2008-2024 Değişim/dönüşüm dönemi sonrası olası 'Yeni Mantalite' hakkında


GİRİŞ

Adına kısaca "Modern İnsan/birey" dediğimiz varlığın prototipinin bugünkü haline gelişi, M.Ö. 9'uncu Yüzyılda sıçramalı bir değişim/dönüşüm dönemiyle birlikte başlamış olabilir. Julian Jaynes'ın bu konuda bir araştırması var.
Görece önemsiz bir bilgi olmakla birlikte, 2012 yılı Aralık ayından sonra yaşanacaklara benzer bir kaliteye sahip olduğundan değinmeye değer. Şimdi yaşanacakların, çok daha köklü bir değişikliğe işaret ettiğini belirtmeliyiz. Bu yazıda, 2008-2024 dönemi sonucu ortaya çıkması olası 'Yeni Mantalite' üzerinde duracağız. Dönüşümün zaman kalitesini iki dönemle kıyaslayabiliriz. Bunların ilki, Maya takviminde beşbin küsür yıl öncesine, Mayaların ve birçok kültürün 'Dünayanın Yaratılışı' denen döneme tekabül ediyor. Bu yazı konunun irrasyonel yanına mümkün olduğunca değinmemeyi amaçlasa da, bunu (reel!) açıdan kısaca, 'Yeni bir İnsan mantalitesinin ortaya çıkışı' diye özetleyebiliriz. Fakat -"anlaşıldığı" kadarıyla- bu tip sıçramalı değişim/dönüşüm dönemleri öylesine yoğun yaşanıyor ki, dönüşüm sonucu ortaya çıkan yeni mantalite adeta yeniden yaratılma kadar keskin olabiliyor. Dönüşümün diğer zaman kalitesi, Güneş sisteminin merkezi olan Güneş'in 28 bin yılda bir yaşandığı üzere Samanyolu'nun merkezinden geçmesi olayıdır.

Bunların insanla ne ilgisi var denemez elbette. En yakın ilgisi, bu dönemde insanın düşünce sisteminin radikal bir değişiklik geçirebileceğidir. Bunun anlamı, insanların ideolojilerden vazgeçip, namuslu/inançlı/uslu olacakları falan gibi bir değişiklik falan değildir. Çok daha derindir.
İnsan şimdi esasen beyninin Sol yarısı ağırlıklı bir algılama/düşünme/hissetme dünyasında yaşıyor.
(Burada çok rahat bir şekilde, insanın ruhuyla ilgili bir durumun söz konusu olduğunu söyleyebiliriz) M.Ö. 9'uncu yüzyıl öncesinde, insanların esasen beyinlerinin Sağ tarafını kullandığını gösteren verilere sahibiz. Ağırlık merkezindeki bu değişim öyle köklü ki, daha öncesi adeta silinmiştir. Şimdi buna benzer, hatta belki daha köklü bir değişimin eşiğinde olabiliriz. Bunun anlamı çok açıktır: Bu değişime hazır olmayanları olağanüstü/çılgın kabuslar, sonucunda hayat yönünü kaybetmek gibi felaketler bekliyor olabilir. Sosyal yansımasına girmiyoruz -ama "Sosyal" kavramını unutturacak boyutlarda olabilir. (Bunları buraya yazmayı istemezdik. Ama böyle şeyleri başka yerlerde bu tonda konuşmak mümkün değil. O yüzden de bir blogda konuşuyoruz. Tabii bunlar -İnşallah- olmaz ve biz de yazdığımızla kalırız) Neden böyle birşey olabileceğine -konu hakkında daha önce düşünmüş olanların, bilimcilerin söylerine DE dayanarak- değinmeye çalışacağız.
Esasen olacak iki şey var gibi görünüyor:

1. Bunlardan ilki, bizi geleceğe değişip güçlenerek götürebilecek şeydir: Beynin Sol yarısının özellikleri ile Sağ yarısının özellikleri arasında bir kapı açmak. Bu ikisinin özelliklerini dengeleyerek üçüncü bir boyuta ulaşmak.
Buradaki tek avantajımız, bu -kulağa hikaye gibi gelen- durumun, bazı insanlarda halen bu dünyada yaşamakta olmasıdır. Sözkonusu özelliklerden bahsedince bunun mümkün olduğu anlaşılabilecektir. (Klasik rasyonel aklın bunu "saçma" ve "imkansız" bulması normaldir -zaten o yüzden de o aklı "zor zamanlar" beklemektedir.) Daha önce 'Mutluluk'tan bahsederken, mutluluğun bir alışkanlık meselesi olduğuna işaret etmiştik. Bu da bir alışkanlık meselesi haline getirilerek ulaşılacak bir hedeftir (-ve bu istikamette Türkiye'de mesafe alınmaya başlandı bile). İnsanın yanlış düşünce sisteminin bir sonucu olarak kapitalist toplumun çıkmaz sokağına sapması nasıl bir (kötü) alışkanlıktan ibaret ise, yeni bir (iyi) alışkanlık, bu birinci -iyi- alternatifi tetikleyebilir. Yeni Mantalite diye özetlediğimiz durumun ana fikri budur. Daha sonra buna ek olarak, yeni mantaliteye açık/özgü bir 'Savaşçı Duruşu'ndan söz edeceğiz (ama başka bir yazıda).

2. Sözkonusu 'Değişim/dönüşüm'e kapalı olanların zor durumu. Bunları kısaca 'Beyninin Sol yarısı ağırlıklı düşünüp yaşayan rasyonel/modern insanlar' diye özetleyebiliriz. Bunların kafayı sıyırma olasılığının baş nedeni galiba şu olabilir: Yaşanacak olayları/değişimleri, malum düşünce biçimleri/tarzları ile açıklamak hiç mümkün olmayabilir. Çünkü reel/rasyonellikten oldukça farklı durumlar sözkonusu olabilir. Burada bazıları, sadece inancın/dinin bu durumları aşmaya yeteceğini sanabilir. Malesef yetmez!..
(Burada asıl konu, galiba kutsal kitapların hangi kafayla okunduğuyla ilgilidir mesela. -Buraya döneceğiz.)

Şimdilik -"Söz/dil"e dayanan yazı dilinde- 'Sıçramalı değişim/dönüşüm' diye adlandırdığımız dönem kalitesini en iyi karşılayan deyimin, 'Dönüşüm kitabı' Yi Ching'deki 49'uncu işarette anlatılan
'Gé / 革' adı olduğunu tekrarlayalım. (Bkz. Blogun üçüncü sayfasındaki yazı)
2012 Aralık ayı merkezli 2008-2024 değişim/dönüşümünün galiba en önemli yanı, insanın değişim/dönüşümünün bir sıçrama yaşayacağıdır. Şimdi konuştuğumuz konuların bir tür "
balığın suyun farkına varması" gibi bir deneyim olması mümkün. Bugün insana hakim olan ve herkesin "dünyanın en normal şeyi" saydığı düşünme biçiminin (ve mantalitesinin) temel özelliklerinin başında, "dil/söz" geliyor. Daha öncesinin "resimlerle/görüntülerle düşünmek" temel prensibine karşın bugünün düşünme biçimi "dil/söz ile düşünmek" temel prensibine dayanıyor. Bunun da beyninin Sol tarafının kulanılmasıyla ilintili olduğuna çok önce değinmiştik.

Beyninin Sağ tarafına odaklı bir ruha sahip insanının, bugün adına kısaca 'Tevhid' diyebileceğimiz bir anlayışa/mantaliteye sahip olduğunu, 'Herşeyle bir olmak' ruh hali içinde yaşadığını söyleyebiliriz. Mesela çok gelişmiş bir sezgi kabiliyetine sahip gibi. Duyularının da bugünkünden çok daha keskin olduğunu, kokuları almaktan görmeye ve işitmeye kadar -bu alanda- çok daha büyük bir kalite yoğunluğuna sahip olduğunu sanıyoruz.

Bütüncül bir bakış açısına sahip eski insan, şeylerin birbiriyle ilişkilerini bir bakışta anlama yeteneğine sahip görünüyor -ki bu özelliğin bugün önemli ölçüde yitirildiği söylenebilir.
Ama eski insan, bugün beynin Sol tarafı sayesinde edinilmiş yaşam konforuna sahip değildi. Tabii bu "konfor" konusunda çok dikkatli olmak, elmalarla armutları karıştırmamak şart. Amaç, sıçramalı değişim/dönüşüm aşamasından sıyırarak değil değişerek/arınarak/güçlenerek çıkmak. Eski insanın sezgisel mantalitesiyle Şimdinin insanının söz/dil odaklı (şu anda bizim buraya yazarak yaptığımız gibi) mantalitesi arasındaki bariyeri kaldırmaya hazırlanmak gerekiyor. (O kapı açıldığında korkmamak gerekiyor! Bunun için de arınmış savaşçının duruşu gerekebilir). Ve odağı 'Mutluluk' olan yeni 'Yeni Mantalite'nin prototipini oluşturmak gerekiyor.

Kulağa biraz "fantastik" gelse de, bu mümkün. (Bu yazıda, Anadolu coğrafyasının yeni prototipe neden elverişli olduğuna da değinebiliriz. Ama kısaca ifade etmek gerekirse, bunun nedeni, Anadolu insanının onbin yıl içinde harmanlayıp kurduğu Anadolu mantalitesindeki bazı önemli özelliklerdir diyebiliriz.)

(Yazı hazırlık aşamasında)