Türkiye'nin yeni kaliteleri ve yükseliş hakkında dönem notları


Türkiye'nin içinden geçtiği süreç, hayranlık uyandırıcı bir şekilde doğru istikamette ilerliyor. Bunun anlamı, geleceğin yüksek/örnek kalitelerine uygunluğudur. Henüz oldukça yeni olmakla ve güçlü olmamakla birlikte, Türkiye'nin ve Türklerin yükselişi, doğru ilk dikkatli-adımlarla ilerlemektedir.

2008 sonbaharında devreye giren yeni paradigmaya uygun yeni tutum en başta nesneldir, insani yüksek değerleri esas almaktadır, sosyo-ekonomik bir yaklaşımı önemsemekte ve eski kültürel kimlikçi anlayışı terketmektedir; ayrıca bu konularda sen/ben ayrımı gözetmemektedir -mesela, kimin yaptığına bakmadan yolsuzların üzerine gitmektedir. Şimdiye kadar pek dikkat çekilmediği üzere, mesela -nihayet- Türk şehirlerinin çirkinliğinden bahseden yazılar bile yazılmaktadır (bkz. Hürriyet gazetesinde Ertuğrul Özkök'ün 18.2 tarihli 'Sandık belden aşağı indi' başlıklı yazısı).

Yeni tutumu yansıtan kuşkusuz çok sayıda örnek vardır ve siyasi alanda da ona uygun hareket eden politikacılar görünmeye başlamıştır
(yeni anlayışın -bugünkü siyasette- ilk ifadeleri, mesela İstanbul'da Kemal Kılıçdaroğlu ve Mehmet Bekaroğlu gibi politikacılardır). Bunların hepsi tek tek övgüye değerdir. Fakat biz burda gelişmelerin orta ve kısa vadeli istikametleri/kaliteleri hakkında bazı noktalara değineceğiz.

Kısa vadeli başarılar adına yeni yaklaşım tarzında -küçük de olsa- "istisnalar" yapmak veya nesnellikten ödün veren zorlama tarafgir "çıkışlar" yapmak ve evrensel demokrasi/hukuk normlarından taviz vermek, gelişmeye zarar verebilir. Bu konunun ciddiye alınması şarttır. Nesnel gerçeklerden kopmadan, neoliberal
kültürcü ayrımlar ötesi ortak bir üst bakış geliştirmek, önümüzdeki dönemde çok daha kolay olacak gibi görünüyor. 2010 Ocağına kadar sürecek dönemde yardımlaşmanın da güçlenip öne çıkması ve aradaki güvensizliklerin giderilmesi, daha kolay olabilecektir. Bu dönemde, eskiden kalma Soğuk Savaş ayrımlarının ve neoliberal kültürcü ayrımların ötesinde (yani Sağcı/Solcu/Laik/Müslüman/Kürtçü/Türkçü vs. ötesinde) samimi ittifaklar ve yakınlaşmalar geliştirmenin temel ilkesi, kimsenin kimse gibi olmak zorunda olMAdığının anlaşılması ve bunun önemsenmesidir. Süreç içinde, karşılıklı güven yeniden inşa edildikçe, yeni tanımlar ve gelişmeler istikametinde birçok şey, herkesi tatmin edecek şekilde yerine oturabilir.

2010 Ocak sonuna kadarki süre içinde ideallerle gerçek hayat arasında sağlıklı bir dengenin oluşturulması mümkün olabilir. Bu kuşkusuz -geleceğe doğru- çok olumlu bir duruma işaret etmektedir ve Türkiye'nin -yeni çizgisinin- geleceği düşünmek, tasarlamak, ilk deneyleri yapmak konusunda, önemi sonradan anlaşılacak bazı ilk adımları atmasını sağlayabilir.

Şimdi (yerel seçimlere doğru uzanan ilk dönemde), normalde kişiye pek açık olmayan ve anlaşılması güç 'değerler'in (kalitelerin) bilincine varmak konusunda yeni deneyimlere çok daha açık bir zaman diliminden geçtiğimiz anlaşılıyor -bu deneyimler, mistik kalitelere de sahip olabilirler ve bu nedenle önemsenmeyi kesinlikle haketmektedirler. Bu dönem, aynı zamanda -geleceği temsil eden yüksek kaliteler adına VE mütevazilikten taviz vermemek koşuluyla- bir özgün/derin özdeneyimler dönemi de olabilir. Türkiye'ye ve Türklere has yüksek kalitelerin daha açık/gerçekçi bir şekilde değerlendirilebileceği, bu anlamda yoğun entelektüel sohbetlerin çok daha verimli olabileceği, eski paradigmalara has düşünce kalıpları ötesinde düşünüp konuşmayı kolaylaştıran bir dönemdir söz konusu olan.
(Bu deneyimlerin çoğu, kişiye özel yaşanacak ve belki gizli kalacak olsa da) Hayranlık uyandıracak gelişmelerin mutlaka kutlanması gerekir.