Norveç'in deniz dibinde insansız fabrikası ve düşündürdükleri

Türkiye kısır "siyasi" çekişmelerden önünü görmekte zorlanırken, evrensel değerlere endeksli yeni Türkiye'nin ve Türkiye Siyasilerinin popülizmi bir kenera bırakıp Dünyaya daha büyük bir ciddiyetle bakmalarının zamanı geliyor. Norveç'in denizin üçbin metre dibine kurmayı tasarladığı yeni bir fabrika, birçok normun kalitesini değiştirecek özellikler taşıyor.
AKP'nin çevre barbarlığı ve aleni doğa katliamına son verecek yeni Gezi-mantalitesinin şekillendireceği Türkiye, temiz doğaya verilen önemi kuşkusuz önemli temel ilkelerinden saymaktadır. Konu biraz da bu ilkeyle ilgili, çünkü petrol firmaları bile buna dikkat etmeyi hedefleyen adımlar atıyorlar. Dünyada çevre bilinci yükseliyor. Şimdi el değmemiş doğanın görünmeyen yüzünde, mesela denizin dibinde çalışan insansız fabrikalar devrine doğru ilerliyor olabiliriz. Kendi kendine işleyen, kendi kendini tamir edebilen ve insanların sadece denetlemekle yetindiği bu akıllı fabrikalar, insanın aklına Matrix filmini getirse de, insanın üretimden dışlanmasının yeni bir aşama teşkil ettikleri açık.
Üçte ikisi Norveç devletine ait Statoil firmasının geliştirdiği proje, denizin dibinden petrol çıkarmak konusunu iki adım daha ileri götürerek, Antartika kıtasında kalın buz kütlesinin altına, denizin üçbin metre derinliğine indirilen ve tamamen karanlıkta kendi kendine çalışan bir fabrikanın, oradan petrol çıkarmasına odaklanıyor. Çevrecilerin haklı olarak dokunulmaması için mücadele verdikleri Antartika, halen çıkarılmamış dünya petrollerinin yüzde 13'üne sahip. Üç yıl önce Meksika Körfezi'nde BP firmasının petrol kuyusunun deniz dibinde petrol sızdırmasıyla, bölgenin tarihindeki en büyük çevre kirliliği yaşanmıştı. Şimdiki hesap, petrolü çıkaran, ayrıştıran ve borularla karaya pompalayan düzeneklerin hepsinin denizin dibine yerleştirmek. Bunun teknik ve parasal avantajları hakkında yazılmış teknik makaleler var, ama olayın bizi ilgilendiren kısmını üç noktada özetleyebiliriz:
1. İşçisiz fabrika (ve kapitalist sistemin işçisiz neden ve nasıl işlemeyeceği konusu) -ki bu olay yaygınlaşırsa sistemin dışına doğru ilginç bir hamleden bahsedebiliriz sanıyorum. Yani sistemin makro işleyişi (ve değiştirlmesi) ile ilgili önemli teorik çıkarımlarda bulunabiliriz.
2. Bu konuda muazzam yatırımların yapıldığı (birbuçuk milyar Dolar), dünyanın dört bir yanından bilim adamların ortak çalıştığı böyle projelerden öğrenmek ve konsept olarak çeşitli alanlarda nasıl işletileceği konusunda tecrübelerden yararlanmak -siyasi didişme ve boğa enerji kaybı devrini kapayacak Türkiye'nin ve Türklerin öğreneceği bir şey.
3. Petrol endüstrisinin ve endüstrileşmenin yeni trendini bu vesileyle iyice incelemek mümkün, çünkü Oslo'da ikiyüzden fazla petrol firması konuyu birebir takip ediyor veya bizzat kendi adamlarıyla projeye dahil oluyor.
Oslo'da üzerinde çalışılan su altı fabrikası için geliştirilen bir kompresör 18 bin ton ağırlığında ve 74 metre uzunluğunda, insanoğlunun hiçbir şekilde inemediği derinliklerde çalışıyor ve suyun yüksek basıncını ve konumunun avantajını kullanarak daha az enerji tüketiyor. Uzay teknolojisi kadar ekstrem koşullara odaklı fabrika, sessiz sedasız yeni normlar koyuyor ve yakın gelecekte birçok konuda örnek olabilir. Bu girişim nemli, çünkü geleceğin dünyasında göz önünde acaip fabrika binalarının olmayacağını, bunların görüş alanı dışına çıkarılacağını ve Cennet gibi bir dünyada yaşanacağını hesaba katabiliriz, trand bu istikamette. Anadolu ve İstanbul'un da bu trendin bayraktarlarından olacağı, Gezi İsyanı'yla görüldü. Geleceği işaret eden her türlü yeni anlayışı, yeni teknolojiyi dikkate almakta fayda var.