Dominique Strauss-Kahn olayında medyanın rolü ve bir komplo teorisi


IMF Şefi Dominique Strauss-Kahn'ın otel odasında hizmetçi kadına tecavüze teşebbüsle suçlanması olayı, giderek daha karmaşık ama enteresan bir hal almaya başladı. Konu, medya etiğini, hukuğun araçsallaştırılmasını ve bir siyasi komplo ihtimalini de ilgilendiren yanlara sahip olduğundan, ilgi alanımıza giriyor.
Dün akşam İstanbul'daki bir balık lokantasının şefi bile, olayla ilgili sorularıyla beni esir alacak kadar konuyla ilgiliydi. O, Dominique Strauss-Kahn'a karşı bir komplo kurulduğunu düşünüyordu. Konu Türkiye'de de konuşuluyor -hele Kemal Derviş'in IMF'nin başına getirilebileceği haberi alelacele dünyayı tutmuş ve iflasları oynayan Yunanistan'ın medyası, "Başımıza Türk Paşası istemezük" diye ayaklanmışken! 
Bu sabah (19.5.11) Akşam gazetesinde Oray Eğin de, Fransızların yüzde 60'ının olayın komplo olduğuna inandığını yazdı (tıklayınız). Gerçekten de Dominique Strauss-Kahn, Sarkozy'ye karşı çok önemli bir alternatifti ve Avrupa'da yükselen sol eğilimler için önemli bir örnekti. Daha önemlisi, miyadını dolduran neoliberalizmin tekerine Avrupa'da taş koyan bir dizi önemli gelişmeden biriydi Dominique Strauss-Kahn'ın yükselişi.
Nitekim popüler Fransız düşünürlerinden Jacques Attali de, olaydaki bit yenikleri üzerinde duruyor (tıklayınız). Mesela madyanın, Dominique Strauss-Kahn'ı suçlayan (ve aşağılayan) kendi "fikirleri"ni (yani önyargılarını) kamuoyuna nasıl dayattığına dikkat çekiyor Jacques Attali. Artık iyice anlaşılmış olduğu üzere, "Yeni Dünya Düzeni"ni ilan eden Bush'ların Amerika'dan Türkiye'ye kadar bütün yeni-muhafazakar müttefikleri iniştedir ve her türlü manipülasyonu, iftira atma metodunu vicdansızca uygulamaktadırlar. 
Neoliberal yeni muhafazakarlar, komplo teorilerine inanır ve dünyanın komplolarla yönetildiğini düşünürler, bu nedenle komplolardan medet umuyor olabilirler. Fakat bilmedikleri şu:
Komplolar mutlaka ortaya çıkar. 
(Olaylar asla Dan Brown'ın veya Umberto Eco'nun heyecanlı romanlarındaki gibi gelişmez!)
Büyük Britanya'nın muhafazakar gazetesi The Times da, yüksek sesle, Dominique Strauss-Kahn'a bir komplo kurulmuş olabileceğini yazdı (tıklayınız). Fransız Cumhurbaşkanlığına en yakın adayın ortadan kaldırılması sonucunu doğuran bu olayı yorumlayan The Times yazarı Anatole Kaletsky, Dominique Strauss-Kahn'ın henüz yargılanmadığını ve dava sonuçlanıncaya kadar suçsuz sayılması gerektiğini söyleyip, yargısız infaza gidilmemesi konusunda uyarılarda bulunuyor. Amerikan hukuk sisteminde bu temel hukuk kuralının sık sık ihlal edildiğini söylüyor.
(Bunlar size birşey hatırlatıyor mu? Ben bu filmi Türkiye'de de gördüm gibi!)
Kaletsky yazısında, asıl önemli olanın, siyasi açıdan bu kadar önemli bir davada bu aceleciliğin "sadece Fransa'da değil, bütün dünyada demokrasiler üzerinde tehlikeli sonuçları" olabilieceği uyarısında bulunuyor. Bu tehlikeyi de şöyle tarif ediyor: "Hukuk ve (hukuk sistemine sızmış) bazı karanlık tipler, hukukun uygulanması aşamasında seçilmişlerle seçmenler arasına girebilirler." 
Dominique Strauss-Kahn olayı, önemli bir hukuk ve demokrasi sınavı olmaya doğru ilerliyor. Dünyanın önemli gazeteleri, daha ciddi ve tarafsız davranıyorlar -Bush'lar döneminin linç mantığı ve gözü kapalı neolibaralizm desteği yok artık. O yüzden, neoliberal düzenin Fransa bayii Sarkozy'yi koltuğundan süpürecek adamın bir iftiraya mı kurban gittiği araştırılıyor. Yeni Dünya Düzeni'nin soysuz yeni-muhafazakarları, iftira atma şampiyonu malum. Vicdansız ve ruhsuz oldukları iyice anlaşıldığından, kimse dikkati elden bırakmıyor. Sarkozy'nin de Berlusconi'nin de, Erdoğan'ın da işi zor. Bir devir sona eriyor. Katakullilerle zamanı geriye çevirmek mümkün değil.
Dominique Strauss-Kahn olayının doğru veya yanlış olması sonucu değiştirmez.
Şimdi, IMF'nin başına kimin geçeceğine ve Fransa'daki siyasi gelişmelere daha yakından bakmak gerekiyor.