Avrupa basınında son Erdoğan değerlendirmeleri ve "Ilımlı İslam'ın sonu"

Erdoğan'ın 21 Ocak günü yaptığı Brüksel "çıkarması"nın başarıdan ziyade, sıcak para bağımlısı Türk ekonomisinin sürdürülebilirliğiyle ilgili bir ziyaret olduğu konusunda yorumlar çok. AB ile arası olmayan bir Türkiye'nin, gezinen sanal paranın adresi olmaktan hızla uzaklaşacağı yüksek ihtimal. Ama bahaneyle Avrupalıların Erdoğan'a ve Hükümetine bakışı konusunda daha detaylı bir "veri tabanı" yakalamak mümkün oldu, zira Avrupa basınında Gezi sonrası yaşanan "bakış devrimi"ni yansıtması bakımından önem taşıyordu. Burada, Erdoğan'ın Brüksel ziyareti ve hemen ertesinde Avrupa basınında çıkan yorumlardan küçük bir kesit sunuyoruz:
Daha çok Sol eğilimli saydığımız Le Monde gazetesi, 17 Ocak günü yayınladığı yorum yazısında, Gezi öncesinin Erdoğan güzellemelerinden henüz tam kopamayan sol tavrı sergilemesi bakımından önemli. Yazı hafif, fazla bir derinlik de içermiyor. savcıların görevden alınmasından bahsediyor ve geçtiğimiz on yıl içinde Erdoğan'ın ekonomiyi nasıl üçe katlayıp askeri vesayeti sona erdirdiği tipten eski "liberaller" tiradından sonra, Başbakan'ın ego tribine girdiğinden bahsediyor ve "Eski bir futbolcu olarak Erdoğan'ın bilmesi gereken şey, en güzel kariyerlerin, tadında bırakılan kariyerler olduğudur" diyor.
Fransa'da yayımlanan liberal La Tribune gazetesinin aynı gün yayınlanan yorumunda, çok daha kesin bir tavırla, "Erdoğan-Gülen güç savaşında olan demokrasiye oluyor" diyor ve doğru bir tesbitle, iki tarafın uzlaşmasının artık pek mümkün olmadığına dikkat çekiyor. Gazete, bizzat Erdoğan'ın kurduğu çarpık hukuk sistemi ve yolsuzlukların bu vesileyle ortaya çıkmasını selamlıyor. Gazetenin iyimserliği de benim selamlayacağım türden! "Kaybeden taraf malesef Türk demokrasisi olacak, ama bu kısa vadeli bir yenilgi olacak, -birgün gerçek demokratik güçler ortaya çıkıncaya kadar."
İtalya'nın muhafazakar Corriere della Sera gazetesi, "Kararsızlığa karar vermiş Avrupa, geriye bir adım -veya yana bir adım- atarak Türk Başbakanı karşıladı" diye bir cümle kurdu -ki gerçekten açık ve net durumu özetlemekte! 22 Ocakta yarılan yorumda Erdoğan'a, "göstericilere sopa sallatan (kişi)" diyor. Barosso'nun -Türkiye'de gazetecilerin pek okumadığı- dünya basınına, "Erdoğan'ı HSYK konusunda tedirgin etmekten memnun olduğunu" söylediğini de bu gazeteden okuyoruz mesela.
Finlandiyalı Kaleva gazetesi, daha 3 Ocak günü, yolsuzluk soruşturması savcısı Muammer Akkaş'ın görevinden alınmasını, "Hukuk devleti adına iyiye işaret değil" diye yorumlamış. "Bu olay, ne vaadlerde bulunmuş olursa olsun, Erdoğan'ın, yürütme ve yargının birbirinden ayrıldığı demokrasi temeline dayanan, bir devlet anlayığına doğru gelişmediğini gösteriyor" diyen gazete, on yılın ayrından Erdoğan'ın yeni bir dönüm noktasında bulunduğunu düşünüyor. Gazetenin bir diğer önemli tesbiti de şu: "Türk siyasi elitinin Başbakanın etrafındaki kişileri bile, Başbakanın kararlarını desteklemez görünüyorlar."
Danimarka'nın liberal Jyllands-Posten gazetesi, 3 Ocak tarihli yorumunda, "Yolsuzluk davası açanları desteklemesi düşünülürken, Erdoğan'ın skandalı ortaya çıkanların üzerine gitmesi, sadece otoriter gücünü artırdığını değil, onu eleştirenlerin üzerine -basın da dahil olmak üzere- acımasızca gideceğini gösteriyor."
Almanya'nın en büyük Solliberal ciddi gazetesi Süddeutsche Zeitung, daha 23 Aralıkta, yolsuzluk operasyonunun Hükümetin geleceğini tehdit ettiğini, AKP'nin 2002'de yolsuzluğa karşı ve temiz olmak vaadiyle iktidara geldiğine dikkat çekti. Partinin "temiz olmak" idealine ne kadar önem verdiğinin göstergesi olarak adını bile "Ak Parti" koyduğu üzerinde duran gazete, "Ak" kelimesinin Türkçe anlamını da açıkladıktan sonra yolsuzluğun eski bir "Türk hastalığı" olduğunu ve birçok hükümetin yolsuzluk nedeniyle gittiğini yazıyor. İktidarının başında AKP'nin bu hastalıktan kendine ders çıkarmış göründüğüne dikkat çeken gazete, "Şimdi Erdoğan partisini, bataklığın daha derinlerine doğru çekiyor" diyor.
Galiba en kesin cümleleri, İtalyan ekonomi gazetesi Il Sole 24 Ore 27 Aralıkta yayımladığı analizinde kuruyor ve 2013'ün Erdoğan için bir kabus yılı olduğunu söyledikten sonra, "Türkiye'de on yıllık Erdoğan ve ılımlı İslam deneyinin iflası"ndan bahsediyor, hem de bir dizi gelişmenin bir parçası olarak. Gazete, Ortadoğu için bir "Annus horribilis" (Dehşet yılı) olan ve Türkiye'de ılımlı İslamın çöküşüyle sonuçlanmakta olan "korkunç" 2013 olaylarını, "Suriye trajedisi, Mısır'dan Libya'ya kadar Arap Baharı ütopyasının çöküşü" diye sayıyor ve şöyle bir soru soruyor: "Erdoğan Türkiye'si Avrupa için neden bir sorun? Çünkü ona ve sağlar göründüğü istikrara çok güvendik."
Yunanistan'da yayımlanan Solliberal Rum gazetesi To Ethnos da 19 Aralık'da, yolsuzluk skandalı başladıktan sonra, "Erdoğan'ın siyasi ölüm-kalım savaşı" diye bir değerlendirmede bulundu. Yolsuzluk soruşturmasının, Haziran direnişinin açtığı ve henüz kapanmamış yaraya tuz bastığını yazan gazete, "Erdoğan devrilmesini geciktirmeyi başarsa bile, yolsuzluk skandalının gölgesi hep üzerinde olacak" yorumunu yaptı.