Kelebekler çağı ve kendi kendine yatay örgütlenen yaratıcı toplum

İslamcılar, elleri böğürlerinde çaresiz, gün be gün nasıl tükendiklerini izlerken ve kötümserlerin karanlığında ateş böcekleri uçuşurken, İslamcılığın çöküşünden çok daha fazlasının yaşandığı henüz pek anlaşılmıyor. Asıl mesele -Erbakan'dan beri asıl oyu yüzde 15'leri geçmeyen- islamcılığın iflası falan değil. Yaşananlara geniş bir perspektiften baktığımızda, geleceği belirlemesi açısından islamcılığın, geleceğe doğru yeni bir ivme kazanabilmek için 'negatif kışkırtıcı' rolü oynadığını görürüz.
    İnternet çağıyla beraber yepyeni yatay bir toplum oluşuyor ve ilk kez kapitalizmin ötesine uzanan, ekonomiden daha önemli tandanslar belirginleşiyor. Kim olursa olsun aynı göz hizasında konuşan, bu konuda hiyerarşi tanımayan bir toplum modeli, hiyerarşik dikey toplumun sınıflar/zümreler demodeliğini enlemesine yarıp dürüyor.
    Sosyal medyada her kim olursa olsun aynı düzlemde konuşuyor ve hiyerarşinin olmadığı bir ortam doğuyor. Bu yeni toplum biçimi, önemsizleşmekte olan yukarıyı, aşağıdan belirliyor ve Başbakanların, Bakanların, Vekillerin önemi hızla azalıyor. Yeni 'Doğrudan Demokrasi', karar mekanizmalarında etkisini artıracak mecra arıyor. Geleceğin toplumunun, 'birey'ler (Individuum/individual) merkezinden yola çıkan ve kendi kendine örgütlenen, bu haliyle geleneksel hiyerarşik yapıları domine eden dönüşken yapılar haline geleceğini söyleyebiliriz. Bunu sağlayıp hızlandıran internet, aynı zamanda klasik devlet anlayışını da değiştiriyor. Eskinin yukarıdan aşağıya toplumu değiştirip inşa eden yapılanmaların yerini, akıllı bireylerin aşağıdan yukarıya toplumu belirlediği yeni anarşist (sosyalist değil) yapılanmalar alacak gibi görünüyor. Bu arada geleneksel ulus devletler yeni yatay toplumlara paralel bir yapılanma oluşturmaya devam ederken, dış ilişkilerin şimdilik eskisi gibi kalacağı ama neoliberal dönemdeki gibi nisbeten zayıf yapılanmalar olmaya devam edecekleri anlaşılıyor.
    Yeni dönemin sembolünü 'Kelebek' olarak seçerken, bunun somut nedenlerini başka bir yazıya bırakarak, "mega projelerin" dinazorlar çağı, bir çok bakımdan sona eriyor. Toplumları tek elden (tek kişi olarak) yukarıdan aşağıya şekillendiererek yönetmeye çalışan anlayışların neden işleyemeyeceğini Friedrich August von Hayek'in -daha Sovyetler Birliği'nin çöküşünden önce- gösterdiğinden bahsetmiştim. Karmaşıklaşan internet toplumunu yukarıdan aşağıya yönetmek bir yana, 'yönetmek' de imkansızlaşıyor. Özgürlük, geleceğin toplumunun daha şimdiden vazgeçilmez özgürlüğü haline geliyor. Özgürlük atmosferinde yükselen yaratıcılığın desteklediği 'Birey', sürekli kurulup çok boyutluluğu içinde gün be gün değişen dinamik bir temel kurucu faktör haline geliyor. Bir tek kişinin tüm insanlığa yön verebildiği bir aşamaya geliyoruz ve toplumu yukarıdan aşağıya yönetmek ve hetta belirlemek bile imkansızlaşıyor. Tekçi teolojik-politik "ilahi" sistemlerle birlikte İslamcılık da uzatmaları oynuyor.
    Türkiye, iyi eğitimli modern kesimiyle Gezi isyanında mim koyduğu yeni çağda, kendi kendine interneti kullanarak yatay örgütlenmenin örneğini sunarken, İslamcılar da, yukarıdan aşağıya belirlenen ve birey olmaya izin vermeyen biatkar kesimin eriyen temsilcisi oluyorlar. İki çağ, Türkiye'de çatışıyor. Kazanan, elbette yeni toplum biçimi olacak, ama Türkler bunu ne zaman anlayacak -işte asıl soru bu.