Türkiye, çok olumlu bir şekilde Mısır'la yatıp kalkıyor. Dış politikanın her zaman güdük kaldığı ve Türkiye'yle irtibatlandırılmayan hiçbir dış haberin okunmadığı bir ülkede kuşkusuz olumlu bir gelişme.
Burada dikkat çekmek istediğimiz konu, Tunus'daki ayaklanmalar esnasında geçen yılın son The Economist dergisi sayısında, bir Ortadoğu savaşının beklendiğini yazmış olmasıdır. Dergi, şimdiye dek yaşanan en büyük Ortadoğu savaşının çıkabileceğinden bahsederken Avrupa'da Euro krizi gündem konusuydu ve Ortadoğu henüz kimseyi ilgilendirmemekteydi. Ortadoğu'daki isyanın ve büyük gösterilerin yayılması, bir savaş ihtimalini güçlendiriyor mu?
(Bence 'Hayır.')
Ama "Evet güçlendiriyor" diyen ve savaş konusuna dikkat çeken kişi, NATO Genel Sekreteri Rasmussen ise, oraya bir mim koymak gerekir. Rasmussen, Ortadoğu'dan büyük göçler olabileceğine işaret ediyor. Avrupalılar, Mübarek'in Mısır "taht"ından uzaklaştırılmasından sonra iktidara her kim gelirse gelsin ve ne kadar demokratik olursa olsun, isyancı gençliği tatmin edemeyeceğini düşünüyor. Anlaşılan tam bir "devrimci atmosfer" kuşkusu var ve hep protesto eden talepkar bir gençliğin bitmeyecek taleplerinden çekiniliyor.
Bu konu, Türkiye dahil birçok ülkeye şunu hep hatırlatmalı:
Mısır'da eğitimli genç işsizlerin sayısı milyonlarla ifade ediliyor ve bu insanlara iş bulmak artık mümkün değil. Aynı şey, henüz patlama aşamasına gelMEmekle birlikte Türkiye için de geçerli.
Artık, 20'inci Yüzyılın "Herkesi iş" sloganını 21'inci Yüzyılda gerçekleştirmek kesinlikle imkansızdır.
İşsizlik elbette ilk temel sorundur ve olmayı sürdürecektir...
Ama bu sorunun çözümü, herkese iş bulmak değildir. Bu konu anlaşılmadan, önümüzdeki dönemde temel sorunları çözmek ve özellikle gençliği sakinleştirmek mümkün olMAyacaktır. Kapitalizmin para/iş odaklı yaşam biçiminde değişiklikler yapmak bir zorunluluktur. Eğer bu yönde adımlar atılmazsa, tarih bunu kendi bildiği yollardan dayatacaktır ve işte o zaman savaşlar gündeme gelebilir.
Nitekim bir Sosyolog, Prof. Gunnar Heinsohn, yakında Mısır'da katliamların yaşanabileceğine dikkat çekiyor. (Bakınız, 4.2.2011 tarihli Frankfurter Allgemeine Gazetesi, "Das grosse Töten der Jungen" başlıklı makale). Heinsohn'un tesbitleri çok çarpıcı:
"Yemen ve Gazze'de yaş ortalaması 17, Tunus'de 30, Mısır'da 24. Gösterilerdeki şiddet potansiyelini göstermesi bakımından tayin edici. Mısır'ı idare eden jenerasyonun temsil edildiği 50-64 yaş aralığındaki nüfus sayısı 4.4 milyon. Ama 15 ile 29 yaş arasındaki genç erkeklerin nüfusu 12.5 milyon."
Heinsohn, yaşlı jenerasyonun görevden uzaklaştırılmasından sonra mutlaka hır çıkacağını, çünkü işsizlik deryasında herkesin biryerlere gelmek için mücadele edeceğini ve bunun için çeşitli siyasi bahanelerin uydurulacağını düşünüyor. Ve asıl tayin edici konu:
Heinsohn, devrimden sonra yeni devrimci gençliğin, eski elitler arasında katliamlar yapabileceği konusunda uyarıyor. Ordunun pasif kalmasının hata olacağını ve devrimin kanlı olabileceğini söylüyor. Yaşlıların örgütü Müslüman Kardeşler'in pasifliğinin altında da, gençliğin gücü karşısındaki acizliğini gösteriyor. Heinsohn, aynı nedenlerle Hamas'ın da gençliğin gücünden korktuğuna işaret ediyor ve Mısır'daki harekete karşı aldığı tutumun altında, kendi gençliğinden duyduğu korkunun yattığına dikkat çekiyor.
Ürdün ve Suriye'nin nüfus ortalaması 22 olduğundan, buralardaki isyanın nisbeten daha az radikal olabileckken, Yemen'de isyanın daha radikal olabileceği de, Heinsohn'un tahmini. Yeni demokratik internet gençliğinin Ortadoğu'daki iktidarları iyice zorlayabileceği kesin.
Yeniden NATO'nun "ilginç" savaş tahminlerine geri dönersek...
Ayaklanma ve gösteriler Irak'a da sıçramış vaziyette. Orada da kendileri için bir gelecek göremeyen gençler ayaklanıyor. Bunun siyasi ifadesi heryerde başka türlü. Ama burada dikkat çekici bir şey var ki bence önemli:
ABD yetkililer, İsrail askeri yetkilileriyle Ocak ayının ortasında -daha Arap isyanları başlamadan- buluşup, Ortadoğu'daki olası gelişmeler hakkındaki tavırlarını anlamaya çalışıyorlar ve görüyorlar ki İsrail, yakın bir gelecekte çıkabilecek yeni bir Ortadoğu savaşında çok sayıda insanın ölebileceği ihtimaline hazırlanıyor! (Bkz. İsrail sitesi Arutz Sheva'nın garip haberi: Tıklayınız).
Şu anda Gazze'den İsrail'i vurabilecek ellibin roket bulunuyor. bu sayının abartılı olup olmadığı ayrı konu. Ama İran'ın (Türkiye'nin de desteğiyle!) yükselen bölgesel nüfuzu "sayesinde", İrancı/İslamcı Hamas-Hizbullah tipi örgütlerinin eskisinden daha ciretkar oldukları açık. Ulaşan haberlere göre ABD, israil'i savaştan uzak tutmaya, ilk olayda hemen savaşa girmesini önlemeye çalışıyor. İsrail'in karar verdi mi kimseyi dinlemediği malum olmasına rağmen, ABD'nin savaş karşıtı tutumu doğru elbette. Ama sahiden de savaş istemiyor mu? ABD iflas etmek üzere ve bir savaş, Amerikalıların dikkatini dışarı çeker. Çöküş dönemlerinde savaş, süper ulus-devletlerin tercihlerinin hep başında gelmiştir.
Şimdi en önemli konu, Mısır ve diğer Arap ülkelerindeki halk hareketlerini, bazı fırstçıların provokasyon için kullanmasını önlemek. Bunun için basına büyük görevler düşüyor. Çünkü bir provokasyonu önlemenin en garantili yolu, onu deşifre etmektir. İsrail'in ABD'nin, NATO'nun savaştan bu kadar "korkması" dikkate değer bir durum!