İnsanın düşünme özürlü olduğu bazı alanlar var. Bunlar, hiç bilinmeyen şeyler de değil. Ama çok yaygın bir şekilde ve bazen sistemli bir şekilde kullanılarak insanlar fena halde aldatılabiliyorlar ve o alanlarla ilgili tahminlerin yalan/yanlış olduğunu -en akıllı olanlar bile- anlayamıyor.
İnsanoğlu belli düşünme tarzları konusunda zayıf. Tarih içindeki gelişimi ona farklı bir yol çizdiği ve bu yol sayesinde hayatta kalabildiği için, onun doğasına uygun olmayan düşünce biçimleri üzerinden tahminlerde bulunması istendiğinde, tamamen yanlış tahminlerde bulunabiliyor. İnsanın belli belli düşünce tarzlarıyla yanlış tahminlerde bulunacağını peşinen bilmek ve bu alanlarda ısrar etmek, insanoğlunun yanlış kararlar almasını istemek gibi bir hinlik içerdiğinden, bu alanlara değinmek gerek. Akıllı olanların bile uzunca bir süre kanabildiği alanlar bunlar. Ama 'Yalan Düzeni' eskisi kadar kolay işlemiyor...
Çok büyük sayıda insan aynı konuda aynı hatayı yapınca, yapılan şey doğru mu olur? 'Yalan Düzeni'ni sürdürmek isteyenler göre, 'Doğru' ve 'Gerçek', "demokratik çoğunlukla" (yani kafa sayısıyla ölçülür). Bu şekilde ortaya, doğru bilinen -ve inanılan- yalanlar/yanlışlar manzumesi çıkar. İşte bu düşünememe tarzlarından birini burada kısaca tanıtmak istiyoruz: 'Eksponensiyal (üstel) düşünce'.
Büyük bir tabaka kâğıt alalım ve onu ikiye katlayalım, sonra ikiye katladığımız kağıdı yeniden ikiye kaylayalım, onu da ikiye kaylayalım. Sayfanın kalınlığı milimetrenin onda biri kadar...
Kâğıdı aynı şekilde elli kez katlasak, katladığımız kağıt sayfalarının toplam kalınlığı ne olur?
Bu soruya verilen yanıtların çoğu, "bilemedin, bir ansiklopedi kalınlığında olur"dur!..
Hayır... Katladığınız kağıtların toplam kalınlığı yüz milyon kilometre olur ve bu uzunluk, Dünya ile Güneş arasındaki mesafeye eşittir.
Linear gelişmeleri, büyümeleri tahmin etmek kolaydır. Çünkü bilmemkaç milyon yıllık gelişme sonucunda insanoğlunun tecrübesini edindiği gelişme, linear gelişmedir.
"Bu yıl beş olan, gelecek yıl on olacak, ondan sonraki yıl oniki" derseniz, bunu herkes anlar, hayalinde rahatlıkla canlandırabilir ve daha sonraki gelişme hakkında sağlıklı tahminlerde bulunabilir.
Ama bir politikacı, "Ne olacak canım, fiyatlar her yıl sadece yüzde beş artıyor" derse, çoğunluk bunun fazla olmadığını düşünür. (Bunun gerçek anlamı, sadece 14 yıl içinde paranın satınalma gücünün yarı yarıya düşeceğidir!)
Böyle konularda her zaman hesap makinasına başvurmak gerekir (çünkü insan bu tip katlanarak artan oranları düşünmek için programlanmamıştır).
Kapitalist sistem, eksponensiyal büyüme düşüncesine dayanır. Kapitalizme özgü para türünün çoğalması böyle bir özelliğe sahiptir. Bu nedenle de nereye gittiği, sonunun ne olacağı konusunda tahminde bulunmak son derece zordur. İnsanları kapitalizmin asla çökmeyeceğineinandırmak, tüm sayılara ve ortadaki bilimsel verilere rağmen mümkün olmamıştır, çünkü eksponensiyal/geometrik/üstel büyüyen bir sistemin geleceğini tahmin etmek, ancak hesap/kitap ile mümkündür, kafadan tahmin yapmak pek mümkün değildir. İnsanoğlu, bu tip büyümeyi tahmin edebilecek şekilde programlı değildir. Bu tip düşünce insanoğluna yabancıdır.
Kapitalizm, geometrik büyüme temelli bir intihar sistemi olarak insanlığa benimsetildiğinden beri, sisteme özgü "sürekli büyüme"nin, (kriz/mriz olmadığı takdirde) "aynen sürdürülebileceği" düşüncesi, insanların eksponensiyal düşünememeleriyle ilgili bir durumdur. Üstelik konuya 'Hayat' açısından yaklaştığımızda, bu tip çoğalmanın da mutlaka aniden sona erdiğini/çöktüğünü ve asla ilelebet var olamadığını görürüz. Buna verilebilecek en iyi örnek, herhalde virüslerin geometrik şekilde katlanarak artan sayılarıdır. Bir virüs türünün sayısı her onbeş dakikada bir ikiye katlanıyorsa, -teorik olarak- biriki gün içinde bütün dünyayı kaplaması gerekir. Ama asla böyle olmaz. Virüs türü bir yerden sonra aniden çöker ve sayısı azalmak bir yana adeta yok olur. Neden yok olur?
İşte bu, şu anda ekonomik kriz konusunda en çok duyulan sözlerden biridir:
"Ürettiğinden çok tükettiği için." Mesela o kadar çok oksijen ve şeker tüketir ki, bulunduğu ortamdaki oksijen ve şeker, ihtiyacından daha azdır. Aynı şekilde insanoğlunun ısrarla savunduğu kapitalist düzenin ihtiyacı olan petrol/gaz ve diğer yeraltı/yerüstü kaynakları, eksponensiyal bir şekilde artan oranlarda tüketilmektedir. Kömür çağından petrol çağına geçişin bundan yüz küsür yıl önce gerçekleştiği düşünülürse, insanlık tarihi içinde bu sürenin ne kadar kısa olduğu anlaşılır.
Bundan yedi yıl önce "Kapitalizmin sona ereceği"ni ilk kez yazdığımızda, bunun bir tür "entel fikir cimnastiği!" olduğu, hoş ama boş olduğunu düşünen çoktu ve böyle düşünülmesi de çok normaldi malesef. Ama bu uyarıyı yapanlara şimdi koca koca politikacıların da katılmış olması büyk kazanımdır. Mesela liberal ekonominin bayraktarı Alman Hristiyan Demokrat Partisi (CDU) eski genel sekreteri ve eski Bakan Heiner Geissler, daha iki gün önce kendisiyle yapılan mülakatta, "Kapitalizm, komünizm kadar yanlıştır ve geleceği yoktur" dedi. Biz ona şunu ekleyelim: Kapitalizmin sonu da hiç umulmayacak kadar çabuk gelecektir. Ama bunu anlayabilmenin en iyi yolu düşünmek değil, hesaplamaktır -çünkü insanoğlu, eksponensiyal düşünememektedir. Bu konuda ne kadar çabuk ayarsa, virüsler gibi yok olmaktan o kadar kolay kurtulacaktır. Ama zaman çok kısa. Sistemin saati eksponensiyal oranlarla ilerliyor. Vakit hızla tükeniyor...