Yalnızlık sorunu ve Japonya'da "Yalnızlık Bakanlığı"

Korona günlerinde evcil ve de aileperest Türkler arasında bile en çok hissedilen sorunların başında "Yalnızlık" geldi, bu kış nasıl olacak o henüz pek belli değil. Dünyaya şöyle bir göz gezdirdiğimizde, yalnızlık konusunda bi dolu ilginçlik görebiliyoruz, mesela Japonya'da bakanlar kuruluna 2020'de eklenen yeni "Yalnızlık Bakanlığı." 

Yalnızlığı seven benim gibi insanlar bir yana, modern toplumların en önemli sorunlarından biri "yalnızlık" olmak yolunda. Yalnızlığın sosyoekonomisi konusuna girip kimseleri sıkmak istemiyorum (blogumdaki yazılara bakabilirsiniz) ama kendi başına para klazanabilen insanların oluşturduğu toplumlarda yalnızlık, bir yerden sonra "işin tabiatı gereği."

Konu Japonya'dan açılmışken: Tokyo, sadece Japonya'nın başkenti değil, etrafındaki Kanagawa, Saitama ve Chiba ile birlikte 38 milyonluk bir merkez, "Dünyanın en büyük metropolü", Japon ekonomisinin üçte biri burada. İstanbul'un etrafındaki İzmit, Adapazarı, Bursa ve batıda Edirne'lere kadar uzanan haliyle Marmara Bölgesi gibi ama sadece 14 kilometrekarelik bir alan ve bukadarcık bir yerde yalnız kalmak zor! Buna rağmen herkes yalnız. Türkiye'nin metropollerinde yaşayan orta sınıf ve üstü herkes bunu çok iyi anlayacaktır.

Büyük metropollerde, başka şehirlerden kopup gelmiş çok insan yaşıyor. Herkesin ailesiyle iletişimi sürüyor, Türkiye'de de öyle, tabii memlekette yaşayan aileler nadiren ziyarete geliyor, Japonya'da neredeyse hiç gelmiyor, Tokyo'da evler çok küçük ve özel hayata düşkünlük çok büyük, yani misafirlere yer bulmak zor. Böylece yakınlar ve akrabalar, o gönüllü (veya gönülsüz) yalnızlıkların dışında tutuluyorlar zira rahatsız edici (hatta bıktırıcı) sorular sorabiliyorlar. Mesela Türkiye'de de ziyaretin ilk ritüel kısmı aşıldıktan sonra sorulan soruların başında, "Ne zaman evleneceksin?" gelebiliyor.

Türkiye'de "Akraba zehirlenmesi" diye bir kavram var. İnsanın büyükşehirde kendi başına buyruk özel hayatına çeşitli sorular ve imalarla limon sıkan, insanlara kendini kötü hissettirebilen "sohbet"lerin hasını Japonlarda bulmak da mümkün. Yakınları tarafından her konuda başka "başarılı" örneklerle kıyaslanmaktan bıkan veya "kem gözler"den sıkılan Japonlar, yakınlarını hem üzmemek hem de onların zehirli etkilerinden kurtulmak için ilginç bir çözüm bulmuşlar: "Kiralık Akraba..."

Tokyo'da yaşıyorsunuz, evlenmeye karar verdiniz, sıra memlekette oturan ailenizi, müstakbel eşiniz ve ailesiyle tanıştırmaya geldi, ama yakınlarınızın olası abuk sorularından, taşralı cehaletinden şikayetçisiniz, üstelik eşiniz de ailenizin beklediği gibi biri değil. İşte o zaman kendinize, eşinizin ailesiyle tanıştırabileceğiniz bir aile kiralayabiliyor; kendi ailenize tanıştırmak için de onların beklediği gibi hanım hanımcık bir eş kiralayabiliyorsunuz!

Japonya'da, kimsenin adını anmak istemediği, basının yazmadığı, mümkün olduğunca gizli tutulan "Akraba kiralama ajansları" var. Pek ortalıkta değiller, zira insanları utandıran, çok önem verilen şerefi onuru çizip zedeleyen bir şey. 

Eşinizle tanıştırmak için kendinize hep hayalini kurduğunuz gibi bilge, kültürlü, yakışıklı, iyi giyinen anne ve baba arıyorsanız, ajansa bir form doldurup gönderiyorsunuz:

"Benim yakınım olacak kişi şöyle giyimli, şöyle tavırlı, kültürlü, şu konularda uzun sohbetler yapabilecek, şu yaşlarda biri olmalı..."

Eşinizin yılda bir defa ya göreceği ya görmeyeceği yakınlarınızın, sizi utandırmayacak kişiler olması, gerçekten daha önemli sayıldığından, bu gösterinin çok alıcısı var. Eğitimli kültürlü dünya görmüş müstakbel kayınpederinizin ve kayınvalidenizin karşısına, birbriyle uyumlu görünen ve sizin annenizi babanızı oynayan iki aktörle gidiyorsunuz (ve karşınızdaki harika kayınpeder ile kayınvalidenin de başka bir ajanstan kiralanmış olabileceklerini aklınızın köşesinden bile geçirmiyorsunuz). Sizinle birlikte aile ziyaretine gitmeden önce özenle dersine çalışan aktörler, sizin istediğiniz gibi "yakınlar" oluyorlar ve bu konuda asla hata yapmıyorlar, renk vermiyorlar.

Aynı yöntemle, kolunuza, "Ailenizin hayal ettiği gibi, hatta onun da ötesi" bir aktör ya da aktristi takıp, pahalı bir araba kiralayarak memleketinize gidebilir, akrabalarınıza, "Bakkk yeni eşim!" diyebilirsiniz!

Yaklaşık yirmi yıldan beri tam anlamıyla Tokyo bölgesinin orijinalliklerinden biri olan çalışan "Akraba kiralama ajansları" inanamayacağınız kadar rafine kurumlar. Aile buluşmaları genellikle bir kereden fazla yapıldığından, aynı aktör veya aktrist, sizin yakınlarınızla birden fazla kez buluşuyor ve rolünü mükemmelen oynamaya devam ediyor. Böylece, yalnız yaşayan ve/veya yalnız yaşamayı sevenler, yakınların sık boğaz eden sorularından ve "kem göz"ünden kurtulmuş oluyorlar.

Bu ajansları kullananlar arasında malesef, çocuğuna, "Bak bu senin baban" diye sunulan aktörler de çoğunlukta. Günün birinde çocuklarla oturulup, "O senin baban değildi" deniyormuş. Bu bana çok acı geldi ama gerekçesi makul: "Çocukların babasız büyümelerinden iyidir..."

Tokyo bölgesinde kaç "Akraba kiralama ajansı"nın bulunduğu bilinmiyor ama bu ajanslarla çalışan "binlerce aktör"ün varlığından söz ediliyor ki, bu bile konunun ne kadar aküt olduğunu göstermeye yeter. Ajansların hizmetleri oldukça çeşitli olduğundan, fiyatlar da konunun karmaşıklığıyla doğru orantılı olarak artıyor, -tabii kesinlikle ucuz bir "hizmet" değil bu. İki saatlik bir aile ziyareti veya yalnız olmamak adına davete birlikte gelecek bir aktörle randevudan, düğün ahalisi kiralamaya kadar çeşitlenebilen "ürün paleti" söz konusu. Düğüne gelen seçkin davetliler, size "ne zaman evlenicen" deyip duran akrabalarınızı çok etkiliyor tabii ve bir daha böyle sorularla canınızı sıkmıyorlar ama siz de yarım çuval para bayılıyorsunuz.

Aile düşüncesinin Türkiye'deki gibi çok (hatta Türkiye'den daha fazla) önem taşıdığı Japonya'da, "aile çok önemlidir" düşüncesinin "iş dünyası"ndaki ifadesi de, Japon insanının gözündeki imajlarını yüksek tutmak adına "firmalarının ille de aile firması olmamsı"na gösterilen özen şeklinde ifade buluyor. Her firma Koç, Sabancı, Eczacıbaşı gibi aile firması görüntüsüne fevkalade özen gösteriyor. Ataerkil Japonya'da elbette baba, yaşı başı gelince koltuğunu oğullarından birine bırakmalıdır. Patronun oğlu yoksa?!.. İşte bu duruma da bir çözüm bulunmuş. Patronun oğlu yoksa firmayı kızının yönetimine bırakamadığından, "E o zaman bir oğul bulalım" oluyor ve firmanın en güvenilir en has elemanı, kaç yaşında olursa olsun evlatlık ediniliyor. Evlatlık edinilen kişi mahkeme kararıyla soyadını değiştirerek firmanın yeni yöneticisi ve sahibi oluyor. Otomobil vs. üreten dev Suzuki firmasının sahibi, evlatlık edinilmiş böyle bir "oğul", üstelik ilki de değil, üçüncüsü.