Türkiye'nin önündeki entelektüel daralmaya işaret eden zaman kaliteleri

Türkiye'nin önünde, Şubat ayına kadar etkiyebilecek bir tür "yükseliş" bulunduğunu ama bunun kötüye kullanıldığını ve vasat politikacıların kibrine kurban edildiğini yazmıştık. Bu dönemin etkisi sürüyor, ama politikacıların tehlikeli sesini kısacak üç önemli olay oldu. Bunların ilki, Mersin sahillerinde alçaktan uçan İsrail uçakları ve Obama'nın "dostça uyarıları" oldu, ikincisi (resmi verilere göre) 24 askerin ölüp, 18'inin yaralandığı Yüksekova/Çukurca saldırıları ve bir gün sonra gelen Van depremi/depremleri.
Bu üç önemli olay, Türkiye'yi etkiledi ve etkilemeye devam ediyor. Bugünkü (16.11.11) Cumhuriyet Gazetesi, Türkiye'nin İsrail'le koordineli olarak Suriye'ye saldırabileceğini yazıyor. İsrail'in İran'a saldırısıyla birlikte başlayacak bu operasyon gerçekleşirse, Türkiye çok büyük bir yalpalama sergilemiş olacak ve güvenilirliğine ikinci büyük darbeyi yiyecek. 1 Mart tezkeresinin geçmemesini sağlayan Meclis gibi bir meclis de yok. İşte tam da bu karar aşamasında ve böyle şeylerin enine boyuna konuşulması gereken bir ortamda, Türkiye'nin entelektüel kapasitesini daraltabilecek iki yeni zaman kalitesi devreye giriyor.


Bunlardan ilki, oldukça iyimser olmayı gerektiren bir trende işaret ediyor aslında: "Daha önce düşünülmüş planları gerçekleştirmek." İki hafta kadar etkiyebilecek bu durumda sorulması gereken soru, "Hangi planları?" sorusudur? Devletin içinden de haber alabilen Cumhuriyet gazetesinin değindiği planlar mı? Bu ğlanlardan ilki, ABD-Büyük Britanya-İsrail üçlüsünün İran'a saldırısı ve gereğinde atom silahları da kullanma kararlılığıdır.Türkiye'yi etkileyen bu ilk zaman kalitesi bile, başkalarının fikrine hiç kulak asmamak gibi absürd bir duruma işaret ediyor: Diğerlerinin aklını küçümsemek.
Bu günlerde devreye girip, 2012 Ağustosuna kadar sürecek ikinci önemli zaman kalitesi, entelektüel düşünce ve tartışmanın önemli ölçüde rafa kaldırılabileceğine işaret ediyor. Olağanüstü durumlar, iktidarın muhalefete tahammülsüzlük derecesiyle bir araya gelince, burada basın daha feci bir baskı görebilir. Bu 'Olağanüstü durumlar' da savaş ve doğal felaketler olabilir.
Türkiye'nin 2012 Şubat'ın itibaren düşüşe geçebileceğinden bahsetmiştik. Bu, en başta ekonomi alanında yaşanabilir. Ama o döneme kadar Türkiye, -kendini "süper devlet" sandığı şu yanılsama döneminde, kesinlikle savaşa girmemelidir. Çünkü savaşın seyri, umulduğundan daha çabuk değişebilir ve Türkiye'ye çok pahalıya malolabilir.
Ağustos ayına kadar etkisini sürdürecek bu zaman kalitesi, entelektüel perspektiflerin daralmasına işaret ediyor. Ama tam da şimdi, bunun zıddını uygulamak gerekiyor. Yani dünyaya bakışın çeşitlenmesi, serbestçe herşeyin konuşulması, tartışmalarda muhalefete tahammül vs. Yeni döneme geçerken büyük bir entelektüel enerjiye ihtiyaç olacak. Bunun yerine, mecburi gündemler, düşünme tarzının tek yönlü ama çok yoğun işlemesine yol açar -ki tehlikeli olduğunu söyleyebiliriz. Herşeyi matematikle/jeostratejiyle vs. açıklamaya çalışmak gibi birşeydir -örnek vermek gerekirse. Bu tuzağa kesinlikle düşmemek ve Türkiye'nin kendi mahvına -sırf gündem dayatıyor diye- su taşımamak gerekiyor. Ama tam da bu konuda, "Hükmet'le takışmamak ve vatan-millet-sakarya" adına, birçok yazar, bu zaman kalitesinin etkisinde kalabilir.
Düşünsel/ruhsal özgürlükten taviz vermemek, şimdi gerçekten çok önemli olabilir.
Bu iki dönemi destekleyen üçüncü bir zaman kalitesi, gene aynı zaman diliminde (Ağustos 2012'ye kadar) radikal değişiklikler olabileceğine işaret ediyor. 
(Bu "Yeni Başlangıç" dönemi ile ilgili ayrı bir yazı, burada yeralabilir)