(Yazı devam edecek)
Anonymous Kollektifi'nin başlattığı saldırılar ve onu destekleyen sokak eylemleri, hızlı bir gelişme sürecine işaret eder. Kollektif, siyasallaşmaya başladığı 2008'den beri çok hızlı bir değişim/dönüşüm yaşıyor.
Anonymous saldırılarının ilk örneklerinden, bir önceki yazımızda söz ettik. (Bkz. "Anoymous. Bir 21'inci Yüzyıl fenomeni") Konu internet ortamı olduğundan, gelişmeler şimşek hızında "cereyan" edebiliyor -eskilerin deyimiyle ve eski tüfek iletişimciler anlayıp dinleyinceye kadar Anonymous bilinci, başka adlarla anılan daha radikal çevreleri de çıkartabiliyor içinden. LulzSec, Türkiye'de RedHack, bunlara verilebilecek iki örnek sadece.
Anonymous'un savaşlarından bahsetmeden önce, Siber Savaş kavramına değinmek gerekiyor.
Siber savaş, 'Hack' ve sanal para...
Bu kavramı (Cyberwar) ilk kez 1993 yılında iki bilim adamı, Rand Corporation adlı tanınmış "Think tank" için hazırladıkları raporun başlığında kullanmışlar. (John Arquilla ve David Ronfeld, "Cyberwar is coming")
"Enformasyon savaşı" teriminin tarihi I. Dünya Savaşına kadar giderken, Siber savaş terimi bilgisayarların yaygınlaşmasından sonra doğdu ve genelde şu özellikleri/türleri içeriyor:
1. Bilgi edinmek için yabancı sistemlere sızmak (eskiden buna "casusluk" falan da deniyordu)
2. Bilgisayarlara uzaktan/dışarıdan müdahale etmek ve müdahale edenin istediği gibi işlemelerini sağlamak.
3. İnternet sayfalarının içeriğini değiştirmek ve bunu propaganda için (veya başka amaçlarla) kullanmak.
4. İnternet sitelerini, sosyal mühendislik yapmak amacıyla kullanmak.
5. DDoS saldırısıyla sistemleri çökertmek veya servis dışı bırakmak.
6. Doğrudan bilgisayarları bozmak girişimleri.
Bu temel özelliklerden başka kombinasyonlar da vardır elbette. Ama Siber Savaşın neden önemli olduğuna değinmek bir zorunluluk.
Bugünün dünyası, 1980'lerde başlayan "Mikroelektronik Endüstri Devrimi" diye de adlandırdığımız bir gelişmenin sonucu oluştu. (Neoliberal) Kapitalizmin, motorunu 1970'li yıllardan beri "Finans Kapital"in oluşturduğu bir dönemle birlikte gelmiştir. Bu dönemin özelliği, paranın giderek sanal hale gelmesi, yani artık bilgisayar ekranlarındaki sayılar haline dönüşmesidir, (mesela İsveç'te) peşin/cash paranın kaldırılıp sadece elektronik paranın (Kredi kartlarının) kullanılacağının tartışılması falandır.
Maddi karşılığı olmayan devasa meblağların dünyasında yaşıyoruz ve bu paralar bilgisayar ekranlarından başka bir yerde bulunmuyor! Kapitalizme özgü (faizli) para cinsine has bu özellik, Yunanistan krizinde çok bariz bir şekilde sırıttı. Eskiden devletler darphanelerini işletip para basarlardı, şimdi, ekranlardaki sayıların sağına bir sıfır daha ekliyorlar! (Elbette bu kadar basit değil, ama benzeri bir durum söz konusu). Savunma sistemlerinden, devletlerin/kişilerin en gizli bilgilerine kadar herşeye, elektronik ortamda ulaşılabiliyor. Bunun buraya özellikle yazmamın nedeni, ABD'nin kendi savunma sisteminde kullanmak üzere kurduğu intern bir internet ağı bile, dışarıdan girişleri önleyememiştir. Buradan, Anonymous'un koruyuculuğunu üslendiği WikiLeaks'e dikkat çekmek gerek. Her türlü bilgiye, Anonymous kollektifinin neşeli genç elemanlarının sızıp, sistemle kafa bulabildikleri bir ortamı bir an düşünün?!..
Siber savaş denen tür, Anonymous öncesi zamanda, devletlerin tekelinde olan ve bunu da iyi kullanamadıkları anlaşılan bir şeydi. Pentagon'un "İnformasyon Savaşı"na karşı korunma birimleri 1998'da şekillendirildi. Fakat devlet yapılanmalarının dışındaki internet dünyasının saldırgan etkili bir damar geliştirebileceği düşünülmemiş olmalı ki, askeri/devlet kontrolü dışında gelişen 4chan gibi dev platformlar, sivil alandaki internet "uzmanlığı"nın kıyas kabul etmeyecek kadar gelişmesini sağladı.
Anonymous ve WikiLeaks gibi günümüze has olgularla devletlerin neden aşık atamayacağını da konuşmak gerekir. Devletler memur anlayışıyla (veya satın aldıkları Hacker'larla) bu alanda var olmaya çalışırken, kendiliğindenci anarşist hareketlenme anlayışının o yaratıcı dinamiği dışında kalırlar. Anonymous'un küçümsenen "lulz" anlayışı, bu konuda son sözü söyler. Çok genç olan bu çevrenin yaratıcı ve akıllı olmasının temel nedeni, özgürlüğüdür. "Lulz", bu anlayışın ifadesidir aynı zamanda.
Devletler, bu alanda esasen casusluk faliyeti yürütüyorlar. Bu blogda iki kez, Çinlilerin bütün büyük ülke Başbakanlarının özel bilgisayarlarına ve NATO'ya nasıl sızdıklarını, bunun Kanadalı araştırmacılar tarafından tesadüfen nasıl anlaşıldığını yazmıştık. Ama böylesi önemli olayların deşifre olmasına rağmen pek de etkili olamadıkları anlaşılıyor. Çünkü bu olayların popüler bir yanı yok. Popüler olabilmesi için, genel (yeni) internet mantalitesinin kodlarına uygun olması ve kitlelere malolması gerekir. Bu alanda, yani adına "Siber Savaş" demekten ziyade "Hacklemek" veya "Çökertmek" gibi deyimleri kullanacağımız sivil toplumsal mücadele biçiminde, saldırılar muktedirlere karşı yapılır. Yani şöyledir: Bir devlet tutup da mesela bir Sol siteyi kapatsa (-ki bunun adı devlet tarafından 'Hacklenmek'dir aslında) bu sadece, devlete karşı nefreti ateşler, o Sol grubun popülaritesi artar ve kimse de zarar görmüş olmaz. Ama bir devlet sitesi çökertilirse, kaybeden gene devletin/hükümetin kurumları ve karizması olacaktır! Bazıları konunun sadece "internet sitesi çökertmek"ten ibaret olduğunu sanıyor ve saldırıları küçümsüyor olabilir. Ama tüm para trafiğinin, savunma sistemlerinin, elektrik-su dağıtımının, tüm gizli bilgilerin, doğrudan veya dolaylı olarak interneti kullandığını yeniden hatırlatalım. Üstelik bu alanın halka kapatılması da -kapitalizmin kendi "sağlıklı işlerliği" açısından- düşünülemez. Ayrıca internette olmak, sadece prestij açısından değil, ticari (ve siyasi iktidar/yönetim) açısından da bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu alanda yapılan/yaşanan her eylemin, internet aktivistlerinin zaferi demek olacağını ifade eden pozisyona, -eski Göçebe Savaşçı dilinde- "Her durumda/pozisyonda zafer kazanmak" diyoruz (konjonktürel bir durumdur aynı zamanda). Ama zaferin sürekli ve kalıcı olması, belli internet yasalarının/ilkelerinin korunmasına bağlı.
Yeni örgütlenme biçimi ve İnternet Gerillaları....
İnternet aktivisti John Perry Barlow, 2010 Aralık ayında, "İlk gerçek enformasyon savaşı başladı" diye yazdığında, WikiLeaks ilk bomba belgeleri internette kamıya açmıştı. Bu olaya "savaş demek için henüz erken" diyenler de olacaktır, ama kamuoyunun gözünden kaçan olaylar da var. Bu çatışmada ilk kan, İran'da aktı. Ve Anonymous'un İran'da yaşananlardan sonra devletlere karşı daha acımasız bir moda girdiğini söyleyebiliriz. Ama bu olaydan bahsetmeden önce, Anonymous ile en önemli örneğini bulan yeni hareketin örgütlenme yöntemlerinden bahsetmeliyiz.
1. Anonymous bir örgüt değil de kitlesel bir 'Kimliğin adı' olduğundan, kendini bu çevreye yakın hisseden herkes, Anonymous Kimliğine sahip bireylerden biri olabilir veya birkaç kişi internette bir araya gelip Anonymous adına eylem yapabilir. Burada bir araya getiren etki, genellikle "Ortak düşman" tanımı olmaktadır ve o düşman da Anonymous'un genel Liberter (anarşist), radikal özgürlükçü ve devletlerin/firmaların koyduğu her türlü internet yasağına/kısıtlamasına karşı koyan temel anlayışlarıyla çelişmediği takdirde herşey olabilir. Hedefler, Anonymous'un bu temel özellikleriyle çelişen kurum/firma/kişilerdir ve hedef seçimi çok çabuk kararlaştırılabilir. RedHack'in süt firmalarına saldırısı da böyle olmuştu.
2. Anonymous çevresi -yani Anon'lar- kendi bildikleri Chat odalarında ve forumlarda eylemler için tartışırken de anonimler. Çok kafa dengi olanlar bile birbirinin gerçek kimliğini bilmiyor. Hem birbirine çok yakın olup, hem de tanınmamak, bu yeni tip örgütlenmenin ilk önemli özelliği.
3. Anonymous mantalitesi içinde oluşan arkadaş grupları ve çevreleri bağlayıcı değil. Zaten herkes anonim olduğundan ve rümuz kullandığından, gruplaşmalar çok çabuk değişebiliyor. Bugün burada olan biri, yarın bir başka gurupta boy gösterebiliyor. Ama özellikle daha derin Anonymous gruplaşmalarına katılanların belli referansları olması gerekiyor. Daha önce nerelerde gezindiği, ne yazıp çizdiğine bakıyorlar. Ortam anonim olmakla birlikte sahipsiz/başıboş da değil.
4. Bu mantalite çevresinde oluşan gruplaşmaların hiyerarşik olmayan yapısı, eşitlik fikrinin gerçek anlamda işlemesini sağlıyor. Aynı göz hizasında konuşan, herkesin söz hakkına ve önceliğine sahip olduğu ortamda sivrilenler, akıllı/yaratıcı olduklarından sivriliyorlar. Bu da gerçek eşitlik anlayışının en doğal ifadesidir zaten.
(yazı devam edecek)