Bu etkiler, tüm gezegenle birlikte tüm insanları ve diğer canlıları ilgilendirdiğinden, insanların tamamına yönelik bir etkinin söz konusu olduğunu var sayarsak -Maya'ların tasavvuru da bu yönde- burada daha önce bahsettiğimiz bir konuya yeniden dönüş yapmamız gerekir.
Işığın, maddenin, antimaddenin ve hayatın yaratıcısı Evrenin Merkezi'nden "varolan ve olmayan her şeye uzanan", yani Evrenin Merkezini herşeyle bağlayan başka bir boyutun daha olduğunu hem Maya'lardan hem de yeni bilimsel teorilerden biliyoruz. Bir tür antimadde evreni gibi düşünülebilecek bu yekpare bütünün mikrobik bir bölümünü oluşturan insanlığın ruh alemi de -insanları birbirine bağlayan bir bütün olarak- bazı ortak reaksiyonlar gösterilmesini sağlıyor mu? "Sevinçte ortak olmak" durumunun somut bir karşılığı var mı? Evet, var...
İşte bu durumu (başka bir şey araştırırken) tesadüfen keşfeden bir deney biliyoruz.
1970'li yıllarda Princeton Üniversitesinde "Tesadüf ölçer" ile bir deney yapılmış. Bu araçlar, dünyanın 40 farklı şehrine, orada yaşayan insanların tesadüf ölçerleri etkileyebileceği şekilde yerleştirilmiş ve orada "tesadüfen" verdikleri sayılar -yerinde- kayıt altına alınmaya başlanmış. Tesadüfi sayılar listesi, 6 Eylül 1997'de, kırk merkezde birden malum seyrinden ayrılarak farklı sayılar vermeye başlamış ve sayı tabanında tüm dünyada bir kayma olmuş. O gün ne olduğunu, herkesi etkileyen şeyin ne olduğunu araştıran bilimciler, Prenses Diana'nın o gün toprağa verildiği ve tabii bunun tüm dünyada naklen yayınlandığı verisini ciddiye almışlar.
Bu ilginç olayı araştırmak için "Global Consciousness Project" adı altında daha derin bir araştırma başlamış. Dünyadaki bütün insanların aynı anda aynı duygulara kapılmalarının belli sonuçları, nedenleri vs. olmalı değil mi?! Bu kez 60 bilim adamının/kadınının birlikte çalıştığı büyük projede, dünyanın her köşesine 100 "Tesadüf ölçer" (Bilimciler "Tesadüf generatörü" diyor) yerleştirmişler. Olayı daha kolay kontrol edebilecekleri bir format kullanmışlar: Saniyede ikiyüz kez dönen "0' ve "1" sayıları. Tesasdüfen seçilen sayı ya sıfır ya da bir olacak şekilde işleyen aletlerin amacı, kollektif/ortak bilinç hakkında bir tasavvur oluşturmaya ve nasıl işlediğine dair veri toplamaya katkı. 41 ülkede yirmidört saat işleyen "tesadüf ölçerlere takılan en önemli olay 11 Eylül 2001. Burada yaşanan sayısal kayma, daha önce tesbit edilenler gibi bir an değil, olayın yaşandığı andan dört saat önce başlamış ve olayın sonrasında devam etmiş. Böylece, kollektif bilincin, bu önemli olayı, başlamadan önce çok somut bir biçimde hissettiği (veya başka bir fantastik durumun yaşandığı!) anlaşılmış. Benzeri bir kayıt da, 2004 Aralık ayı sonunda yaşanan büyük tsunamiden yirmidört saat önce böyle bir global bilinç değişimi sinyali alınmış. Bu felakette ikiyüzelli bin kişi hayatını kaybetmişti. Bu aletlerin hangi ülkelere yerleştirildiğini bilmiyorum, ama bazı bilim adamları tarafından eleştirilmiş olsa da, araştırmanın sonucu ilginç.
Yazıyı uzatmamak için konuda bir sıçrama yapıyoruz ve araştırmanın sonucunu burada başka bir açıdan ele alıyoruz. Sonucu açıklayan proje başkanı Dr. Nelson şöyle diyor sonuç olarak:
"İnsanların kollektif bilinci diye bir gerçek vardır ve bu, olayların akışını değiştirebilir. (...) Böylece yaşadığımız gerçekten edindiğimiz bilinçle kendi gelişimimizi değiştirebiliriz (modifizieren/modify)" "Büyük/macro çapta füşünecek olursak toplumsal bilinç, fiziksel/reel dünyaya etkide bulunuyor. Bu bilgi sayesinde, kendi (kişisel/mental) özelliklerimizi, yaratıcı bir harekete yol açacak şekilde bilinçli bir şekilde gelecek için kullanabilriz."
Buradan, insanların birlikte ortak ruh halleri ile gelişmeleri ve dünyayı iyi (veya kötü) anlamda etkileyebildikleri gibi bir sonuç çıkıyor. Bu deney, iyimserliğin ve iyi duyguların somut iyi (veya kötü) karşılığı olduğunu göstermiştir. Elbette konu tartışılmaktadır, ama bu araştırmadan sonra bir inisiyatif oluşmuştur ve insanların olayların öncesinde neden etkilendikleriyle de ilgilenmiştir. Etki, evrenin bütününü bir ağ gibi saran elektromanyetik ve bilinmeyen başka ağlarla ilişkili. Ama emin olunan konu, insanların ortak ruh hallerinin, sanıldığından daha etkili, daha önemli olduğu.
Buradan, "Evrensel Etik" konumuza bir geçiş yapıp, Dalay Lama'nın "Evrensel Seküler Etik" önerisini, ve çocuklara okullarda "İyi insan olmanın" ders halinde öğretilmesinin önemini bir kez daha tekrarlıyoruz. Dinleri dışlamayıp onların hepsinin üzerinde yer alacak Evrensel Etik, burada tartıştığımız ve önerdiğimiz birşey. İnsanlara iyi insan olmanın öneminin somut nedenleriyle anlatılması, böyle deneylerle destekleniyor. Çünkü insanlar, önemli olayları bir şekilde önceden öğreniyorlar/hissediyorlar. Asıl sorun, böyle sezgilere, iyi tepki vermek... Reflekslerin nasıl eğitildiğini, Doğu kültüründen, mesela kılıç kullanma sanatından (Ken do veya Iai do'dan) öğrenebiliriz. İnsanlar iyiliğin temel kurallarını öğrenerek, hayatları boyunca nasıl mutlu olacaklarını öğrenmekle kalmayacaklar, -eğer bu deney doğruysa, ki doğru kabul ediliyor- aynı zamanda tüm insanlığın mutlu olmasını ve daha az felaket yaşanmasını da doğrudan etkileyebilecekler, en azından böyle olayların yaşanması karşısında doğru tepkiler verecekler.
21 Aralık sonrasına doğru uzanan (bence en fazla 2016'ya kadar sürecek olan) önemli sürece bakarsak, iyimser olmanın, birbirini kollamanın, toleranslı davranmanın, sevginin ve tüm iyi duyguların ne kadar önemli olabileceği anlaşılır...
(Bu teori yanlış bile olsa, iyi duygulardan kimseye zarar gelmez.)
Bunu iyi anlamak ve gülümsemek gerekiyor...