Şu anda dünyada yaşayan insan sayısı, tüm çağlar boyunca dünyada yaşamış insan sayısı kadar. Gelmiş geçmiş bütün insanlık adeta yeniden bedenlenmiş. Sanki bir şeye şahit olmak için, bir şeyi iyice anlamak için yeniden yaşıyorlar.
Farzedelim böyle...
Yaşamaları gereken tecrübe ne olabilir?
Bence şu:
Dünya, milyonlarca yıllık tarihi boyunca Güneşten aldığı enerjiyi yeraltı kaynakları kömür/petrol/vd. şeklinde biriktirmiş. Ama İnsan, sırf 'Kapital' denen özel para biçimini benimseyip onun sınırsız büyüme/çoğalma karakterine uyarak, maddeyi mala çevirmek, onu da daha çok paraya çevirmek uğruna, milyonlarca yılda oluşmuş bu rezervi sadece yüz yıl içinde tüketmiş...
Bu süre, dünyanın ve insanlığın tarihi içinde bir şimşek çakmasından daha kısa bir zaman dilimidir.
Yaklaşık üçyüz yıldır bir sistemin içinde yaşıyoruz. Bu “şey”e “kapitalizm” deyince, bazıları Solculuk yaptığımızı falan sanıyorlar! Hayır! Durum Solun Sağın Aşağı Yukarı'nın çok ötesinde. O nedenle, Sol olmayan bir dille anlatmayı deneyelim...
İnsanoğlu/İnsankızı, dünyayı yaşanmaz bir hale getirmekte olan bu sistemi sürdürmekte ısrar ederse, şu üç alternatiften birini seçmek zorunda kalacaktır:
1. Giderek daha sık yaşanan ekonomik krizler ve her seferinde daha ağır bir ekonomik kriz sonucu sistemin çöküşü.
2. İyice belirginleşen iklim bozulmaları ve doğal afetlerin dozunu artırması sonucu sistemin çöküşü.
3. Sistemin üst tabakalara taşıdığı vicdan özürlü, çifte standartlı bozuk insanların galebe çalması sonucu toplumsal hayatın çözülüşü, insanların birbirine girmesi ve sistemin çöküşü.
Görüldüğü gibi, kapitalin durmaksızın büyümesine tapan sistemin sürdürülmesi diye bir alternatif yoktur.
Sistemi sadece kapitalistler değil, çalışanlar da sürdürüyor -hatta kapitalistlerden daha fazla onlar sürdürüyor. Çünkü, dünyanın yeraltı/yerüstü kaynaklarını tüketen ve sadece yüz yıldır var olan "hergün 8 saat ücretli iş" anlayışını kapitalistler değil çalışanlar sürdürmek istiyor. Artık böyle.
İnsanlar, 'Para' denen şeyin hükmüne uygun yaşamanın ne demek olduğunu -kanlı veya kansız- iyice anlamak/öğrenmek ve terketmek zorundalar...
Bu yazıda, sistemin nasıl işlediğine ve artık işlemeyeceğine de değineceğiz.
Kapitalizmin sadece mantıksal değil, çevresel sınırları da var. Değişim/dönüşüm'den bahsederken, sevgili Mathias Horx'un -dev firmalara yirmi yıl trend danışmanlığı yaptıktan sonra dönüşümün nasıl dayattığını iyi anlaması ve insanlara bir tür değişim/dönüşüm hazırlığı terapisi seminerleri vermesi de sevindiricidir- şu ilkesine değineceğiz: olay biraz denize atlamak gibi! Gemi batıyor. Gemiyi terkedip denize atlamalısın -ki adaya yüzebilesin. Bak üstün kirlenecek, ıslanacaksın, ama yeni bir hayata başlayacaksın. Yani ölmekten iyidir.
Durum bu vaziyettedir.
Bu yazıda, güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi kullanarak eski hamam eski tas yola devam edilemeyeceğini ve bunun nedenlerini de anlatmaya çalışacağız. Olay hiç basit değil. Birkaç makyajla sistemi sürdürmek artık mümkün değil. Bunu anlamak için 2007 finans krizi ve 2008 ekonomik krizi yetmeliydi, yetmedi. Eh o zaman bir kriz daha yolda. Bu kez Türkiye'yi de "görebilir".
(devam edecek)