Evet yanlış duymadınız. Çin, Tunus'ta başlayan 'Yasemin devriminden o kadar korkmuş ki, "halkın"ÇKP devleti, muhaliflere karşı sert önlemler almanın yanı sıra, şimdi de ülkede yasemin çiçeklerinin yerinden sökülmesini emretmiş. Şaka gibi bu olay bir ilk değil. Çin'de -özellikle- "Kültür Devrimi" sırasında yaşanan absürdlüklerin haddi hesabı yoktur. Şimdi benzeri bir durum yaşanması, ÇKP iktidarının aslında sanıldığından çok daha zayıf -halkın internetten anında örgütlenebilen gücünün de sanıldığından çok daha büyük olduğunu gösteriyor.
Çin, yasemin çiçeği ticaretini de yasakladı.
Ama yasemin çayı, Çinlilerin severek içtiği bir çay türü, Halk geleneklerinin bir parçası. Yasemin aynı zamanda, "Refah" ve "İstikrarı" (Uyumu) sembolize ediyor. İtalyan gazetesi La Republica'nın (12.5.2011) haberine göre Çinli polisler, Mart ayından beri yasemin tüccarlarını zaten "uyarıyorlarmuş". Demek ki bu tehditler yetmemiş, sonunda yasaklamışlar. Ekili yaseminleri kökünden sökecek kadar korkmuşlar! Şimdilik halkı korkutmayı başarmış görünüyorlar, çünkü yasemin, karaborsada bile bulunmuyormuş.
"Bu büyük korku nereden geliyor?" diye sormaya gerek yok. Arap devriminin sembolü bu çiçek, Çin rejimine, kendi sonunu hatırlatıyor olmalı.
Bin Laden öldürüldüğünden beri herkes, "ABD'nin yeni düşmanı kim olacak?" diye soruyor. Ama kimse, "'Doğu Demokrasisi'nin düşmanı kim olacak?" diye sormuyor. Bu konuları Türkiye'de "komplo teorileri"ne indirgeyip açıklamaya çalışan -ama her zaman olduğu gibi açıklayamayan- bir kitle var. Konu o kadar basit değil malesef.
2012'ye yaklaştıkça, (esasen önümüzdeki yılın ardından) tüm hızıyla yaşanacak olan değişim/dönüşüm'ün, 'eskinin sonu' anlamına geleceğini daha önce söylemiştik. Burada tayin edici soru, 'Eski' denen şeyin ne olduğudur. Mübarek ÇKP iktidarı, liberalizme alternatif kooperatist (sosyalist) ekonominn en barbar türünü uygularken, dünyadaki değişime ayak uydurup neoliberalleşerek hayatta kalabildi. ABD de neoliberalizmin eski merkezi. ABD'nin ne kadar kötü durumda olduğu ve bıçak sırtında yaşadığı malum. Ama ABD ve Batı'da işleyen demokrasiler, toplumları kapitalizmin ötesine/ertesine taşıyabilme ihtimaline sahipler. Demokrasinin kapitalizm dairesinde kurulmuş, sadece bir "Ehven-i Şer" olduğunu düşünen biri olarak, bu yarışta şekilsel Doğu Demokrasileri'nin yarı yolda kalacağını düşünüyorum. Sadece seçim yaparak demokrasi olduğunu iddia etme devri sona eriyor. Bunun çok somut da bir nedeni var: Devletler halkı kontrol edemiyor artık. Delet gücünün belli bir sınırı olduğu anlaşıldı. Günümüzde halkın elinin altındaki teknoloji ve her türlü beceri, devletin kontrolünden kolayca sıyrılabiliryor ve bunu geriye döndürmek mümkün değil. Artık insanların ikna edilmesi ve evrensel insani değerler ön plana çıkıyor, onlar son sözü söylüyor -kuşkusuz olumlu bir gelişmedir. "Halkın İktidarı" olduğu yalanını söyleyen bütün totaliter ahbap/çavuş/parti rejimleri tehdit altında. ÇKP korkmakta haklı. O halde değişim/dönüşüm, sadece ekonomisi çok bozuk yerlerle sınırlı olmayacak demektir, tıpkı Türkiye'de de olduğu gibi. Burada da yeni tesis edilmiş ama tam oturmamış bir tek-adam rejimi hüküm sürüyor ama kurulur kurulmaz sallanmaya başladı. Bu olgu, Türklerin demokrasi anlayışının sanıldığından daha sağlam olduğunu ve Ortadoğu özentisi tek adamcı totaliter tek parti iktidarlarını sarsıp değiştirecek güce sahip olduğunu gösteriyor.
Eskiden Türkiye'de de "Halk Devrimleri"nden çok bahsedilirdi, ama buna asla inanılmazdı. Sol hareketler de özünde -küçük burjuvazinin- entelektüel hareketleriydi. Bütün Komünist Partileri gibi ÇKP de bir entelektüel kulüp olarak kuruldu. Ama şimdi ilk kez halk, hem de öndere falan ihtiyaç duymadan ayaklanabiliyor ve iktidarları değiştirebiliyor. Türkiye'de ne olur?
Türkiye'de bir 'Yasemin Devrimi' olursa, baş rol oyuncusu herhalde Kürtler ve öğrenciler olacaktır. Çin'deki 'Yasemin Devrimi' ise batı eyaletlerinden ve büyük şehirlerdeki gençlerden gelebilir gibi görünüyor.