Sol'un yükselişinden bahsederken, eski Ortodoks Sol düşüncelerin ve klişelerin aşılmasından da bahsediyoruz. Bu anlamda en önemli konu, kuşkusuz yeni kapitalizm eleştirisini kurmak ve kurarken de kırıp-dökmeyen bir postkapitalist anlayışı geniş kitlelere mal etmek gerekiyor. Yaptıklarımızdan zevk almak da yeni muhalefet anlayışının yeni değerlerinden. Sol'dan yola çıkan yeni yaklaşımlar geliştirirken, üzerinde durulması gereken konuların başında, kapitalizme özgü 'Değer' anlayışı geliyor (Kapitalizme özgü "değer" anlayışı deyince de akla, önce 'Para' düşüyor tabii). Yunanistan krizinden sonra Türkiye'ye en ufak bir şekilde yansımayan bazı önemli postkapitalist gelişmeler oldu. Mesela Yunanistan'da yerel para uygulamalarının ilk örnekleri görülüyor. Son yedi yıldır bu konudan defalarca bahsetmiş biri olarak heyecanlandığımı söylemeliyim.
Sol böyle konularla pek ilgilenmemiştir maalesef. Günümüzde kullanılan ve "Eksponensiyal (katlanarak) büyüyen/artan faizli para cinsi"nin benzeri tarihte yok -olsaydı bilirdik. Bugün dünyada bulunan para miktarı ile, dünya gibi on tane gezegen satın alabilirsiniz!
Viyana'da yayımlanan Streifzüge dergisinin bahar sayısı geldi. Dergide para konusunu işleyen yazılar ağırlıkta. Franz Schandl, "Without money!" başlıklı yazısında parayı, "Bir şiddet türü" olarak değerlendiriyor ve paranın insani değerlerden soyunması üzerinde duruyor. Paraya mecbur olmak ve hayatın para tarafından belirlenmesi, yazının ana konusu. Sevgili Franz'ın gönderdiği dergi daha bugün elime geçtiğinden, yazıları okumaya henüz fırsat bulamadım. Göz gezdirdiğim kadarını yazıyorum.) Uzun yazıyı okuyup burada daha ayrıntılı bahsedebilirim.
Thomas Konicz'in "Nereye gidiyoruz" yazısı, Kapitalizmin krizini, Avrupa'daki güncel yansımalarıyla ele alıyor ve insanları, batacak Titanic gemisine doluşmak için birbiriyle yarışanlara benzetiyor. Ekonomi odaklı yaşam biçiminin dikiş tutmayacak hale gelmekte olduğunu anlatan Konicz de, bu kafayla dünya "herkese yetmez" diyor.
Julian Bierwirth, sistem krizinin ana hatlarını anlatan "Eleştiri ve olumlama" yazısında, burada daha sonra yeniden işleyeceğimiz ve Karl Marx'ın kapitalizm analizlerinde önemli yer tutan 'Fetişizm' ve 'Değer' gibi konuların üzerinde duruyor.
Kısa ama vurucu yazılarıyla tanıdığım sevgili Maria Wölflingseder, "Rechenkünste unlimited" başlıklı yazısında, çok tekrarlanan klişe bir lafa bodoslama/kesin bir cevap veriyor. Hani hep derler ya, "Para dünyaya hükmediyor" diye? Sonra susup bakarlar. Yani "Sen kim oluyorsun da..." veya, "Neyine güvenerek..." Sol falan diye birşeyleri değiştirmeye kalkıyorsun?
Maria da şöyle diyor: "Para olduğu müddettçe, dünyaya da hükmedecektir." Bunun anlamı, paranın kaldırılması gerektiğidir. Eski komünistlerin düşlerindendir, ama artık düş olmaktan çıkmak üzeredir. Bu düşünceyi savunan önemli bilimci Eske Bockelmann'la yaptığım bir söyleşiyi, bu blogda (veya kitabımda) okuyabilirsiniz.
Neşesiyle ve entelektüelliğiyle her ortama ruh katan Lorenz Glatz, "Arkadaşlığın başladığı yerde para biter" başlıklı ironik yazısında, en temel çelişkiyi şu sözlerle özetlemiş: "Ya parayla yaşayacaksın... ya da arkadaşlıkla, dayanışarak." Şimdi hemen okuyacağım yazısının sonunda, dost sohbetlerinde asla para konuşulmadığına dikkat çekiyor. Ve aklıma onunla Sultanahmet meydanında bir Café'de yaptığımız zevkli sohbet geliyor!
Andreas Exner, "Para olmadan olmaz efsanesi"ni incelediği "Para miti" yazısında, bu efsanenin hangi argümanlara dayandığını gösterip, teker teker çürütüyor. Paranın sadece nötr bir araç olduğu mitine, "Para iyi de tamahkarlık kötü" mitine, "Parasız işbölümü olmaz" mitine ve 'Faiz'i haklı çıkarma gayretlerine karşı kaleme aldığı yazısında, "çözülmez" görünen birçok benzeri sorunun çözümü olduğunu yazıyor.
Stefan Merez kısacık bir yazıyla, paradan kurtulmanın formülüne işaret ediyor: Paraya odaklı kapitalist değer üretimi ve anlayışını değiştirmek. Konu çok önemli olduğu için buraya yeniden döneceğiz elbette (Ama konu hakkında bu blogdaki 'Postkapitalist toplum' yazılarına bakabilirsiniz).
Jan-Hendrik Cropp, toprağın işlenmesi ve tarımda işlemlerin paradan arındırılması hakkında kısa bir yazı yazmış. Ahmet Hakan gibi baddeler halinde sıraladığı bölümlerde, tarımda ayrıntılara da giriyor.
Alfred Fresin, buradan devamla, ulus-devletten kurtulmayı da tartışıyor. Yazısının başlığı da bunu söylüyor zaten: "Üretim ilişkilerini, devleti, at gitsin. Para gereksiz!" Kısa, teorik bir yazı.
Stefan Merez'in ikinci yazısı, okumadan birşey yazılamayacak kadar karmaşık bir konuyu inceliyor: Benim Türkçemle, "Toplumsal değişim/dönüşüm".
İlginç yazılardan bir diğeri, "Ticareti kaldırın" başlığı taşıyan bir Bernd Mullet yazısı.
Alman 68'lilerinden -bence o bir Kant uzmanıdır aynı zamanda- Peter Klein'ın "Pozitif düşünce terörizmi" yazısı bir kitap eleştirisi. Byung-Chul Han'ın "Yorgun toplum" adlı son kitabını "aykırılamasına" ele alıyor! Kore asıllı bu yeni düşünürden blogumuzda daha önce söz ettik. Yazıyı henüz okumadım ama, benim için bir efsane olan Peter'in bu adamdan pek hazetmediği anlaşılıyor.
Dergide Petra Ziegler'in "Terra incognita" başlıklı ilginç bir yazısı var. Terimleri alıp bir uyun paragrafla yorumlamış. Mesela 'Negasyon' veya 'Konuyu karartmak', veya 'Lamento'...