsrail tezgahlamıştır!..
(Yav bu adamlar sahiden mi böyle, yoksa kendileriyle kafa mı buluyorlar?!..)
"Oyun...", "Tuzak...", "Tezgah..."
(Bu nasıl bir iç dünyasıdır?!..)
Başbakan'ın rüyalarına giriyordur...
"Bunun adı asimetrik savaş!.."
O nazik bedenine, çizgili ipek kravatına yumurtalardan biri kazara deyse...
Yüz korumanın yüzü de otomatik silahlarını çekse...
-Aman Yarabbi!
Yumurta atana, kurşun da sıkılmaz ki...
Hem dünya ne der?!..
(Ne kabus ama!..)
Başbakan'ın "eleştiri"sinin tercümesi galiba şöyledir:
"Aman çocuklar!... Beni seçenler, etrafımdaki yalaka tipler, hepsi güce taparlar.
Beni yumurta atıp madara ederseniz, karizmamı çizerseniz, bunları bana güldürürseniz -biterim... Yumurtayı boşverin de tebeşir atın, kalem-silgi atın, hatta taş atın ama yumurta atmayın...
Yumurta olmaz!.."
Dirilen gençlik hareketinin sembolü, cillop gibi beyaz yumurta...
Ak ak!.. Silahtan daha etkili...
(Devrimci Yumurtayla Kurtuluş Partisi - Cephesi!..)
Yaşayın çocuklar!..
(Fikirlerinizin bir kısmı fena halde demode, hatta şablonist Kemalist olsa da...
Buna rağmen...)
Yaşayın!..