Türkiye'de her nedense "Bilgi Toplumu" diye adlandırılan ve doğrusu 'Enformasyon Toplumu' olması gereken çağdaş toplumun bu yeni adı (aslında sıfatı), giderek gözden düşmekle birlikte hâlâ kabul görüyor. Woody Allen'ın deyimiyle, "hayatımızın bundan sonrasını gelecekte geçireceğimiz için" gelecek bizi daha çok ilgilendiriyor ve şu soruyu sormaktan kendimizi alamıyoruz: Ya sonra?!..
Enformasyon toplumundan sonra nasıl bir toplumda yaşayacağız?
Bu soruya kısa ve net bir yanıt vermenin alemi yok. Daha çok konuşulacak, tartışılacak ve yaşanarak oluşturulacaktır şüphesiz. Biz burada gene, sistemin -malesef- anafikrini oluşturan kahrolası ekonomiden bahsedip sizin (ve bizim) canınızı sıkmak istemiyoruz. Onun yerine, dünyada entelektüel çevrelerde konuşulanlardan da kopmamaya çalışarak bazı perspektiflerden bahsedeceğiz. Bazıları, kulağa uçuk/kaçık gelirse, yeni hazırladığımız bir uzun hikayenin notları olarak da kabul edebilirsiniz.
Şimdiye kadar "bilgi" deyip "enformasyon" anladığımız sözcüğün hakkının verilerek, sahiden de bir bilgi toplumuna ilerlediğimiz konusundaki kanaatler oldukça yükseklerde seyrediyor. Bunlara göre çok bilen çok önemli olacaktır -ve ben buna inanmıyorum.
Daha sonra burada daha derinlemesine (hikaye formatında da) inceleyeceğimiz üzere, "fazla düşünce" insanı hüzünlendirir. Nasıl düşüncelerin (rasyonel neden-sonuç zincirleri) hüzünlendirip, nasıl düşüncelerin "sevinlendirdiği" (yani neşelendirdiği!) şimdi masal gibi gelebilecek olsa da, dikkate alınmak zorundadır ve bu da "Bilgi toplumu"nun bilgiç ruhanilerini (bilim/dilim adamlarını) şimdiden ofsayta düşürecek kıvamda bir engeldir geleceğin mutlu toplumunun önünde. Öyleyse iki farklı temel düşünce metodunun/biçiminin gelecek toplumunda rol oynayabileceğini söyleyebiliriz.
İnsanoğlu hikayeleri seviyor!
Babannemin anlattığı ve beni uçuran muazzam masallar gibisine, daha sonra sadece Eflatun Cem Güney'in kitaplarında rastlamış biri olarak, ocak başında çıtırdayan odunların sesi eşliğinde masal dinlemek, her çocuğun (ve sonra her yetişkinin) en güzel anılarındandır. İşte tam da bu özelliği gözönünde bulundurarak, bazı dostlar, bir "Hikaye Toplumu" kurulabileceği üzerinde duruyorlar (hikayeden toplum değil ama). Bunun anlamı, tüketim toplumunun aşılarak, 'Anlam' toplumunun önalabileceğidir. Bunu konuşmak gek. Mesela belli anlamı/hikayesi olan araç gereçleri kullanmak ve belli anlamlar içerek hayatlar yaşamak diye izaha çalıştıkları bir durum. (Şimdinin rasyonel dili ile iyi bir başlangıç bile denebilir) İnsanların daha çok üretip/tüketmeye değil, daha azına ve anlamlı olana yönelmesi diye özetlenebilecek bir durum. Bir değil çoklu alternatif yaşamlar nasıl tasarlanabilir ve insanların birinden diğerine geçebilmesi için nasıl mekanizmalar kurulabilir, bütün bunlar, yeni konularımız arasında...
(devam edecek)