Eski yazıtlar, kötülüğün ne olduğunu anlamamıza yardımcı olurken, onunla mücadelenin yöntemlerini göstermek bakımından engin teorik malzeme sunuyor. Biz burada, göçebelerin sözlü geleneğinden yararlanarak, konjonktürel bir yükselişle ezici üstünlük kazananmış kötülükle nasıl başedileceğini anlatmayı deneyeceğiz.
(Göçebelerin özgür karakterine uygun olarak biraz askerî bir dil olacak, affola!..)
Burada sözkonusu olan durum, 'Dönüşümler Kitabı' I Ging'deki yürmiüçüncü işaret 'Bo'yu (剝) karşılar.Bu işaret, kötünün, uzun bir zaman diliminde, etkisini yavaş yavaş artırarak ezici bir üstünlük sağlaması durumunda, 'Asil Ruhlu' olanların mücadele yöntemini tarif eder ve bununla yetinmeyip, böyle durumlarda Tanrı'nın 'Yasa'sının ve 'Güç'ünün nasıl işlediğini de gösterir -ki bu bakımından öğretici olabilir.
İşaretin sembolizmiyle konuşmak, herkese kendi başına yorum yapmak olanağı sağlayacağından, günümüzdeki durumlarla fazla hemhal olmadan, Bo işaretiyle sembolize edilen durumu anlatmaya çalışacağız. Okuyanın kendi yorumunu yapması galiba en iyisidir.
Bo, üç Yin çizgisinden oluşan ’Kun’, yani ’Yer’ işaretinin üzerinde duran bir dağı (’Gen’) sembolize eder. İşaret, karanlık beş Yin çizgisinin, en üstte duran tek Yang çizgisine doğru yavaş yavaş ilerlemesini anlatır. İşaret, ilerlerken kurbağaları ürkütmeyen kötülüğün iyiye karşı bozucu/yıkıcı savaşını anlatır. İşaretin bence ilginç olan yanı, büyük bir sabırla yavaş yavaş ilerleyen kötülüğün ezici bir üstünlük sağlamasından ve iyiyi yok etmek için tüm imkanlara sahip olmasından sonra, iyiyi neden yokedemediğini ve kötünün nasıl yenildiğini anlatmasıdır.
İşaret, aşağıdan yukarıya doğru bozucu bir etki ile en yukarıya doğru ilerleyen kötünün karakterini de anlatır. Burada 'Kötü' sözcüğü, insani/kutsal/evrensel değerlerin bozulup çarpıtılması ve bu dejenerasyonun, kişi/zümre çıkarı için 'İyi'ye karşı araçsallaştırılması anlamında kullanılmaktadır. Bunu, bildik evrensel yüksek insani değerleri bozarak yapar. Kötü, En genel anlamıyla ruhsal dejenerasyon demektir ve insan bozucu temel özelliğini de şekilsel dindarlığının ardına gizler. İnsan vicdanını ve ruhunu bozmak için yapacağını, sadece şekilsel kutsallığın ardına gizlenerek ve onun özüne gizlice karşı çıkarak yapar. Bo işaretinde kötü, tabanı/halkı kazanarak ve değiştirerek yavaş yavaş ama sağlam gelmektedir. İşaretin eski yorumlarında, dağın çökertilmesi için altının mütemadiyen oyulması eylemini anlatır.
Şimdi burada, bu işlemin altı aşamasını ve yokedilmenin eşiğindeki 'İyi'nin neden iyi olduğuna değinip, bu tamamen umutsuz durumdan nasıl kurtulduğunu, 'Bo' işareti özelinde incelemeye çalışacağız. Elbette sadece düz/eğri mantık üzerinden gitmeyeceğiz. Bu olayın bir de irrasyonel yanı vardır ve o yanı anlamak da okuyucuya bırakılmıştır.
Bazı dönemler vardır, kötülük, konjonktürü de arkasına alarak ilerler. Böyle dönemlerin en belirleyici özelligi, yapılan herşeyin köyüye hizmet eder hale gelmesidir. Gelişmenin sonunda kötülük, iyiliğin son kalelerini de zapteder -öyle görünür. İşareti oluşturan iki trigramdan çıkartılan sonuç, bu süreç içinde -kötünün en güçlü olduğu ve kesin üstünlük sağladığı bu dönemde- en iyi karşı koyma yönteminin hiçbirşey yapmamak ve saldırıya boyun eğmek olduğudur (yani boyun eğermiş gibi görünmektir). Sadece bu tavır/pozisyon, kötüyü yavaşlatacaktır ve dört zor aşamadan geçilip beşinci aşamaya ulaşılacaktır. Altıncı aşama, iyinin zaferini ve Tanrısal Gücün devreye girişini, bunun kadim yasasını ve sonucunu anlatır. Şimdi birinci aşamayla bakalım.
Birinci aşama, iyinin altını oyma aşamasını tarif eder. Kötü, her bakımdan düşük kalitede olmasına ve haketMEmesine rağmen değerleri eğip bükerek iyininin yerini almak isteyen, kolay yalan söyleyen sinsi bir anlayışa sahiptir. İşaretin en altındaki Yin çizgisine tekabül eden birinci aşama, dağın el altından, tabanını oyarak bir üst çizgiye doğru ilerler. Anlamı, temel değerleri bozarak, kendi koyduğu şekilsel değerlere kazandığı halkı iyiye karşı konuşlandırmaktır. Bu şekilde iyinin altını boşaltır. Hareketin amacı, en üstte eğreti duran (sağlam olmayan) ama beş Yin çizgisini birarada tutmak özelliğine sahip tek Yang çizgisini dönüştürmektir. Gerçi bu yazının kapsamını aşar, ama "Dönüştürse ne olur?" sorusunu da kısaca yanıtlamakta fayda var. O zaman ortaya çıkan işaret iki kere 'Toprak/yer' dir ('Kun'), tohumlanmamış cansız/pasif toprak anlamı içerir! (Ayrıca üstteki Yang, birleştirici tek faktördür ve onun dönüşmesi, birliğin bozulup, işaretin ortadan ikiye ayrılmasını da sembolize eder). Birinci çizgi için I Ging'in eski metinlerinde, İşaretin en alttaki bu ilk Yin çizgisi için, kötünün iftiraya ve hileye başvuracağından ve iyiyi bu yolla bertaraf edeceğinden bahsedilir. Bu aşamada durum kötüdür, ama en kötüsü daha yoldadır.
İkinci aşama, kötünün gücünün belirgin bir şekilde arttığına işaret eder. İkinci aşamada kötü, altıncı pozisyondaki (en üstteki) aydınlık prensibe -yani iyiye- iyice yaklaşmıştır. Buradaki uyarı, sakin kalmanın zorlaşmasıyla ilgilidir. Savaşta sakin kalmak önemlidir. Devasa bir güç size doğru yaklaşırken sakin kalmak zordur. Kötü, birinci aşamada kazandığı büyük bir üstünlükle yaklaşmıştır ve sakin olmak gerekir. Bu durumu sürdürmek tehlikelidir. İkinci aşamanın huzursuzluğu, dışarıdan iyi için yardım gelmemesiyle ilgilidir ve bu durum umutsuzluk uyandırmaktadır. Ne aşağıdan (yani halktan) yardım gelmektedir, ne de yukarıdan (yani Tanrı'dan). İkinci aşamanın Asil Ruhlu olanlara hatırlattığı, böyle bir durumda bile umutsuz olmamak ve Tanrı'dan umudu kesmemektir. Tam bir izolasyon durumunu gösteren bu aşama, bilinen en âlâ sınavlardandır ve bu sınavdan yüzünün akıyla çıkan, kesinlikle yüksek bir pozisyona gelecek demektir. İşte bu aşamada sakin olabilmek için tek somut şey gerekir: Dikkat ve konsantrasyon. Bu aşama, kötüye karşı hamle yapmamayı gerektirir. Buradaki savaş pozisyonu, 'Hamle savuşturmak'tır. Kesinlikle karşı hamle yapmamak gerekir, çünkü yapılacak her hamle, kötüye yarayacaktır, onu daha da güçlendirecektir. Bu durumda, karşı hamle yapmak, iyinin mahvına neden olabilir. Bu aşamada, kötünün yaptığı hamlelerin önünden çekilmek, kaçmak, esastır.
Üçüncü aşama, bir tür teslimiyet görüntüsü verir. Bu aşama, 'Kötü bir çevrede bulunmak zorunluluğu' cümlesiyle ifade edilir. Burada iyi, kötüyle bağ kurmuş olanlarla, yani bozulmuş olanlarla birlikte durmak zorundadır. Bu pozisyonun -gözden kaçan- özelliği, bir tutsaklık olMAmasıdır. Bu üçüncü ve zor aşamada, ilk kez Tanrısal prensip devreye girer ve dışarıdan biriyle bir 'Gönül/akıl birliği' oluşur. I Ging bu aşamada, Tanrısal prensibi temsil eden bir kişinin (sadece bir kişinin) ruhsal (iç) desteğinden bahseder. Bu görünmez destek, iyinin sakinleşmesi ve umudunu koruması içindir ve Tanrısal prensibin ilk müdahalesini sembolize eder. Hile ve iftirayla haksız yere bertaraf edilmiş olanın sağlam durabilmesi için Tanrı'nın ilk müdehalesini ifade eden bu durumdan çıkarılması gerken sonuç, gevşemek değildir -sakinleşmektir. Ve bu ikisinin arasındaki farkı en iyi savaşçılar bilir. Bu çizgide anlatılan 'Mecburen kötünün ortamında bulunmak' durumu, ikinci aşamada anlattığımız huzursuzluk durumundan itibaren 'kötüye itaat edermiş görünmek' durumudur ve iyi, üçüncü aşamadan dördüncü aşamaya geçerken, arada sırada kötüye itiraz edebilir. Bu aşama, itirazın dozu, çok önemlidir ve azami dikkat gerektirir.
Dördüncü aşama, tayin edici işarettir. Üçüncü aşamada kötüye karşı bazı itirazların yükselmesi -ki yükselmesi, umudu yükseltmek için zorunlu olabilir- kötünün güçlü bir darbesini de beraberinde getirecektir. Fakat bu çarpışma, ruhsal bir çarpışma olacaktır ve entelektüel ifadeler de bu ruhsal çatışmayı destekleyecektir (veya zayıflatacaktır). Buradaki uyarı, kötünün, 'İyinin bedenine değecek kadar yaklaşması' tehlikesini gözönünde bulundurmak gerektiğidir. Eski usûl ifa edecek olursak, "Bir kılıç mesafesi tutmak" ve bu ilkeye çok dikkat etmek gerekir. İşaretin eski yorumlarında bu çizgi, "yatakta yatan birine, yatağı parçalayarak ulaşmaya çalışan kötünün, iyinin bedenine kadar sokulması" şeklinde betimlenir. Kötünün kılıcı, iyiye deyecek kadar yakından savrulmaktadır. Bu pozisyonda kötü, iyiye doğrudan zarar vebilir. Ezici güce sahip kötülüğe karşı konamayan aşamadır ve bu aşamanın atlatılmasının sırrı, üçüncü aşamadaki Tanrısal işaretin algılanıp algılanmamasında, anlaşılıp anlaşılmamasında yatar. O işaret, ruhsal bakımdan sağlam bir savaşçı duruşu kazanılmasını sağlayacaktır. Dördüncü aşamada aslolan hayatta kalmaktır. Çünkü kötü, iyiyi yoketmek isteyecektir. Mutlaka hayatta kalmak gerekir. Karşı hamle yapmadan hamle savuşturmak, bu aşamanın da mücadele biçimidir.
Beşinci aşama, ezici üstünlüğe sahip kötünün nasıl yenileceğini anlatan aşamadır ve çok önemlidir. Dört aşamadan geçmiş 'İyi', kendinin de açıklayamayacağı irrasyonel destekli ruhsal bir güç ile etkimeye başlar. Bu etki, sahiciliğin etkisidir (zaten iyi, sahici demektir, kötü taklittir. İyi, sahici değerleri temsil eder, kötü, kendine "Müslüman" değerleri. Bu son derece önemlidir.) Bu aşamada sahici olunduğundan, yani insani/yüksek değerlerin sahiden de temsilinden emin olunmalıdır. Çünkü iyinin ruhu, bu aşamada, kötüye etkimeye başlar. Bu etki, kötünün ve taraftarlarının doğasını değiştirmeye başlayacaktır. Beşinci aşama, kötünün iyiye biat etmeye başladığı aşamadır ve bu durum, oldukça hızlı bir şekilde gelişebilir.
Beşinci aşamayı daha iyi anlatabilmek için -konunun irrasyonel boyutunu şimdilik es geçerek- kötünün neden biat ettiğini en kısa şekilde açıklamaya çalışalım.
Kötü bu aşamada iyiye itaat eder, çünkü iyi'siz yaşayamayacağını anlar.
Bu gerçek, matematikten bile daha kesindir, çünkü varoluşun temel prensibi iyidir. Bu Tanrısal gerçek, kötünün bir çaresizlik durumuyla karşılaşması gibidir, ama çok daha derin ve kesin bir anlama durumudur. Olayı bir örnekle anlatmak istiyorum. Bu blogda okuyabileceğiniz Kızıl Khmer hikayesinde, Kızıl Khmerlerin "önderi" Pol Pot, ülkenin tüm eğitimlilerini ve hatta gözlüklülerini öldürtür. Amacı, muhalefeti tamamen yok etmektir. Halkın dörtte birini öldürtmek pahasına yapar bunu. Onun ideolojisine/fikrine biat etmeyen tek bir muhalif kişi kalmamasına rağmen, Vietnam saldırınca, -ki Vietnem bu durumun nasıl bir zayıflık demek olduğunu anlamıştır- Kızıl Khmer, Avrupa'da ve başka ülkelerde hayatta kalmış muhaliflere, entelektüellere ihtiyaç duymuştur. Ve Kızıl Khmer, tartışmasız en güçlü olduğu bir zamanda birden yenilmiştir ve taraftarlarının çok büyük bir bölümü hızla taraf değiştirmiştir. Hatta en önemli bakanları, Kızıl Khmer Cumhurbaşkanı, sonra kendiliğinden teslim olmuştur. Attıkları iftiraların ve ölümüne sebebiyet verdikleri insanların vebalinden kurtulmak için hepsi dindar insanlar olmuşlardır.
Tanrısal yasadır. Kötü, hile ve iftirayla, sahtelikle, ancak bir yere kadar ilerleyebilir. Ondan sonra sahtesi değil orijinali mutlaka bir şekilde sahtenin yerini alır.
Tayin edici aşamada kötü, iyinin rehberliğine muhtaçtır. Bu kural, değişmez. Beşinci aşamada da kötü, hâlâ çok güçlüdür. İyinin yönetimine/rehberliğine muhtaç olduğunu anlamıştır, hayatta kalabilmek için iyinin önderliğine sığınmıştır. İyi, sadece yüksek aklı, bilgeliği, kültür ve sanatı değil, yaratıcılığı da temsil eder (bunun en basit ifadesi de kültür ve sanattır zaten) ve kötüden üstün olmasının nedeni de, sahiden iyi prensibe ve insani/yüksek değerlere sadık olmasıdır, o değerleri içselleştirmiş olmasıdır. İyi prensip, sahici olması halinde, üstünlük anlamına gelir, çünkü evren iyilik prensibi üzerine kurulmuştur. Kötülük, bir aşamadan sonra, hile ve iftirayla bu devranın dönmeyeceğini anlar. Ama kötü hâlâ bir güçtür ve bu aşamada olanlar hâlâ onun kontrolü altında olmaktadır. Beşinci aşamada da iyiden daha büyük ve güçlü olmasına rağmen, iyinin etkisi artmaktadır. Burada sonuncu, yani altıncı aşama devye girer.
Altıncı aşama, herşeyden önce bir zaman kalitesiyle birlikte işler. Yani konjonktür de değişmektedir. Bir süreç sona ermektedir. Kötü, istediği kadar büyük olsun, ayaklarının altındaki toprağın kaymaya başlamasıyla ilgili bir durumdur ve iyinin ruhsal gücünün ve Tanrısal etkinin ifadesidir. (Bu aşamada kötülük, iki misli büyük görünmez ruhsal saldırı altındadır ve bunu önlemesi mümkün değildir.) Kötünün sahteliği anlaşılmış, zamanı/modası geçmiştir. Herkesin yavaş yavaş yüz çevirdiği kötü, taraftarlarını yitirmeye ve zayıflamaya başlar ama henüz güçlü görünmektedir. İşte bu aşamada, eş zamanlı iki şey olur: Kötü, içine doğru çöker. O kocaman şey, içi boş koca bir çadır gibi çöküp söner. Aynı zamanda da "İyinin tohumu toprağa düşer." I Ging bu ifadeyi kullanıyor. (En üstteki iyi, bu özelliğiyle toprağa düşer, yani halk tarafından yeniden benimsenir)
Prensip şudur: iyi ile kötü çarpıştığında, kötü ne kadar büyük olursa olsun, iki unsur da kırılsa, geriye sadece 'İyi' kalır, çünkü iyi sahicidir, kötü ise onu alaşağı edip yerini almak isteyen sahte/sanaldır. Bu prensip, aynı zamanda yenilmezliğin de prensibidir. "'Güçlü' olan, bunu bilendir. Ve o iyi olduğu için hep muzaffer olacaktır"
Tanrısal prensibi temsil eden, her zaman son sözü söyler.
(En dipsiz kötülük bile iyilik olmadan yaşayamaz!)