Günümüzde değişip dönüşmekte (ve yıkılmakta) olan şey, "kapitalizm" diye özetleyebileceğimiz yaşam biçimi değildir sadece. Yıkılan, sistemin dini haline gelen Modern Bilim tekelidir aynı zamanda.
Maya yazıtlarında HUNAB-KU işareti |
(Bu alana -teorik olarak- açık olması gereken Türkiye'deki (Sünni) İslami/dindar kesimde, insanlığın sözkonusu krizini anlayıp, ona uygun spiritüel yeni alanlar açmayı tasavvur edebilecek çevrelerin olmadığı, süreç içinde anlaşıldı.)
Bilim, insanın evreni anlamak konusunda tekel teşkil ettiğini iddia etmeye devam ediyor.
İşte Maya Takvimi (ve kısa süren Maya uygarlığı), tam da bilimin "Rasyonel Bilim Dini" haline getrilmiş biçimini çökertecek (ve onun, körü körüne inanılan bir dogma olmasına son verecek), bilimi yeniden iyi/güvenilir bir araç haline getirecek özellikler taşıyor. -Elbette sadece Mayalar değil, onların DA temsil ettiği yeni bir anlayış. Bunları anlatmamın nedeni var.
Mayalar şunu gösterdiler:
Sofistike yüksek uygarlıklar, ille de sofistike teknik araçlar kullanarak kurulmak zorunda değildirler.
Araç-gereçsiz bir bilimi düşünemeyenler, bu değişim/dönüşüm döneminde yarı yolda kalacak olanlardır belki de. "Araçsız uygarlık mı olurmuş" diyen ekranbaşı zihniyeti, dünyanın yeraltı/yerüstü/insan kaynaklarını yağmalayıp yeryüzündeki hayatı yaşanmaz hale getiren zihniyetin ta kendisidir aynı zamanda ve şu sorulara yanıt verememektedir:
Maya'lar, metal araç-gereç bile kullanmazlarken, Maya'lar metalürjiyi ve madenleri işlemeyi bilmezlerken,. Maya'lar tekerleği bile bilmiyor ve kullanmıyorlarken, hatta at veya eşek gibi yük hayvanlarını işe koşmuyorlarken, bilgisayarlı tüksek teknolojinin yapamadığı kesinlikteki takvimleri nasıl yaptı, o mülemmel astronomik ölçümleri nasıl becerdi ve günün birinde (M.S. 830 yılında), uygarlığının zirvesindeyken görkemli şehirlerini neden terketti? Çok yüksek entelektüel bir kaliteyi yakalayabilmek ve yüksek uygarlık kurmak için araç-gerecin zorunlu olmadığını insanlığa kanıtladılar. Bazı araştırmacılar onları "en ileri taş devri kültürü" bile sayıyorlar. Ama bütün bunları hangi motivasyonla ve hangi ruh haliyle yaptılar? Maya'ların deyimiyle "Uyum sağlamayan ölür" ise, (bu sadece bir ihtimal olsa bile) nasıl uyum sağlanacağını ve "uyum"un ne anlama geldiğini bilmek, herkesin hakkı.
Maya takvimi, evrenin tarihini, bugünden 400 Milyon yıl geriye doğru büyük bir kesinlikle hesaplayabiliyor. Günümüzde bilimin henüz beceremediği üzere, Dünya'nın zaman içindeki hareketi sırasında Evrende bulunduğu yeri, bilime göre çok daha kesin bir şekilde saptayabiliyor.
Maya'ların bu kesinliğe erişmek için kullandığı 'Gerçeklik'e -José Argüelles- kısaca, 'Holonom Rezonans bazlı Gerçeklik' diyor. Bu Gerçeklik, maddesel gerçeğin ardındaki -zaman/yer ötesi- (bir tür spiritüel) gerçekliktir.
Holonom, matematiksel bir kavram, diferensiyal geometriyle ilgili (ama ben diferensiyal geometriyle ilgilenmiyorum artık!) Burada bizi ilgilendirdiği kadarıyla, belli organların veya gezegenlerin, biraradalığının genel koordinatlarını çıkarmak gibi birşey. Daha sonra ayrı bir yazıyla ayrıntılarına değineceğim üzere, bir tür bütünsellik anlamına geliyor. Tasavvufta/mistisizmde de ifade edilen herşeyin birliği/tekliği, bir tek parçadan bütüne gitmenin mümkün olduğunun "bilimsel" ifadesi. José Argüelles, tüm ilginç Doğulu özelliklerine rağmen bir Batılı olduğundan, böyle ifade etmeyi tercih ediyor.
Bir giriş yazısı kabul edilmesi gereken bu yazı, sadece modern (Batı kökenli) "uygarlığın" aşılmasını değil, rasyonel düşünce ve modern bilimin yeni bileşenlerle aşılması konusunda bütüncül yaklaşımın ne olduğuna kısaca değinmeyi amaçlıyor. Daha önce 'Antikapitalizm ve Çevre' başlığıyla çok konuşulan ve tartışılan birçok konunun/sorunun, ortak paydasından bahsedeceğiz.
Bu konuların en çok dile getirilen klişesi galiba, "İnsanın doğadan koptuğu ve doğaya yabancılaştığı" sözüdür. Kapitalizmin kategorize eden yaklaşımı, bilimin herşeyi parçalayıp tek tek parçalar halinde inceleme merakı, Holonom yaklaşımın zıddını teşkil ediyor.
Ama biz, sadece son üçyüz yıla odaklanmamalıyız. 21 Aralık 2012, Maya'ların deyimiyle "Üç Ahau Dört Kankin", herbiri 400 yıl kadar süren 13 dönemin son (yani dönemin ilk) günü anlamına geliyor. Biz bu tarihten bahsederken, daha geriye bakmayıp sadece bugünden yola çıkıp tahminde bulunamayız.
Maya'ların bütüncül bakışı, 13 Döneme birden bakmayı gerektiriyor, sadece şimdiki son döneme değil.
Bu bütüncül yaklaşıma alışmak gerekiyor...
Bize şöyle bir avataj sürüyor görünüyor: Burada sözkonusu ettiğimiz Maya takvimi (çünkü farklı boyutlarla ilgili, toplam 17 tane takvim var) M.Ö. 3113'de başlıyor. Mayalar bu tarihi, 13.0.0.0.0 şeklinde kodluyorlar. (Buradaki Sıfırlar, içi boş dört midye kabuğu şeklinde ifade ediliyor. 13 sayısı ise, benim yıllarca incelediğim kadim Göçebe geleneği kökenli Yi Ching sisteminin Trigramlarını andırıyor -bu benzerlik hakkında burada yazacağız elbette. 13 sayısını Maya'lar, yanyana dizilmiş üç noktanın altında, enlemesine üstüste çizilmiş iki çizgiyle ifade ediyorlar)
Bu tarihin, bizi ilgilendiren yanı şu: M.Ö. 3113 yılı, tıpkı 2012 yılı gibi bir son ve başlangıç yılı. Bu yılda ve hemen ardında neler yaşanmıştır? Buna bakarak, belki 2012 sonrası hakkında da bir fikir sahibi olabiliriz. (Biz burada, sadece olumlu etkilerle ilgileniyoruz) Maya Takviminde "Sıfır yılından, Birinci yıla uzanan ilk Baktun" şeklinde açıklanan bu dönemde olanlar hakkında az buçuk bilgimiz var. M.Ö. 3113 yılında dünyada neler olduğunu "bilmiyoruz". Ama hemen sonrasında olanları söyleyebiliriz.
Modern teknolojinin yardımıyla yapılan ölçümlerin gösterdiği üzere, Yukarı Nil ve Aşağı Nil bölgesinde ilk Mısır Uygarlığı kalıntıları, ilk bulgular, M.Ö. 3113 yılından sadece 13 yıl sonrasına ait. Dahas öncesine ait bulgulara -henüz- ulaşılamadı, ama belki de yeni Mısır Uygarlığı, henüz taş bina yapmaya başlamamıştı! Mezopotamya'da ilk Sümer kalıntılarının tarihi de yirmi-otuz yıl sonrasına aittir. Bu iki örnek, bugüne kadar birçok konuda temel teşkil eden iki önemli uygarlığın başlangıç tarihinin Maya'ların hesabına uyduğunu gösteriyor. Başka örnekler de var elbette, ama bizim şimdilik kısaca değineceğimiz Yeni İlim/Bilim, yaygın olacak haliyle -herşeyden önce-, Maya'ların "İnsanın yeniden akord edilmesi" diye ifade ettikleri durumun bir sonucu olacak gibi görünüyor.
Yeni İlim/Bilim, Mitolojiden Mistiğe ve (şimdiki adıyla) inanca, oradan kültüre ve sanata, oradan bilime kadar tüm alanları tek bir bütün olarak gören ve onları dünyanın tüm tarihi ile birleştirebilen, ve bunların tamamını dünyanın gerçekliğinin de ötesinde evrensel bir matris halinde görebilen bir 'Bakış' sistemi. Bunu ille de bildik bir adla ifade edeceksek, 'Tevhid' diyebiliriz (sadece maneviyat alemine sörgün edilmiş laf ola beri gele bir İslamcı tevhidi değil). Evrenin yaşayan bir bütün olarak temel kodunu bilen ve kullanan bir Tevhid.
Maya'ların, günümüze kadar ulaşabilmiş bir taşdevri uygarlığı olduğu kunusunda -bilim adamları arasında- yaygın bir kanı olduğundan bahsetmiştik. Daha sonra barbarlaşarak 17'inci yüzyıla kadar yaşayan (geç-) Maya kültürünün 830 yılında zirvesine ulaştığını düşünecek olursak, bir taşdevri kültürünün 7-10 bin yıl boyunca yaşamış bir versiyonundan söz ediyoruz. Adeta, M.Ö. 3113 yılının konserve edilmiş hali gibi. Tabii Maya kültürünün çok geç ortaya çıktığını (göründüğünü) biliyoruz. Ve uygarlığının zirvesine ulaştığı yıl, kendini iptal edip, şehirlerini boşaltan bir uygarlık.
Eski yazıtlarında da, "Geleceğe not düşmek amacıyla, bilgilerin taşa işlendiği bir şehir inşa edip sonra o şehri terketmek" gibi Tanrısal bir görevden bahseden, bunu yazan bir uygarlık. Taşdevri insanı gibi tekerlek ve matal kullanmıyor. Araçsız-gereçsiz muazzam bir entelektüalizmin mümkün olduğunu gösterip, bilinçli bir şekilde tarih sahnesinden çekiliyor.
Adeta bugünün arkeologları için yapılmış gibi duran taş şehir Teotehuac, dokuz katlı piramitleriyle Mısır piramitlerinin kıyaslandığı bir yer olmayı sördürüyor. Binalar, freskler, yazıtlar tamamlanıp, terkedilmiş.
Maya'ların bir tür örnek olarak gösterdiği Yeni İlim/Bilim, bütünleştirici öğeleri kullanırken, modern bilim, herşeyi maddeye indirgeyip parçalara ayırarak incelemeyi öngörüyor.
Maya'ların, henüz tamamı anlaşılmamış olan mükemmel hesaplarını neden yaptıklarına gelmeden önce nasıl yaptıklarından bahsetmeliyiz.
Maya'lar, bunun için iki temel kavram kullanıyorlar:
Hunab-Ku...
Bu sözcüğün anlamı, "Hareket veren ve ölçüleri koyan 'Tek olan'". Tanrı'yı karşılıyor ve "Evrenin Kalbi" olarak anılıyor. Herşeye hareket ve böylece bir hayat veren yaratıcı, (bugünün dinci bezirganların Kur'an'a hapsettikleri bir tür roman kahramanı değil) çok somut merkez olarak (ve 13'lü 20'li Maya matematiğiyle) gösterilen Tek anlamında kullanılıyor.
İkinci kavram, Tanrı ve Yaradılışla olan bağı ve bağ kurma yöntemini açıklayan bir kavram:
Kuxan Suum...
Bu kavram, bir tür rezonans anlamında kullanılıyor. Akordu doğru olan enstrumanların belli bir ses tonuna otomatikman reaksiyon göstermesi gibi. Akordu ona göre ayarlı veya ayarlanmış olanlar anlamında. Esas olarak, Hunab-Ku tarafından yaratılıp canlandırılmış her varlığın, Hunab-Ku ile bir bağının olduğu temel fikrine dayanıyor. Dünyanın manyetik alanı ve güneşle de ilgili olduğu sanılan bu kavram, 21 Aralık 2012'de zirve yapacak etkilerle ilgili olabilir. "Evrenin Kalbi ile doğrudan ilişki içinde olmak" gibi bir durum. José Argüelles, Maya'ların taşa işledikleri kutsal takvimleri Tzolkin'in, bu özelliği her daim koruyabilmeyi sağlayan bir kod içerdiğini tahmin ediyor. Kodun ne olduğunu "teorik" olarak biliyor, pratik uygulamasını da 21 Aralık 2012 sonrasının insanına bırakıyor (Argüelles, 23 Mart 2011'de, Beşbin yıllık Maya döngüsünün sona erdiği 24 Aralık 2011'den dokuz ay önce aramızdan ayrıldı).
Bir sonraki konuya geçmeden önce son bir not:
Maya'ların Hunab-Ku'yu sembolize eden işareti, aynı Yin-Yang işareti gibi, birbirinin içine dönerek uzanan aydınlık ve karanlık iki faktörün birliğini gösteren bir işaret. Maya'ların Atavatanı Tulan/Turan ve oradan (5. Baktun döneminde) bozkırda (?) doğmuş Yi Ching sisteminin kodları birbirine uyumlu. (Şimdilik, Tulan/Turan denen Atavatan'ın spiritüel bir "yer" olduğunu söyleyelim) Ama bu başka bir hikaye!