1960'lar, Dünyanın değiştiği yıllar (1)

İkinci Dünya Savaşının ardından yaşanan ve ABD'nin tartışmasız en büyük ekonomik güç olarak ortaya çıktığı 1950'ler, Türkiye'de de ilk kez "Küçük Amerika" olmak hedefine sahip Demokrat Parti'nin yıllarıydı. Adnan Menderes, köylülerin ve islami kesimlerin desteğiyle iktidara gelmişti ve Amerikan Çağı'na ayak uydurmuş, Kore Savaşı'na Batılı ülkelerin safında katılarak Türkiye'yi NATO'ya da sokmuştu. Akdeniz bölgesi ve Batı-Asya'daki Müslüman diyarında modernleşme nasıl Mısır'da başlamış, Türkler de pantolon giyen fes takan müslüman askerler ilk kez Anadolu'yu işgale gelen Mehmet Ali Paşa ordusunda görmüşler ise, darbeler devrinin ilk örneğini de orada gördüler. Mısır'ın 1952'de başlayan Darbe dönemi, İngilizlere ve Fransızlara kafa tutup Süveyş Kanalı'nın kontrolünü İngilizlerden geri aldıkları 1957'ye kadar sürdü. Darbeci Cemal Abdünnasır 1970'e kadar devlet başkanlığını sürdürdü. Kanal, 1875'den beri İngiliz kontrolündeydi ve Batılı ülkeler bu darbeye karşıydılar. Mısır o günlerde Türkiye'ye uzaktı, ama 1958'de Irak'da da askeri darbe olunca, despot Demokrat Parti'yi korku sardı. Mısırlı darbeciler Arap milliyetçiliği temelinde İngilizleri de yenmiş gibi olmuşlardı. Süveyş çatışmasında galiple malup belli olmasa da, kanalın kontrolünün Mısır'a geçmesi, bu darbeyle ünlenen ve Mısır'ın kontrolünü ele geçiren Cemal Abdülnasır'a büyük prestij sağlamıştı. 1960'lı yıllara da damga vuracak Sovyetler Birliği ve ABD gerilimi, Mısır'ın lehine işledi. Mısır'ı destekleyen SSCB'yi kışkırtmak istemeyen ABD Batılı ülkeleri desteklemedi, İngiliz düşmanı Hindistan ise tüm gücüyle Mısır'ın yanında yer aldı.

Menderes, 1954'de "ABD'den 300 milyon gelecek" sözünü Eisenhoower'dan almış, Türk Lirası yüzde 10 değer kazanmıştı. Türk ekonomi coştu, 1954 seçimlerinde Menderes'in halk desteği tavan yaparak yüzde 55.2'ye ulaştı. Bir yıl sonra ABD bu parayı vermeyeceğini kesin bir dille ifade edince, Türkiye giderek bozulan ekonomisi, ilk kez hissedilen yüksek enflasyonu ve üniversitelerden başlayan itirazlarıyla tam bir baskı rejimine dönüşmeye başladı. Bugün birçok insanın hemfikir olduğu üzere, eğer 27 Mayıs 1960 darbesi olmasaydı, Menderes ve iktidarı bir sonraki seçimlerde devrilecek veya iktidardan çekilmek zorunda kalacaktı. Türk Ordusu, başarılı Mısır ve Irak darbelerinin peşinden giderek bu doğal değişimi kesintiye uğrattı ve Menderes çizgisinin günümüze dek hayatta kalıp ülkeyi yönetmesine önemli ölçüde katkıda bulundu. Mısır darbesinde Kral Faruk tahttan indirilmiş, yerine oğlu kral ilan edilmişti, sonra bununla da yetinilmeyip krallık kaldırıldı, aynı şey Irak'ta da oldu. Gene milliyetçi subaylar gene krallığın kaldırılması... Milliyetçi Irak darbesini yapanlar, İngiliz taraftarı kral II. Faysal'ı, veliahtını ve Başbakanını öldürüldüler.

Menderes, 1959'da ABD'ye yaptığı son gezisinde kapılarda bekletildi, kendisine istenmediği hissettirildi ve Türkiye'nin 1960'ları, bir askeri darbeyle başladı. Darbe, Menderes'in DP'sinin devamı niteliğindeki siyasi çizgiyi zayıflatmak yerine güçlendirdi ve daha o zaman Adalet Partisi'nin iktidarı devralmasını ve -kısa kesintiler dışında- günümüze kadar yönetmesini sağladı. Menderes çizgisinin 1960'lı yıllardaki muhafazakar çizgisi de, Türkiye'nin sonradan modernleşmesinde çok önemli bir rol oynamış ve modernleşmenin muhafazakar şekliyle köylere kadar inmesini sağlamıştır, ama bu 1960'larda başlayan muazzam kültür patlamasının etkisinden çok daha farklı bir mecrada yaşandı. Tabii ne Türkiye ne de Dünya, hükümetler meclisler katındaki siyasetten ibarettir. 1960'lar, Dünyada ve Türkiye'de, özgürlük fikrinin yeni bir formatta ilk kez yaşayarak ifade bulduğu, gerçek bir modern kültür patlaması devridir. Bugün "doğal" sayılan birçok şeyin köklü olarak değişip yerleştiği, günümüze kadar günlük hayatlarda belirleyici olan bir on yıldı. Türkiye'nin bu "En güzel on yıl"ı gene bir askeri darbeyle, 1971'de sona erdi.

1960'lı yıllar, Dünya'da ve Türkiye'de ekonomik, sosyal, politik, kültürel, hatta dînî bir değişimin de yıllarıdır ve bu değişimin baş aktörü de gençliktir. Gençliğin eski kontrolcü aile yapısı ve onu destekleyen sosyokültürel etkilere karşı başkaldırısı, hatta eski kuralları reddi, daha 1950'lerde başlamıştı. Türkiye'de bu akım 1960'lar gençliğinde tam anlamıyla ifade buldu, kadınların etkisi ve önemi arttı. Avrupa'da esen mini etek rüzgarı Türkiye'yi de etkiledi ve ilk kez bir Kadın, Behice Boran, bir siyasi Parti'nin -Türkiye İşçi Partisi'nin- başkanı seçildi.

Türkiye'nin gözünü ayırmayıp hep örnek aldığı Avrupa'da, Hristiyanlık'dan uzaklaşan bir gençlik vardı artık ve ateist olmak bir gençlik raconu haline gelmişti. Gençliğin bu yeni tavrı Türkiye'de de etkisini gösterdi, yasakların kışkırtıcı etkisiyle daha çok Sol'a yönelen gençlik, dinden uzaklaştı ve bu da Menderes ardılı muhafazakar kesimde ve Amerikancı antikomünist milliyetçi kesimlerde düşmanca karşılandı, "Allahsız Komünistler" betimlemesi de bu dönemde yaygınlaştı.

Doğum kontrol hapının icadı, gençlik arasında tam bir seks patlaması demekti. Almanya'da grup aile şeklinde yaşayan "Kommune 1" bu dönemde ortaya çıktı. Püritenliğinden taviz vermeyen Türk Solunda böyle şeyler düşünülemezdi, cinsel bir devrim de yaşanmadı, Türkiye'de ise cinselliğin Avrupa'ya benzer bir şekilde serbestleşmesi için 1980 darbesi sonrası beklenecekti. 

Bütün bu gelişmeler, islamî muhafazakar kasaba köy çevreleri ve onların şehirlere göçmeye başlamış akrabaları için yer yer bir kabus gibi algılandı ve 1960'lara tepkinin en uç ifadesi islamcılık, nihayet 1970 yılında Necmeddin Erbakan tarafından kurulan Milli Nizam Partisi ile ve darbe sonrasında kapıtılıp 1972'de Milli Selamet Partisi adıyla yeniden açılması şeklinde siyaseten ifade buldu. 1960'lardaki değişime ve onun devamına en uzun süre en kararlı muhalefet yürüten de bu kesim olmuştur.

Peki 1960'lar aslında neydi?