Son on yıldır Çin ekonomisi ortalama yüzde on büyüyor. Çin en dikkat çekici dönemini, hemen Sovyetler Birliği'nin çöküşü ardından 1997'de yaşamıştı. O yıllarda Çinliler neye yatırım yaparlarsa kazanıyorlardı. Ama durum eskisi gibi değil artık. Çin'in nasıl ve hangi yoldan çökebileceğini ilk kez 2005'te Bush Irak'ı mahvettikten sonra Avrupalı dostlarla konu etmiştik. Çin'deki asıl sorun, "devlet kontrollü neoliberalizm"di ve batıdaki "devlet kontrolsüz neoliberalizm" versiyonu yanında bazı avantajlara sahip olmakla birlikte, o "avantajlar" önemli bir risk içeriyordu aynı zamanda. Bu ilk riske ben -şekilde görüldüğü gibi- kısaca "Devlet kontrolü" diyeceğim! Aslen geleceğe doğru önemli bir opsiyon olan "devlet kontrolü" (ve devlet müdahelesi) yanlış kullanıldığı zaman, (kriz döneminde) "devlet konolsüz" neoliberal ekonomiye kıyasla daha kötü negatif etki yapabilir. Peki neden? Çünkü Çin'in en büyük firmaları ve sektörleri doğrudan iktidar elitinin kendine çalışan (veya hortumlanan) devlet firmalarıdır ve devlet müdahale ederken, ekonominin bütününü/trendleri düşünmekten ziyade, ÇKP yandaşlarının kârını ve iktidarını "düşünerek" hareket edecektir. İktidarda kalabilmek için kendi yandaşlarını "görmek" zorundadır. Bu tip devasa firmaların başında da Çin bankalarını sayabiliriz.
Konuyu seçmemizin nedeni, bu yapının, birçok bakımdan Türkiye'ye ve Türkiye'nin ihale merkezli "yandaş ekonomisi"ne benzemesi...
Şimdi kısaca Çin'de bu dönemde ekonomiye devlet müdahalesi örneklerine bakalım...
Çin'in döviz rezervi 3.2 trilyon Dolar. Fakat devlet, ekonominin büyümesi nedeniyle artık, küçük işletmelere kredi vermiyor. Onlar da Kamboçya ve benzeri güneydoğu Asya ülkelerine kaçıyorlar. Bunun anlamını da gazete haberlerini tarayınca hemen öğrenebilirsiniz: Çin, artık en ucuz işgücü merkezi olmaktan çıkıyor. Kapitalizmin boğaz tokluğuna işçi çalıştırdığı ve fabrikalarını Çin'e taşıma devri sona eriyor, maaşlar yükseliyor ve bu da işçilerin mücadelesi sonucu oldu. Türkiye'de pek ilgi çekmemiş olabilir ama bir ara işçi hareketleri neredeyse tüm Çin'i sarmıştı. Eski köleci iş düzenini önemli ölcüde değiştirdiler -en azından bazı dengeleri değiştirecek kadar.
Bu önemli gelişmeye ek olarak enflasyon ve fiyatlar ve maliyetler yükseliyor.
Çin Hükümeti, 2008 krizinin ardında paniğe kapılıp piyasaya 586 milyar Dolar sürmüş (Die Zeit, 41/2011). Bu paranın en az yarısı, yerel yönetimlere, gitmiş. Onlar ne yapmış? Elbette yol!
(Türkiye'de de bütün yolları yeniden yaparlardı her halde)
Kısacası yatımlar, döğrudan altyapı hizmetlerine ve oradan yandaş inşaat sektörüne, oradan da gayrimenkul balonlarına akıyor. Bir çok yan sektörü besleyen inşaat sektörü, tıpkı Türkiye'deki gibi ("İnşaat ye Resulallah!" diyenler gibi -Bkz. Birikim dergisinin son sayısı), şu anda Çin ekonomisinin para mabedi konumunda. İlginç olan diğer konu, 2008 ile 2010 yılları arasında Çin piyasasındaki Renmini (Çin para birimi) miktarının ikiye katlanması. Bu para ne oldu derseniz, aynen ABD'deki gibi olmakta diyebiliriz. Yani para gayrımenkule yatırılıyor -hem de en absürd şekillerde. Mesela iç Moğolistan bozkırında birbuçuk milyon insanın oturabileceği yapay şehirler kuruluyor ama oturan yok -nasıl olsun ki?! (Benzeri boş siteleri, Konya bölgesinde görmüştüm) bu evler, sadece "yatırım" olsun diye alınıyor ve fiyatlar sürekli tırmanıyor. İşte burada "devlet müdahalesi"nden bahsedeceğiz, çünkü "Devletine güvenen ortahalli Çin vatandaşı", tıpkı Türkiye'deki muhafazakar hemdaşları gibi, devletin işe müdahale edip çöküşü nasılsa önleyeceğini düşünüyor ve ev alıp satmayı aynen sürdürüyor!
Dünyadaki bir milyon "ekonomist" arasında, ABD'deki krizi önceden tahmin edebilen birkaç adamdan biri olan Nouriel Roubini, Çin'in en geç 2013'de çökeceğini tahmin ediyor... Dünyada geriye kalan dokuzyüzdoksandokuzbindokuzyüzdoksandokuz ekonomisti ne yaptı, ne yapıyor sizce? Ve 2007 olayına rağmen 2008 Krizini neden tahmin edemediler?!..
(Bakın... kendine hiç utanmadan hâlâ "bilimadamı" diyen bu ekonomist zevat, ayrı bir yazıyı hak ediyor burada!..)