Sisteme karşı global ölçekli direniş ve mücadele örgütlerinden şimdilik en etkili olanı internetplatformu WikiLeaks, dikkat çekici olmayı sürdürüyor. Aynı zamanda, bu tür bir çalışmanın etkilerinin neler olabileceği de düşünmeye, incelemeye değer.
WikiLeaks platformunun amacı:
"Çalıştığı hükümette veya firmada tesbit ettikleri, etik olmayan durumları açığa çıkarmak isteyenlere destek olmak." Gizli belgelerin, herkese açılması kuralını esas alıyorlar.
WikiLeaks'e gönderilen belgeleri geriye doğru takip etmek mümkün değil, yani kimler tarafından gönderildiği bulunamıyor. Bu anlamda, siteye gönderilen belgelerin ve analizlerin kaynağını gizli servisler bile bulamıyor.
WikiLeaks, sansür edilemeyen Wiki prensibini esas alıyor. Hawai dilinde 'çabuk' anlamına gelen Wiki prensibi, Wikipedia örneğinden de tanındığı üzere, okura açık, okur tarafından değiştirilebilir metinleri içeriyor ve bu anlamda sayısız insanın kontrolü ve denetimi altında. 1990'larda ilk kez kullanılmaya başlanan Wiki ilkesiyle işleyen WikiLeaks, 2006'da kuruldu. Kurucular arasında Çinli muhalifler, gazeteciler, Amerikalı Avrupalı Tayvanlı ve Güney Afrikalılar var. Sitenin topu topu beş elemanı var ve bunların hepsi kendi evinden çalışıyor. Çalışanlardan sadece biri tanınıyor: Grubun sözcüsü Julian Paul Assange. Bu yılın Eylül ayında, projenin elemanlarından Daniel Schmitt (takma ad), fikir ayrılığı nedeniyle gruptan ayrıldı.
Patlattıkları ilk bomba, 2007 Ağustosunda eski Kenya Cumhurbaşkanı Daniel Arap Moi'nin yolsuzluklarıyla ilgili belgeleri yayımlamak oldu. İngiltere'de yayımlanan Guardian gazetesi, o zamandan beri WikiLeaks dosyaları hakkında ayrıntılı haberler yapıyor.
2009 yılında WikiLeaks'ın Almanca erişimi Almanya tarafından bir haftalığına engellendi. Farsça erişim de, İran'daki Atom reaktörleri ile ilgili bir haberden sonra kapatıldı.
Bu yılın Mart ayında, Amerikan istihbarat servisleri, WikiLeaks'in tamamen kapatılmasının çok zor olduğuna dair bir rapor hazırladılar ve bu da basına sızdı.
WikiLeaks, 2009 yılı sonunda Berlin'de bir konferans düzenleyerek İzlanda'da bir bilgi/veri limanı kurmayı planladı. Bir tür güvence gibi düşünülen bu liman/istasyon, WikiLeaks'e yapılan bağışları da kısmen legalize etmeyi ve genişletmeyi hedefliyordu. Çünkü grubun legal adamı 1971 doğumlu Avustralyalı Assange, sürekli yer değiştiriyor, bir yerde bir günden fazla kalmıyor. Sürekli hareket ve seyahat halinde yaşıyor. Bunun bir mali külfeti var.
ABD'den İran'a ve Çin'e kadar dünyanın birçok ülkesinde yaşamış bu arkadaş, WikiLeaks yüzünden defalarca tutuklandı, sorgulandı, bazı ülkelerden sınır dışı edildi vs.
Geçen Temmuz sonunda WikiLeaks, Amerikan ordusunun Afganistan ve Irak'da işlediği suçları da içeren 92 bin belge yayımladı.
18 Kasım'da o demokratik İsveç devleti, Assange hakkında "cinsel tecavüz" suçlamasıyla uluslararası tutuklama emri çıkarttı. Bu suçlamanın en komik nedeni sonradan anlaşıldı. Assange'yi bu suçlayan birileri vardı ve savcı bey kendisini sorgulayabilmek için, önce nerede olduğunu bilmek istemiş ve bu nedenle tutuklama emri çıkartmıştı!..
Kısacası, artık beş akıllı adam bile global sistemi sallayabilmektedir.
Şimdi en son öyle belgelerle geliyorlardı ki, uluslararası ilişkileri konusunda özellikle ABD'yi zor durumda bırakacaklar. Belgelerin şimdilik Türkiye'yi ilgilendiren bazıları konusunda bilgimiz var. Basında yer aldığı kadarıyla olasılıklar şöyle:
1. ABD Kuzey Irak'ta PKK'yı destekledi, onlara silah verdi.
2. Türkiye, Irak savaşında ABD'ye karşı El Kaide militanlarına para ve silah verdi.
Türkiye'de Ergenekon davası sırasında, sanıkların yatak odalarına kadar girebilen "cevval" bir medya vardı. Aynı medya, Almanya'da asrın yolsuzluğu sayılan Denizfeneri davası dahil olmak üzere Türkiye'deki yolsuzluklar hakkında hiçbir şey yazmıyor. Bundan sonra, otosansür uygulayan Türk basını, dünya basınına yansıyacak belgeleri, mecburen Türkiye'de de yayımlamak zorunda kalabilir.
Bir de şöyle bir durum var malesef:
Değil Denizfeneri, bugün Türkiye'de en büyük yolsuzluklar ortaya çıkarılsa, en fazla bir hafta sonra basının gündeminden düşer! Türkiye'deki yolsuzlukların boyutu dünyada da henüz merak konusu değil. Ama şmdi, "El Kaide'ye yardım" gibi konular WikiLeaks gibi sitelere düşer ve dünyada okunursa, Türkiye'ye "merak" artar. Türkiye'nin neoliberal iktidarına bağımlı geniş bir "otomatik oy potansiyeli" var. Bir tür saadet zinciri gibi işleyen bu yapı, sıcak paraya bağımlı. Türklerin çoğu gazetelere bakıp, "Bizimkiler iyi etmişler El Kaide'yi desteklemişler, kahrol Amerika" deseler bile, sıcak paraya yön verenler ve onların kulak verdiği dünya "tüketici kamuoyu" tersini söyler. Gazeteleri okuyup geçmezler. Çünkü sıcak paranın akış yönünü belirleyen faktörler sadece otomatik bilgisayar limitleri/kotaları değil. Ve ABD'den AB'ye, Japonya'dan Çin'e kadar tüketicilerin eğilimleri çok önemlidir. Firmalar, yatırım bankaları, sıcak parayı yönlendiren analiz ve danışmanlık kurumları, bu işlere dikkat eder.
Şekilde görüldüğü gibi bundan böyle bu tip siteler ve belgeler, neoliberal iktidarların başını fena halde ağrıtacaktır. Ve bunun sitelerle sınırlı kalmayacağı da kesindir. Geçenlerde ünlü Fransız futbolcu Eric Cantona, en çok ses getirecek protesto yöntemlerinden birini ilan etti: "Bankalardaki paralarınızı çekin, bankaları çökertin". (Tıklayınız)
Bankalardan birinin tepkisi aynen şöyleydi: "Bu çılgınlık!"
(Elinde pankart sokaklarda gezen etkisiz kalabalıklara alışmışlar, bu pek uymamış olmalı!)
WikiLeaks, yeni diplomatik belgeleri açıklamadan önce, geçtiğimiz günlerde Assange, "Bana birşey olursa bu dosyayı açın" diye bir girişimde bulundu internetten. ABD Dışişleri bakanlığı paniğe kapılıp birçok ülkeyi "Begeleri ciddiye almayın" diye uyardı -ki sadece bu bile belgelerin ciddiyetinin kanıtıdır. Belgelerin bu günlerde yayımlanması gerkiyordu, WikiLeaks'e bir hacker saldırısı oldu. Bu konuda en "mahir" olanların Çinliler olduğu biliniyor. Şu anda bir tür savaş oluyor. ABD ve birkaç devlet, beş kişiyi susturmaya çalışıyor!..
Ama susturamıyor...