Sibirya'da Çukçe Şamanları ve onbin yıllık bir mantalite

Bu yazıyı, başka türlü tasarlamıştım. Size, Hantilerden bahsedecektim. Ama Hayır. Gözlerinizi Rusya haritasının en doğusuna çevirmenizi isteyeceğim. Orada önce, Kamçatka yarımadasını göreceksiniz.Yarımadanın karşısındaki Sibirya kıyılarında iki özerk bölge var. Magadan. Ve onun kuzeyinde, buz denizine kadar uzanan Çukotka özerk bölgesi.
Bu iki bölgenin toplam yüzölçümü, Rusya'nın Avrupa'daki topraklarının yarısı kadar. Sadece Çukotka'nın yüzölçümü, Türkiye'ye yakın (721 bin kilometrekare)
Magadan'ın yüzölçümü de 461 bin kilometrekare.
Magadan özerk bölgesinde, sahilde yüz bin nüfuslu bir tek şehir var: Magadan. Gerisi neredeyse tamamen boş, ellibin kadar insan, çeşitli köylerde, şehrin yakınlarında yaşıyor, gerisi boş. Daha kuzeydeki Çukotka, çok daha boş. Oradaki tek şehir Çukotka'da elli bin kadar insan yaşıyor. Türkiye büyüklüğünde bir alan boş.
Boş?!..
Hayır...
Dünyada ne kapitalizmin ne de sosyalizm uğramadığı, çok eski bir geleneğin saklandığı bir yer burası: Kam, Ooyuun, Bahşı ve daha birçok ad altında tanınan, 21'inci yüzyıla kadar eski antropologların  kısaca "Şaman" diye adlandırdığı Toyonist/Tengrici mantalite, sistem ötesi bir alanda yaşıyor. Size burada, doğanın koruması altındaki Çukçe örneğinde, kam bilgeliğinin sonsuz zamanlardan beri sürdürülen geleneğinin yok olmadığını, yaşadığını bildirmek istiyorum. Bu, yazının birinci amacı...
Bu neden önemli? Çünkü insanlık tarihinin en eski, buğday'ın (ve yerleşikliğin) Güney Anadolu ve sonra Mezopotamya'da icadından öncesinin bilgeliğini taşıyan, insan ruhunun eski kodlarına sahip bir bilgelik türü söz konusu.
Çukotka'nın arması
Bu bölge'ye 1997'de bir seyahat yapıp orada yabani doğada şamanları bulan ve onlardan birinin yaşadığı kulübeye bir günlük mesafede bir kulübe yapıp onunla dostluk kuran bir Rus Psikologun -Vladimir Serkin'in- iki yıl boyunca şamanla sohbetleri sonucu edindiği tecrübeleri anlatan bir kitapla meşgulüm. Kitabın, birçok konuya tarafsız, dürüst ve doğru yaklaştığını söylemeliyim. Karşısındaki şeyin, eskiden Batı'da gösterilmeye çalışıldığı kadar basit olmadığını şu ilginç cümlelerle anlatıyor: "Karmaşıklık derecesi, bizim/modern kavramlar sistemimizden daha zengin bir sistemle karşı karşıya olduğumu, 1999'da anladım. İçine düştüğüm metodolojik çelişki, benim kendime şu soruyu sormama neden oldu: 'bir kaşif, kendisinden daha karmaşık olan bir şeyi inceleyebilir mi?".
Bu tip soruları kendine sormayı unutmuş, her bir haltı bildiğini sanan "aydunlanmacı" ampülist modern insan o duyguyla yaşayadursun, Serkin, o mütevazi haliyle övgüyü hak ediyor. Şamanın şahsında karşımızda, inanamayacağınız kadar derinlere giden bir Hümanizm türü var. "İnsan hakları ve insan haysiyeti"nden bahsederken, bu dokunulmazların genişletilmesini istiyor. Hayvanlar, ağaçlar, daha birçok şey ve görünmeyen canlılar. Şaman bunları gayet sakin sınıflandırıyor ve bunların varlığını göstermek için de bazı "pratikler"e başvuruyor.
Bu pratiklerin önemini anlayan yazar, burada, ibadet denen şeyin anlamını ve mantığını da görüyor. Avrupa'da ve Türkiye'de, "şamanlardan birşey öğrenmek" diye bir konu açıldığında, ot toplayıp onlarla büyülü ilaçlar yapan, danseden ve garip sözner mırıldanan birileri anlaşılıyor. Evet! Avrupalıların eskiden "Şaman" dedikleri de böyle biri zaten. Ama biz "Kam" ve Kamlardan bahsediyoruz. Karşımızda önce, çok orijinal ve eski bir felsefenin oturduğunu bilelim.
Kam, kerşeyden önce bir gözlemcidir, gözlemcilik ve onun temsil ettiği bir ruh halidir. Zaman ile ilişkisine gelince, kitaptan şu alıntıyı yapabilirim: "Önünden çeşitli şeylerin/durumların geçtiği, müdahale edebilen (sadece seyretmeyip hareket eden) bir gözlemci; mesela Sovyet iktidarının gelip geçişini, Mammutların ortaya çıkıp yokoluşlarını, ovaların yıllar içinde nasıl hareket edip dağların ortaya çıktığını gözlemleyen..." Burada, kollektif, çok eskilere uzanan ve süreklilik arzeden bir gözlem söz konusu. Bir tür bütüncül, zaman ötesi bakış türü.
Bölgede yaşayan bazı hayvanların, onlar için çok önemli olduğu da anlaşılıyor. Bunun, hayvanlarla bir tür kardeşlik ilişkisi kurulması gibi bir durumla ilişkili olduğunu, onların "Eş-ruh" olduklarını (İje-kil) ve  hayvanlara özgü içgüdülere bu yolla sahip olunduğunu biliyoruz. Kam şöyle diyor mesela:
"Yakında kurdun teşekkür dönemi sona eriyor. Bir ayı da olabilirdim."
Serkin'in kitabı, anlamadığı yerleri ve konuları da tüm karmaşıklığı ve gizemiyle okura sunmasıyla farklı bir anlam kazanıyor. Ona saçma gelen birçok şeyin kendi içinde sistemi ve farklı bir mantığı olduğunu da çözmüş yıllar sonra, ama gene de Kam'ın mantalitesine yeterince nüfuz edemediği görülüyor. Kam, bir çocuğun bir ayıyı hangi ruh haliyle yenebileceğini anlattığı bölümler var. Benim en hoşuma giden olaylardan biri de, Kam'ın evinin önünde yaptığı yüksek iskemlede otururken güm diye toprağa düşüp onbeş-yirmi dakika uyuması ve uykusundan capcanlı/dinç bir şekilde uyanması. Diğer ilginç konu, karda hiç iz bırakmadan yürüyebilmesi. Serkin'e de öğretiyor. Bu sayede doğada peşlerine hiç bir Rusun veya meraklının düşmemesini sağlıyorlar. Rusların ve diğer modern insanların hastalık küpü olduklarını ve en iyisi onlara fazla yaklaşmamak gerektiğini söylüyorlar. Adamlar, modern insan türüne "hasta" gözüyle bakıyorlar -ki ona katılabilirim!
Gözlemciliği asıl işi olarak gören Kam, herşeyin belli dalgalar şeklinde hareket ettiğini düşünüyor. Bu dalgalardan dağlar, en yavaş hareket eden dalgalar, deniz dalgaları da hızlı olanlardan...
Kam, Serkin'den, onun kulübesini ziyaret ederken her zaman başka bir yoldan gelmesini istiyor.
Sekin bir gün, karda garip izler keşfediyor, onu izleyen bir şey. İzleri büyük bir vahşi hayvanın ayak izlerine benziyor ama derin izler değil -ne olduğunu çıkaramıyor. Korkuyor ve Kam'a soruyor.
"Kargadır karga..."
"Karga böyle izler bırakmaz ki."
"Karga çok alçaktan uçarken kanatlarını karın yüzeyine vurup böyle izler bırakır."
"İyi de bunu neden yapsın?"
"Belki seni korkutmak istemiştir -kargalar oyunu sever. Uzun bir hayatları var, yapacak birşeyler lazım." (Gülüyor)
"Sen bunu nereden biliyorsun?" 
"O karga benim."
"Senin kargan mı?"
"Hayır. O karga benim."
"Nasıl yani, karga kılığına mı giriyorsun?"
"O karga benden yaşlı."
"Nasıl oluyor?"
"Ah anlamıyorsun."
Yazar anlamıyor, ama en azından duyduğu kadarını aktarıyor!
Kam, ruhlarla nadiren haberleşiyor. "Çünkü buna hazır olmak, hazırlanmak gerek. Hazır olmayan insanlar onları öfkelendirir." Şaman için 'Hazırlanmak' demek, bilincinin tam bir berraklığa kavuşması ve her türlü telaşeye son vermiş olması demek. Bu anlamda oldukça realist ve dünyevi bir yana sahip olduğunu söylemek de mümkün. Tabii bu nasıl bir gerçek ve gerçekçiliktir, onu da başka bir yazıda anlatmak gerekiyor. Yazı çok uzadı zira!