Alman sanatçılar arasında favorim kim mi? Ben bu konuda, Beijing'deki büyük Milli Sanat Müzesi müdürü Fan Di'an ile aynı fikirdeyim diyebilirim: Caspar David Friedrich...
(Tabii yalnız o değil!)
Caspar David'in yandaki resmini ilk gördüğümde çok etkilendiğimi belirtmeliyim. O resim, 1818'de yaptığı "Rügen'in Tebeşir Kayaları" (Kreidefelsen auf Rügen) adlı tablosu. Romantizmin en önemli resimlerinden sayılan bu eser, 90 santime 71 santim boyutlarında ve halen İsviçre'nin Winthertur şehrindeki Oskar Reinhart Müzesinde sergilenmekte.
Caspar David'in 1817'de, kendinden yirmi yaş genç Christiane Caroline Bommer'le evlenmesinin hemen ertesinde, balayı için gittiği Neubrandenburg ve Greifswald'da, Rügen adasını ziyaretinden sonra bu resmi yapmaya karar vermiştir. Resim elbette bir yerin birebir kopyası değil. Ressam, çeşitli yerlerde hoşuna gidip kara kalem yaptığı özenli taslakları birleştirerek böyle olağanüstü bir doğa resimi yaratmıştır. Caspar David, böyle çok sayıda mistik doğa resmi yamıştır ve bu resim de onlardan biridir. Onun deyimiyle "Ressam, sadece gördüğünü değil, görmediğini de çizmelidir." Resimde de, hiçbir yerde olmayan -bazılarının üşenmeyip aradığı ama bulamadığı!- bir yer görüyoruz. Ve galiba o devrin ilk turistleri de resmedilmiş. Görüntü karşısında büyülenmiş iki erkek ve bir kadın.
Caspar David Friedrich, insanları genellikle arkalarından resmeder. Onların dünyasının dışından ama onlara yakın durur. Resimdeki üç kişiden bir tek, kırmızılı kadın konuşuyor gibidir. Erkekler uçurumdan aşağı bakmaktadırlar. Hatta ortadaki adam biraz kendini kaybetmiş, şapkası düşmüştür ve şehirli kıyafetiyle biraz şaşkın, çocuksu, uçurumdan aşağıya bakmaktadır. (Bence bu mutlu ve çocuksu adam, ressamın kendisi!) Sembolizme dikkat! Mavi, her zaman inancın rengidir. Kırmızı aşk, beyaz safiyet ve ölümün, yeşil de umudun rengidir. Dörtdörtlük inançlı birinin sembolleri.
On kardeşin altıncısı bu dahi çocuk, çocukluğundan itibaren bir tür borçluluk ve vicdani kırıklık duygusuyla yaşamıştır. Kayak yaparken kırılan buzun içine düşünce, onu kurtarmak için bir an bile tereddüt etmeyen kardeşi Johann Christopher suda boğularak ölmüştür. Ressam, 13 yaşındayken başına gelen bu olayın etkisinden kurtulamamıştır. Ondan sonra doğan üç kardeşi de çeşitli hastalıklardan ölen Caspar David, 16 yaşında resim dersi almaya başlamış. Tam Fransız İhtilali'nin Avrupa'yı sarstığı ilk yıllardan itibaren Napoleon savaşlarını yaşamış ve Alman Prensliklerinin ortaya çıkışını görmüş. Almanya'nın bu büyük, romantik ve naif ressamı, bir İsveç vatandaşıydı. Doğduğu Greifswald, 1815'e kadar İsveç toprağıydı ve Caspar David İsveçle gönül bağı da kurmuştu. Oğluna İsveç kralının adını verdi.
Caspar David, siparişle resim yapan ressamların ardından yeni doğan bağımsız ressamların ilk kuşaındandır. Resimlerini sipariş üzerine değil, kendi istediği gibi yapıyordu ve galerilerde satıyordu. Resimlerinde gerçek ötesi mistik/metafizik bir doğa anlayışı kurmuş ve doğayı garip bir melankoli içinde tasvir etmiştir. Unutulmuş biri olarak sefalet içinde ölen Caspar David Friedrich, 20'inci Yüzyılda yeniden keşfedildi ve romantizmin sembol isimlerinden biri sayıldı.
Caspar David'in resimleriyle haşır neşir olduğum dönemde, çizgi roman ustası François Burgeon'un beş ciltlik "Les Passagers du vent" (Reisende im Wind) okumaktaydım ve Caspar David'in özellikle "Kreidefelsen auf Rügen" tablosunun, bir grafiğe, veya bir çizgiroman karesine benzediğini düşünmüştüm. Burgeon, çok detaylı ve gerçekçi bir çizerdir ama o da kontrastları sever ve iyi yansitır. Yetişkinler için çizen bir çizgi romancıyla, genç karısı ve gençler için çizen bir ressamın buluştuğu yer, aydınlık bir yer...
(-Caspar'ın güneş açan karanlık doğa resimlerine rağmen!)