Türkiye'de kadın bilinçlenmesi ve dini yapılanmalara rağmen modernleşme tercihi (7)


Altıncı yaşındaki bir kız çocuğunun, babası tarafından yirmidokuz yaşındaki bir tarikat müridiyle evlendirilmesi ile gündeme gelen konuya verilen tepkiler, Türkiye'nin toplumsal bir eşiği aşmakta olduğunu gösteriyor. Din üzerinden meşrulaştırılmış pedofili malesef yeni bir şey değil, ama modernizmi ve onun yasalarla garanti altına aldığı insan haklarını tanımayan kitâbî/dogmatik katı bir İslam anlayışının adeta "dokunulmaz" ilan edilmesinden sonra şimdi yükselen tepki çok önemli. Din kisvesine bürünmüş pedofili, din zırhına rağmen dokunulabilir hale geliyor ve üstelik modernleşmenin ne kadar ciddiye alındığını da gösterilmiş oluyor.

2022 yılı Aralık ayında yüzleşilen bu olayda, geleceğe doğru Türkiye'nin mantalitesini belirleyecek iki temel konu yeniden görünür hale geldi: 

Bunlardan birincisi, gösterilen tepkilerin, son elli yılda ortaya çıkmış, geleneksel Anadolu İslamı'na yabancı, modern yasaları tanımayan ahlak/etik ötesi "din"e artık tolerans gösterilmeyeceğinin ilanı mahiyetinde olması; İkincisi, kadınların yükselen gücü ve cesareti.

Bu olayda, kız çocuklarına tecevüzü "meşru" görebilen, modernleşmeye yabancı/düşman bir "din" anlayışı ve böyle korkunç durumlar üzerinden bile kitâbî "kudsiyet" devşirebilen ve "kutsiyet"ine bir de utanmadan "saygı" bekleyen, insanlıkla bağının koptuğunun farkına varamamış, ama kendi kadınları sayesinde bunu artık anlamaya başlayan "aşırı dindar" bir kesim sözkonusu.

Dişi değerlerin yükseldiği, kadın bilinçlenmesinin önemli bir rol oynadığı, kadınların kendi aralarında kurdukları -o malum siyasî/kültürel kutuplaşmalar ötesi- kadın olmanın özel ve güzel yanı ve gücü sayesinde gerçekleşen bir ifşa bu. Mağdur kadının herşeyi göze alarak büyük bir cesaretle, kendi insan ve kadın haysiyetini annesinin babasının "dînî değerleri" üzerinden belirlediği "kültürel" değerlere karşı savunduğu, üstün tuttuğu bir durum sözkonusu.

Olayın ne kadar büyük olduğunun tam farkına varılmadı. Avrupa'da Katolik Papazları arasında görülen pedofili olaylarının ne kadar yaygın olduğu sonradan ortaya çıkmıştı. Türkiye'de pedofilinin İslamî kesimlerde ne kadar yaygın olduğu da gene mağdur kadınların özgüvenli güçlü duruşu ve özgür kadınlara ulaşmasıyla ortaya çıkabilir.

Modernleşmeye karşı çıkarak "korunmak" istenen ve adına "Geleneksel aile değerleri" denen şeye pedofili de dahil idiyse, kadın bilinçlenmesinin net bir sonucu olarak insan doğası ahlakı ve vicdanı, yapay kudsiyet kazandırılmış "böyle değerler"in yaşamasına artık izin vermeyecek gibi görünüyor. Buradan, modernleşmenin, Türkiye'de sadece tutmakla kalmayıp yeni bir ivme kazandığı da söylenebilir. Türkiye'de 16'ıncı Yüzyılda başlayan ve 19'uncu yüzyıldan itibaren Anadolu İslamı'nın yerini alan kitâbî katı İslam anlayışı, modern zamanlarda teolojik politika tarafından adeta yeniden tarif edilip siyasallaştırılarak özel bir "bize her şey mübah" kodeksine dönüştürülmüştü.

İnsanların ruhsal gereksinimlerini artık karşılayamayan tarikatlerin cemaatlerin 1800-2020 devri maddeci/maddiyatçılığının en uç vahşi neoliberal örnekleri haline gelmeleri sonucu, büyük ölçüde ekonomize edilmiş tarikat/cemaat yapılanmalarının fikren/ruhen aşıldığını gösteren bir halk tepkisi mevcut. Dînî değerler"in laiklik tarafından çizilen sınırları, resmen tâbi olunan hukuk tarafından, modernizmin dışında yaşama sınırlarını pedofiliye kadar "genişleten" kesimlere "hatırlatılacak" gibi görünüyor.

Türkiye son on yılda çok değişti. Halkın tüm kesimleriyle modernleşmenin yanında saf tuttuğu ve anti-modern yapıları artık sadece görmemezlikten gelmekle yetinmeyip, onları modern kalıplar içine yerleşmeye zorlayacağı bir eşik aşılmak üzere. 

Anti-Modern dinci yapılar maddecilik üzerinden modern lükse açılırken sisteme uyum sağlayarak modernleşiyor ve bu modernleşme, bireyleşme ve kadınlık bilincinin güçlenmesi şeklinde önce kadınlarda hayat buluyor. Sınır tanımayan evrensel kadın bilinçlenmesi, islamî yapılar içinde de yeni ve dinamik,  dönüştürücü bir rol oynuyor.

Türkiye'de anti-modern islamî yapıların yaşamaları bir yana, hayatta kalmalarının bile zorlaşacağı bir dönemin başlamakta olduğu söylenebilir.

Yeni Çağ'a yeni parametreler (6)


Bütün devrimlerin kanıtladığı gerçek, birçok şeyin değiştiği halde insanın değişmediği midir? Yirminci Yüzyıl devrimlerinin en çok atıfta bulunduğu Karl Marx'ın bu fikri yanıltıcı mı, yoksa bir konunun değişmezlerini ifade ederken kullandığımız "Parametre" ile kastettiğimiz, insanın değişmez doğası mı?

   Tarihte belli gelişmelerin zincirleme sonuçları ile birlikte hemen her yerde yaşanan değişimleri eskiden "devrimler çağı" diye yorumlamak adettendi, tabii ki devrimlerin bilincinde olan ve hatta devrimler yapmak adına yola çıkan çevreler için böyleydi. 19'uncu Yüzyıl başından itibaren iyice görünür olan madde odaklı yeni uygarlık, eskisinden çok farklıydı, Dünyayı da ona göre şekillendirdi. Bir zaman sonra Demokrasi kurmak için devrim yapmak gibi bir durum pek görülmeyen bir şey olduğu halde, yeni bir yaşam tarzı kurarak gerçek bir devrimi insanlığa benimsetmek ve sahici yenilikleri hayata geçirebilmek için demokrasiler, önemli bir gereklilik. Günümüzün iklimler krizi eşiğindeki Dünyasında, insanların yaşam tarzları sonucunda kirlettikleri iklimler, bozulan ekonomiler ile zaman içinde kendilerine dolaylı olarak devrim gibi gelişmelerle dayattıkları yeni bir yaşam biçimini benimsemeleri, doğalarına pekâlâ uygun. Eski yaşam ve yönetim biçimlerinin gidip yenilerinin geleceği dönemi, pandemiyle birlikte nitel bir kırılmayı temsil eden 2020 yılıyla başlatıyoruz.

   Geçtiğimiz dönemin temel özelliği, herşeyin maddeci bir yararcılık üzerinden kalitesine göre değil nicel çokluğuna, yani sayılarla ölçülebilirliğine göre "değerlendirilmesi" idi. Nicelliğin nitelik sayıldığı bir dönemdi. Nicel mülkiyete tamah eden, çokluğu yükselten, sayılarla ölçülemeyen sevgi, aşk gibi konuları "hayatın maddi gerçekleri"ne uydurup içini boşaltan radikal maddecilik devri, yeni bir çağda tahtını başka bir anafikre teslim etmeye hazırlanıyor ve biz buna Parametre değişikliği diyoruz.

   Eski yaşam biçiminin insanları yalnızlaştırdığı, toplumları giderek atomlarına yani bireylerine indirgediği, maddesel ifade biçimleri sonucu uzmanlaşmaların artarak bütüne bakışın yitirildiğinden bahsederken, konunun aynı zamanda "anlam yitimi"ni içerdiğini de anlıyoruz. Anlam, insanları birleştirici sosyal özelliklere sahiptir ve yeni çağın getireceği anlamdaşlık, yaşamdaşlık, ortaklaşma, bir önceki madde odaklı Dünyadan farklı bir sosyal mantalite üretecektir. Yoğun veri akımı sonucu birbirinden çok farklı değerlendirilen gerçeklerin anlam ile şekillenip toplumsallaşacağı, anlamın akıldan daha önemli sayılacağı bir dönem. Kuantum fiziğinin gözlemci bakış açısına özel anlam yükleyen ama bu yaklaşım tarzının bir türlü günlük hayatın pratiğinde ifade buldurulamadığı pandemi öncesi dönemin aşılması sürpriz değil. 

   Yeni paradigmanın dayattığı bazı konulara şimdiden aşina olunduğu da bir gerçek. Rekabet yerine birlikte hareket etmek ve ürün pazarlamak yerine ortak ağlar kurmak ve paylaşmak, aynı göz hizasında konuşmak ve eşitlik, yeni parametrelerin ifadesi. Toplumun kendini ifade biçimi olmaktan çıkıp bir piyasa ürünü haline gelen kültür de, insanın doğasına daha uygun bir hale gelmeye aday.

   Herşeyi düalizm çerçevesinde değerlendiren, kutuplaştıran ataerkil mantalite yerine, çatışmayıp birbirini tamamlayan koruyucu yaratıcı çoklu yapıların yükselişi, Türkiye'de de anlaşılıyor ve Yeni'nin kendini ve Dünyayı nasıl şekillendirmeye başladığı, dişi değerlerin nasıl önem kazandığı daha net görülüyor. Eski ideolojiler de, içinde doğdukları yaşam biçimleri ile birlikte değişiyor ve bazıları etkin hayata veda ediyor, mesela İslamcılık bunlardan biri. Yeni Çağa göre değişerek yeni bir şekil ve anlam kazanan ideolojilere, adının ve klasik tanımının değişmekte olduğu Sol ideolojileri sayabiliriz. Komünizm/sosyalizm'in yerini, adına Türkçe "Müşterekleşme" de diyebileceğimiz "Komonizm"in geçmesi, bol üretimden ziyade orijinalliğin, yaratıcılığın önem kazanması kuvvetle muhtemel. 

   Zor zamanlarda dayanışmayle birlikte toplum yararı ön plana çıkar, bu da Sol'un yeni bir şekilde, zamana uygun yeni bir yorumuyla yeniden yükseleceğini ve geleceğin siyasetinde temel paradigmalardan biri olacağını gösterir.

Çin'de bile engellenemeyen özgürlük talepleri (5)


Pandemi sonrasının yeni koşullarında öne çıkan özgürlük fikri ve talebi, yepyeni ifade biçimleri ile her yerde görünür hale geliyor. Önümüzdeki yüzelli yılı belirleyecek nitel mental değişim ve onun sistemsel/yaşamsal ifadeleri, İran'dan sonra Çin'de de görünüyor.

   Çin'in güçlü lideri Xi Jinping, 'Sıfır-Covid' politikası ile büyük bir başarı kazanmış, pandeminin en etkili olduğu dönemde Dünyada örnek gösterilmişti. 2022'nin Kasım ayında Covid vakaları yeniden görülmeye başlayınca, Çin'de aynı Covid politikasına geri dönülerek çok sert uygulamalara geri dönüldü. Karantinadaki insanlara doktor, itafiye gibi yaşamsal hizmetlerin ulaştırılmaması gibi olaylar bu kez tepki çekti.

   Çin'de protesto eylemleri genellikle yerel gösteriler şeklinde olur, yerel yolsuzluklar veya haksızlıklar eleştirilirken, bir taraftan da Çin Komünist Partisi'ne bağlılık mutlaka ifade edilir. 1989'daki Tienanmen gösterileri dışındaki gösterilerin özelliği hep böyleydi. Bu kez gösteriler ülke çapında. Ülkede "resmen" fikir ve basın özgürlüğü mevcut, ama basın ve sosyal medya öyle sıkı kontrol edip denetleniyor ki, mesela günümüzün Çin Z kuşağı, bir zamanlar Kültür Devrimi gibi binlerce insanın öldüğü bir olayın olduğunu ne okulda öğreniyor ne de internette ve sosyal medyada okuyabiliyor.

   Çin halkı, modernleşen her halkın yaşadığı aşamalardan geçti. Yoksul bir halk önce kendi açlığı-tokluğuyla ilgilendiğinden demokrasiye önem vermez. Demokrasi isteği, belli bir refah seviyesine ulaşmış kesimlerde ortaya çıkar. 1990'lı yıllardan itibaren refah, Çin'de ulaşılabilir hale geldi. Günümüzde, yüzlerce milyon Çinli, müreffeh yaşıyor ve bunu tüketici alışkanlıklarından izlemek de mümkün. Çin'de lüks, ilk elden iyi yemek demektir. Muhteşem Çin mutfağı, tüketimin ilk kalemini oluşturuyor. Oraya en son gittiğimde "Deniz hıyarı" yemek modaydı ve ithal bir üründü. Hem bu kadar müreffeh bir halk olacak, hem de bunlar demokrasi istemeyecek... işte bu mümkün değildi. Nitekim gösterilerde, hem "Demokrasi" hem de "Tek Parti yönetiminin sonu" talep ediliyor ve bunlar ülke çapında yapılıyor.

   Twitter, Facebook, Wikipedia ve daha bir çok -Türkiye'de herkesin ulaştığı- site yasaklı. Onların yerine Twitter'ın Çin versiyonu Weibo ve WeChat var. Sosyal medya yapay zekayla o kadar sıkı denetleniyorlar ki, protestocuların bu gösteriler sırasında o denetimi aşmaları ve protestoların devlet kontrolündeki sosyal medyada bile yayılması, yetkilileri oldukça ürkütmüş görünüyor. Yapay zeka belli kelimelere tepki verdiğinden, göstericiler söylemek istediklerini -kendi uydurdukları- sözcüklerle ifade edip yasakları aşıyorlar. Mesela Başkan Xi'nin adı yerine "Muz kabuğu" yazıyorlar, Çince aynı işaretler kullanarak yazıldığından, okuyan hemen kimin kastedildiğini anlıyor. Çinliler, Dünyanın en kalabalık ve en dinamik internet ağına sahipler Birmilyardörtyüzbine yakın internet kullanıcısının yüzde otuzu VPN kullanıyor. Çin bu VPN imkanlarını düzenli olarak kapatmasına rağmen yenileri açılarak yapılıyor.

   Mao'dan sonra ülkenin en güçlü ikinci yöneticisi haline gelen Xi döneminde, yoğun dijital kontrol altındaki bir halkın böyle tepkiler verebilmesi hiç beklenmiyordu. Pandemi sonrasında daha da belirginleşen yeni özgürlük taleplerini engellemek artık Çin'de bile mümkün olamıyor. Özgürlük ve Demokrasi talepleri, 20'inci yüzyılın ideolojik soyut söylemlerinden farklı olarak, eşitlikçi bir ekonomi ve buyurgan otoriter yönetimlerin iptali talebini öne çıkarıyor. İnsanlar kendi hayatlarının devlet otoritesi tarafından tanzim edilmesine karşı çıkıp, kendi istedikleri gibi şekillendirmek istiyorlar. Halkı ikna etmeden, yukarıdan aşağıya buyurgan yöntemlerle gelen dayatmalar büyük tepki görüyor. Günümüz şartlarında özgürlük taleplerini şiddetle bastırmak, ateşe benzin dökmek etkisi yapıyor.

   Tarih insanlığı, otoriter yolsuz plütokrasilerin hayat bulamayacağı yeni bir yere doğru yönlendiriyor ve gidişatı engellemek pek mümkün görünmüyor.