Milliyetçilik ve endüstri toplumu ilişkisi

İllüstrasyon: François Bourgeon
Milliyetçilik/Ulusalcılık sadece endüstrileşmiş toplumlarda ortaya çıkıyorsa, bunun nedenini, bir tür yapı-söküm yöntemiyle anlatmaya çalışabiliriz.
Endüstri toplumu, "Sürekli Büyüme" fikri ve pratiği üzerine kurulu bir şey. Sürekli büyüme zorunluluğu -ki mecburi kar mantığına sahip kapitalist para türüyle ilişkili bir şeydir- sürekli yenilenmeyi de zorunlu kılar. Endüstriyel toplum, para/kar dürtüsüyle sürekli daha üretken makinalar yapmak, var olanları da sürekli yenilemek, böylece daha fazla kar etmeyi hedeflemek zorundadır.
Endüstrileşme öncesinin toplumlarında, kapitalizmdeki gibi bir para/kar dürtüsünün olmadığını, çünkü kapitalizme özgü paranın kullanılmadığını görüyoruz. Endüstrileşme öncesinde büyüme de düzenli değil zaten. Bazen duruyor bazen ilerliyor ve eş zamanlı da değil. (Bu "ilerleme. mantığını, maalesef, "parasal zenginleşme" anlamında kullanıyoruz -daha kolay anlaşılsın diye!) Kapitalizm öncesi toplumda, toplumun her yerinde biteviyeleşme/aynılaşma diye birşey yok. Bu biteviyeleşmeye ben, "Sosyo-kültürel homojenleşme" diyorum. Hemen komşu köy başka dir dil konuşuyor olabiliyor ve başka adetlere göre yaşıyor, başka şeyler üretiyor veya üretmiyor. Hayatın merkezi de bugünkü gibi ekonomi değil zaten -kapitalizm öncesi toplumunda.
Kapitalist toplum, benim yedi yıl önce yazdığım "Kapitalist ahlaksızlığın kökeni" başlıklı yazımda gösterdiğim gibi, ahlakın (etik değerlerin) önemsizleşmesini sağlarken, mantıken herşeyi de madde üzerinden (para birimi ile ölçerek) tanımlıyor. Kendini sürekli yenilemek zorunda olan, bu kadar dinamik bir sistemin, muazzam ayrıntılı bir iletişim sistemine, diline, ortak günlük kültüre, ortak düşünce biçimine ihtiyaç var. İşte buradan, aynı sosyo-kültürel homojenliğe sahip "Ulus" doğuyor ve Ulus'u bu homojen haliyle tutmayı amaçlayan ideolojiye de Milliyetçilik diyoruz. Bu homojenliği bozmak isteyenlerin azınlık milliyetçiliğine kolay kapılmalarının nedeni de, endüstri toplumun genel kuralları dışında bir toplum hayal edememelerinden, kapitalist ekonomiyi konuşmayı bile akıllarına getirmemelerinden. Cidden Milliyetçiliğe karşı olmak, ancak cidden antiükapitalist olmakla mümkün; yoksa milliyetçilik/ulusalcılık şekil değiştirerek kendini gizlemeyi başarıyor.
(Türk ve Kürt milliyetçiliğinden sonra ortaya çıkan en faşizan/ırkçı milliyetçilik, Sünni Milliyetçiliği.)