Suriye'nin kaderi ve Türk-Suriye dostluğunu yeniden inşa etmek

Giriş...
Burada Türkiye ve İsrail'in kaderi hakkında iki yazı yayımladık. Bu da 'Zaman Kalitesi' diye adlandırdığımız eğilimlere dikkat çekmeye çalışan bir yazı olacak. Türkiye, 2010'da ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yaptığı Suriye ile, aradan iki yıl geçmeden savaşın eşiğine geldi. Türkiye'nin 2012-2013 sürecinde hangi daryollardan geçip hangi badirelerle karşı karşıya kalabileceği ve bunları nasıl aşabileceği konusunda bir fikre sahibiz. Peki Suriye nasıl bir süreçten geçiyor ve Suriye'nin -1944'de bağımsızlığına kavuşmuş bir ülke olarak- genel karakteri ve 2012-2014 süreci hakkında neler söyleyebiliriz?
Suriye deyince Türkiye'de bir kesim artık, "Suriye'li Aleviler" veya "Suriye'li Sünniler" gibi bir dil kullanıyor. Türkiye'yi ayrıştıran (neoliberal) etnik/dînî kimlikçi dil yetmezmiş gibi, şimdi de aynı neoliberal yapay ayrımlarla Suriye'ye yaklaşılıyor. Bu durum, elbette (genelde) karşı çıkılması gereken bir durumdur, ama Suriye'nin -ve bölgenin- geçirdiği büyük değişimle de ilgilidir, Türkiye'nin de yaşayacağı bir durumdur.
Suriye mantalitesi hakkında...
Bu konuda fazla şey söylemeye mezun/yetkin değilim. Ama en kısaca şunlar söylenebilir sanırım: Belki inanmayacaksınız ama, birçok yetenek geliştirebilecek olan, birçok imkana sahip olan, ama bu özelliklerini geliştirmek yerine sakin bir hayatı seçmiş ilginç bir ülke mantalitesiyle karşı karşıyasınız. Suriye mantalitesi, tahminlerinizden çok daha güçlü.
Suriye'nin uyuyan gücünü, Türkiye -bilmeden!- uyandırmış görünüyor. Bu içine kapalı ülke, kendi içini/mahremini, dışarıdan gizlemiş. Ama Suriye, ona önder olabilecek, güvenebileceği dostlar aramış -böyle bir mental yaklaşımı var- ve bulmuş: Bu dostların başında İran geliyor. Suriye'nin, dostlarına kesinlikle sadık olduğunu ve mistik spiritüel bir yana sahip olduğunu söyleyebiliriz -ki bu önemli. (Günümüzün ahmak/modern dünyasında bu tip şeylerin "maddi" bir karşılığı olmadığından, şöyle ifade edeyim: Ummadığın taş baş yarar!..)
Suriye, çok iyi örgütçü ve hep sessiz/sakin durumları tercih eden bir mantaliteye sahip. Gürültücü değil. Eski -modernizm öncesi- kültüre ve alışkanlıklara bağlılığı yobazlık düzeyinde değil, oldukça sağlıklı. Bir uyumluluk anlayışı hakim. Bu sayede çok kültürlü bir hayatı barış içinde yaşayabiliyor. Suriyeliler, nasıl bir spiritüel görevle başbaşa olduklarını anlayabilecekleri bir zaman diliminde yaşıyorlar. Bu sürece girmeden önceki en büyük zaafları, kendi inisiyatiflerini geliştirmekte yetersiz kalmalarıdır denebilir. Şimdi büyük bir değişim yaşayacaklar ve bu süreç sırasında, büyük güçler sergileyip herkesi şaşırtabilirler.

Arap Baharı sonrası Suriye...
Şubat ayına kadar sürecek bir zaman kalitesi, Suriye'nin daha önceki tarihinde yaşadıklarına verdiği tepkiyle ilgili. ve bu nedenle, gerçekten de kaderiyle ilgili bir durum gibi görünüyor. Suriye, daha önceki sorunlarına aşırı materyalist bir açıdan yaklaşmış olsaydı, bugün Suriye'de yaşananlar Suriyeliler için oldukça kafa karıştırıcı olabilirdi. Ama öyle olmuyor/olmayacak. Bu nedenle konunun, yaşadıkları olayların spiritüel boyutunu da anlayabilecek durumdalar. Kesin olan, Arap Baharı sonrası gelen değişikliklerin, Suriye'ye hiç uymayan bir durumu dayatmış olduğu konusunda geniş bir mutabakatın ortaya çıkmış olmasıdır. Olayların Suriye'yi, hiç bilmediği/tanımadığı bir atmosfere sürüklemesi, bu durumdan yeni birşeyler çıkarmak isteyen düşüncelerin -iyi ve kötü anlamda- çok yönlü olarak ortaya çıkmasını sağlıyor. Hem "Özgür Suriye Ordusu" diye bir grubun "doğması", hem Selefi grupların türemesi, hem bunların birden büyük destekler bulmaları, ama bunlara karşı yerel aşiretlerin kendi başılarına savaşması ve tabii Suriye Ordusu'nun gücünü kanıtlayıp artırması; bunların hepsi, aynı zaman kalitesiyle ilgili durumlardır denebilir. Yükselen bir enerjiyi gösteren bu durum, önemli bir faktörü de destekliyor: 'Suriye'nin varoluş Anlamı'nı. Şimdi birçok şey yeni ve yüce bir anlam kazanıyor. Bunun tersi, Suriye'de tam bir kaos olurdu -ama öyle olmadığına göre; Suriye'nin, bu ('yüksek enerji') etkiyi, olumlu anlamda yaşadığını söyleyebiliriz.
Savaş...
Geçen yılın yaz aylarında başlayıp şimdi zirvelerine tırmanmakta olan başka bir zaman kalitesi, Mart 2013'de sona erdiğinde nasıl bir Suriye ile karşı karşıya kalınacağı henüz belli değil. Ama temennimiz, Suriye halkının bu badireyi mümkün olduğunca çabuk ve daha fazla kan dökülmeden atlatmasıdır. Bu iki yıllık zaman kalitesinin en önemli özelliği, birey hakları diye özetlenen kişisel özgürlüklerin genişlemekte direttiği bir durum tarafından desteklenmesidir. Süreç, Suriye'yi demokratikleştirerek daha kolay atlatılabilecek ve bu zaman kalitesinin yüksek basıncının patlayıcı etkisinden bu şekilde kurtulunabilecek gibi görülüyor. Suriye, savaşta büyük bir güç sergileyebilir. Ve bu güç, Suriyelilik bilincini hem güçlendirecek hem de değiştirecek denebilir.
Suriye'nin yeniden doğuşu...
Türkiye ile Suriye'nin takışmaya başladığı dönem, 2014'ün ikinci yarısına kadar sürecek başka bir etkiye işaret ediyor. Ülkede büyük değişiklikler olabilecektir. Suriye bu dönemi iyi kullanırsa, şimdikinden çok daha güçlü bir ülke olabilir -tabii bunun ilk şartı, eskisi gibi kalmakta ısrar etmemesidir. Bu badireyi atlattıktan sonra, aynı kalması zaten mümkün değildir. Suriye bu süreçte, olağanüstü büyük bir güç sergileyip dünyayı şaşırtabilir. Eski, aşınmış ve bozulmuş yapıların tasfiye edileceğini söylerken, bunu, rejimin değişeceği şeklinde okumak da mümkün. Günümüz Suriye'sinden çok daha güçlü bir Suriye'nin doğma ihtimali yüksek. Bu zaman kalitesinin en etkileyici yanı, Suriyelilerin Suriyeli olmak bilincinin ve özdeğerlerinin oldukça yükselmesi değildir sadece. Suriye, edineceği yeni duyarlılığı, komşuları için de gösterecek gibidir -ki kuşkusuz çok olumlu bir işaret. Suriyelilerin, ellerinde büyük bir spiritüel güç var. Bunun nasıl ortaya çıkacağını göreceğiz. Suriye'nin değişimi belki sancılı olacak, ama sonucun beklenenden daha iyi olacağını söyleyebiliriz.
Aynı süreçte, gelecek yılın Şubat ayında sona erecek başka bir zaman kalitesi, Suriye'nin kendi kendisini daha iyi anlayacağı olumlu bir etkiye işaret ediyor. Bu aşama, Suriye devleti ve halkının, bazı şeyleri değiştirmenin zamanının geldiğini iyice anlayacaklarına işaret ediyor -ki, mutabakat içinde yapılacak değişimlerin kansız gerçekteştirilebilmesi için önemli bir önşarttır. Suriyeliler, bütün dünyanın gözlerini diktiği, dikkat çeken önemli bir yer haline gelerek, bundan olumlu anlamda yararlanacak gibi görünüyorlar ve özgüvenlerinin yükseleceği bir dönemde yaşıyorlar. Suriyeliler, değişim fırsatını bilinçli kullanırlarsa, bundan büyük yarar görebilirler.
Gene aynı süreçte etkiyen çok yeni bir zaman kalitesi, Şubat'a kadar etkiyecek olmasına rağmen, tam bir sürpriz faktörünü de içinde barındırdığı için çok önemli. Şimdi Suriyeliler, şimdiye dek hiç yaşamadıkları kadar özgürler. Tüm negatif yanlarına rağmen bunun anlamı, devlet baskısının çok zayıflamasıdır ve inisiyatif alma isteğinin yükselmesidir. Buradaki sürpriz faktörü, o kadar bilinmez bir duruma işaret ediyor ki, ben bu işareti, Suriye'nin savaştan galip çıkması diye de yorumlayabilirim. Suriye'nin birden uyanıp, o eski sakin sessiz helinden büyük bir zafer çıkarması mümkün. Türkiye ve İsrail'in mantalitesine ve 2012-2014 dönümünde yaşayabileceklerine bakınca, sürpriz bir zaferin mümkün olduğu söylenebilir. Suriye, başına gelen olayları anlama ve onlara reaksiyon göstermek bakımından, yepyeni/bambaşka bir perspektif kazanabilir/geliştirebilir. Duriye bu sayede, başına sarılmış sorunlara beklenmedik çözümler bulabilir (Rusya ve Çin'den, Hindistan'dan ve dünyanın birçok önemli ülkesinsinden sağlam destek almak gibi).
Aynı zaman diliminde etkiyen başka bir zaman kalitesi, Suriye'nin kendi kendisini, kendi ihtiyaçlarına daha uygun bir şekilde yeniden yapılandırabileceğini gösteriyor. Bunlar, güncel durumundan kazançla çıkışını destekleyen zor, ama olumlu işaretler. Suriye, yüce spiritüel hedefler doğrultusunda hareket ederek -ki bunları anlayacağını gösterir işaretler de var- yaptıklarının bilinciyle adeta yeniden doğabilir ve varlığının anlamını/nedenini en derin anlamda öğrenebilir. Bu da bir ruh yücelmesi anlamına geliyor. (Türkiye ve İsrail'n de farklı şekillerde yaşayacağını umduğumuz durumlar)
Şurası kesin: Suriye'de şimdi yaşanan ve yaşanacak olanlar, Türkiye dahil bütün komşularını derinden etkileyip, olumlu anlamda dönüştürecektir.
Türk-Suriye dostluğu, yeniden...
Bu iki ülkenin ve tabii halklarının, eskisinden daha iyi ilişkilere sahip olmaları, ikisinin de çok yönlü ve çok katmanlı mantalitelere sahip olmalarına dayanıyor. Suriyeliler Türklere saygı duyuyor, Türkler ise bu otantik ve sakin halkın koruduğu değerlere, mistik Suriye'ye hayranlar. Bu iki halkın dostluğu ve yakınlığı, Türkiye'deki büyük değişimin ardından yeni bir sayfa açacak ve eskisinden daha yakın olacak gibi görünüyor. Savaşın bile bozamayacağı bir yakınlık halen mevcut. Bunu korumakla birlikte, yeni döneme doğru halklar arası ilişkiyi geliştirmek, daha sonra yükserlecek derin dostlukların daha sağlam kurulması bakımından önemli. Türkler ve Suriyeliler, herşeye rağmen, iki farklı mantalitenin/ülkenin insanları olmayı sürdürecekler -tabii değişmiş iki yeni mantaliteyle...