Mayıs 2010'den beri sürmekte olan ve 2011 sonuna dek etkiyecek olan "ani duyfusal gelgitler" döneminin ortalarındayız ve bu etki, iktidara karşı kuşkuların artmasına neden olduğu gibi, kamplaşmayı da keskinleştiriyor. Bu dönemin özelliği, bastırılıp susturulan eski haksızlıkların yeniden uyanması şeklinde ifade edilebilir. Basın üzerindeki ağır psikolojik baskının ters tepmeye başladığı ve muhalefeti susturmaya yönelik tutuklamaların eskisi gibi kimseyi sindirmeyip daha da bilediği emosyonal dalgalanmalar durumunu belirleyen bir etki bu. Aynı etkinin Ortadoğu'da daha büyük ölçekte isyanlara neden olduğunu, "demokrasi geleneği" teranesiyle iyice pasivize edilmiş Türklerin şimdilik üzülmekle ve Anıtkabir'i ziyaretle yetindiğini belirtmek gerek. Türkiye içinde huzursuz/tedirgin bir atmosfer hüküm sürüyor ve buna çeşitli adlar takılıyor. ("Korku imparatorluğu" vs.) Bu atmosferde aranan (ve bulunan) yol, 'Emosyonal bağımsızlık'tır. Bu yolun, Referandumdan itibaren keşfedildiği ve bu yolda ilerleme kaydedildiği -ama bunun ayrışmayı/kamplaşmayı pekiştirdiği- açık.
Geçen yılın Ekim ayında başlayıp 2011'in Ağustos ayında sona erecek başka bir etki, son derece önemli. Seçim dönemini karşılayan bu etki, Hükümet'in hareketlerini önemli ölçüde etkileyecek/engelleyecek etkileri destekliyor. Amerikan Büyükelçisi'nin ve Amerikan Hükümeti'nin somut tavırları ve Genelkurmay Başakanı'nın Hasdal hapishanesindeki tutuklu subayları ziyareti, Soner Yalçın'ın tutuklanmasına karşı yükselen güçlü tepki, İslamcı zihniyetin "Dekolte, tecavüz" vecizesine karşı yoğun kadın protestosu ve bu saçma vecizeyi bir tek kişinin bile savunamaması, şimdilik bu zaman kalitesine uygun gelişmeler. Savunulamayan bu saçmalıkların ve Demirelvari "Yaptım oldu" durumları, adaletsizliği amacı için tepe tepe kullanma vaziyetleri -kısacası, Menderes faşistinden günümüze kadar süregelen bir zihniyetin iflası söz konusu. Ne olursa olsun ilkeli ve adaletli olmak, kamu malını çalıp çırpmamak, yolsuzluk yapmamak gibi, Ordaoğululuğu aşmak istikametindeki gelişmeler, bu zaman kalitesine özgü durumları ifade ediyor. Menderes'ten günümüze uzanan ve "Muhafazakar Müslümanlık" tarafından desteklenen 'Yolsuz, Despot, Dinci ve Cinsiyetçi Ortadoğululuk' ile hesaplaşma dönemine tekabül ettiği için, dünya konjoktürü tarafından da desteklenen bir durumu ifade ediyor. Bu etkinin sonunda Türkiye'nin eskisinden daha güçlü bir ülke olma ihtimali bulunuyor ve etkinin sonu oldukça tehlikeli bir dönemi başlatıyor.
'Yolsuz, Despot, Dinci ve Cinsiyetçi Ortadoğululuk' anlayışının Türkiye'deki temsilcisi AKP'nin bu tipik özellikleri sürdürmek konusundaki "kararlılığı", Türkiye tarihinin en karışık dönemlerinden birini başlatabilir. Biraz da seçim sonuçlarına bağlı bir durum olduğu için, ülkeye hakim bu eski Ortadoğulu özellikleri tasfiye etmek yönünde işleyen zaman kalitesine karşı kürek çekmek, AKP ve "Muhafazakar Müslüman" çevrenin felaketi olabilir. Buna en iyi çözüm, bu çevrenin bizzat kendinin bu eski kötü özellikleri terketmesi olabilir. Fakat bu bile, 60 yıllık köklü bir hesaplaşmayı gündemden düşüremez, ama şiddetini azaltabilir -ki Türkiye'de herkes için evladır. Bu dönem zarfında, şimdi dikkat çekmeyen bazı ekonomik güçlükler de gündeme gelebilir.
Yılın Şubat ayında başlayıp sonunda bitecek bir diğer zaman kalitesi, Türkiye'nin ikili ilişkilerinde kopmaya varabilecek gerginlikleri destekliyor. ABD ile gerginliğin böyle bir noktaya doğru gitmesi mümkün. Ama aynı gerginlik, Irak'tan çekilecek Amerikan askerlerinin ardından İran ile yaşanıp herkesi şaşırtabilir. Irak, Türkiye ve İran arasındaki geleneksel etki savaşı bölgesidir. Bu etki, ABD işgalinden beri İran lehine değişiyor ve Türkiye de hiç anlaşılmaz bir şekilde İran'ı destekliyordu. Oratdoğu'daki Sünni-Şii dengesinin -hem de Türkiye'nin kendi eliyle- bozulması ve islamcılığa "yatırım" yapılması, önümüzdeki dönemde faiziyle Türkiye'ye geri dönebilir. Gelişmelerin yönü İslamcıların 'Yolsuz, Despot, Dinci ve Cinsiyetçi Ortadoğululuk' anlayışının tersine işlediği için, türbanlı AKP neoliberalizminin, bir süze sonra Ortadoğu'da da terkedileceği söylenebilir. Şimdi Arap dünyasındaki gençler, internetten herşeyi okumaya devam ediyorlar. Bu nedenle Türk basını şimdi tarihi bir görev yapmaktadır (Amerikan büyükelçisi de bunu görmüştür). Herşeyin son derece açık ve dürüst olması gerekiyor. Bu dönemin en yapıcı özelliğidir ve gelişmelerin doğru/doğal istikametini destekleyecektir.
2011 Mart ayında başlayarak 2012 Aralık ayını da içerecek şekilde etkiyecek yeni zaman kalitesi, 'Aşırı duyarlılık' sözüyle özetlenebilecek bir duruma işaret ediyor. Bu dönemde karşılıklı incitici durumlar olabilir ve incinme, büyük felaketlere neden olabilir. Düşüncelerin hiç olmadığı kadar önem kazanabileceği bir dönem. 2012 Aralık ayında başlayacak 'Büyük Geçiş ve Değişim/Dönüşüm' nedeniyle, "sondan bir önceki" dönem olduğundan büyük önem taşıyor. Bu dönemde, bizim burada kısaca "Sezgi" diye adlandırdığımız "(reel) Gerçek Ötesi Algılama" durumlarının oldukça kuvvetleneceği ve tepkilerin buna göre olabileceği söylenebilir. Yaşam koşulları ve yaşam biçimleri konusunda herkesin daha da hassaslaşacağı söylenebilir. Ama beni doğrudan ilgilendiren konu, bu "sondan bir önceki dönemde" o "sezgi"lere göre (veya rağmen) nasıl davranılacağı...
Şiirsel, yüce duygular içeren, büyük ruh yüceliğine giden kapıların açılacağı (veya tam tersi!) bir dönem olabilir. Türkiye çok güvendiği ve güvenmekte haklı olacağı yeni ittifaklar kurabilir. Bu ortaklıklar, Ortadoğu'da ve İran'da filizlenecek yeni iktidarlarla da olabilir, sürpriz sayılabilecek başka ülkelerle de. Bu etki, tam seçim dönemi öncesinde başlayıp 2012 Şubat'ta sona erecek başka -olumlu- bir etkiyle destekleniyor. Bu etki, aslen maddi çıkar için hareket edenlerin canını sıkabilecek türde. Mal ve paranın önemli olmadığı fikrini hızla güçlendirecek gelişmelerin yaşanabileceği ihtimal dahilinde. Para/pul, mal/mülk konusunda hukuki ve ahlaki sınırları aşmış olanların kanayacağı dönemin ilk başlangıcı olabilir. Sondan bir önceki dönemin en genel çizgileri böyle gibi.