Açık dimağlar ve bir 'Yeni Dönem' notu


Yerel seçimlerin üzerinden bir ay kadar bir zaman geçti ve aydınlık dönem kendini daha çok hissettirmeye başladı. İlk kuşkular yavaş yavaş dağılıyor, insanlar kendilerini daha rahat hissedebileceklerini, ama bunun baharda kış uykusuna yatmak anlamına gelmediğini anlıyorlar. Rahat olunmalı. Bu, herkes için geçerli bir duruma işaret ediyor. İlginç olan; yeni dönemin yeni fikirler ve yeni tartışmalar 'işaret fişeği'ni, -tüm kendine özgü kabalığına ve asli görevi olmamasına rağmen- Türk Ordusu'nun ateşlemesidir. Önce 14 Nisan konuşması, sonra 29 Nisan basın toplantısı, bu arada Harbiye'de yapılan 'Enerji' konferansı, Başbuğ'un -günümüz dünyasının en güçlü ikinci adamı sayılabilecek- James Jones ile saatlerce görüştüğünü açıklaması, Azerbaycan Genelkurmay Başkanı'yla, Amerikan Genelkurmay Başkanı'yla görüşmesi, Türk entelijansiyası üzerinde (olumlu anlamda) bir provokasyon etkisi uyandırmasını beklemek gerekir -ki zamanın kalitesi olumlu olduğundan, olumlu etki beklemek normaldir. (Bu arada Başbuğ'un bol miktarda eleştiri alması da normal tabii)

Şimdi kavga zamanı olmadığı, nezaket çerçevesi dahilinde herşeyin ama herşeyin konuşulabileceği bir atmosferin hüküm sürdüğü, PKK saldırısı veya diğer gündem değiştirme girişimlerinin burada pek başarılı olamayacakları görülüyor. Önemli olan, bazı şeyleri konuşmak için, mutlaka kışkırtılmak gerekmediğini artık anlamaktır. Bu rahat ortam sürecek gibi görünüyor ve bu rahatlığın, yaratıcılığı ateşlemesine izin vermek gerekiyor -tabii nesnellikten, evrensel hukuktan ve insani değerlerden asla uzaklaşmamak koşuluyla. Şimdi açık, detaylı analizlerin, gelecek planlarının yapılabileceği bir dönem. Başbuğ'un temsil etmeye çalıştığı genel/klasik 'devlet çizgisi'nin güncellenip, detaylandırılıp daha kendinden emin bir ruh haliyle öne çıkabileceği bir dönem olabilir. Şimdi asıl önemli olan, bu klasik çizgiden yola çıkıp, herkesi kapsayıcı bir yerden, YEPYENİ fikirlere açılmaya hazır bir anlayış geliştirmektir. Bunun kapısını,(Türkiye'de askere özgü bir üslupla!) Başbuğ açmış görünüyor. Abstraksiyon/soyutlama yönteminin daha rahat işleyebileceği, buna rağmen ayakların yere basmayı sürdürebileceği bir atmosferdir sözkonusu olan. En önemlisi, şimdi konulara iyimser/yapıcı yaklaşmak çok daha kolaydır. Ve bu atmosferi içselleştirmek, buraya sağlam bir kazık çakmak ve sinirlerin bozulmasına (duygusal tepkilere) izin vermeyen bir ruh halini sürdürmek, Türklerin kendi büyük geleceklerini yeniden düşünmeleri için önemli bir iklim oluşturabilir. Tabii önemli ilkeleri döne döne hatırlamakta fayda var: Ne kadar uçulursa uçulsun, ayakların hep yerde kalmasına, nesnel olmaya herzaman dikkat etmek. Evrensel hukuka ve insani değerlere her zaman bağlı kalmak ve insani/kutsal değerleri herzaman yüksekte tutmak. İhaleci/fenerci/gatagullici "Müslüman" muhafazakarların, dini kendi paracıl/siyasi amaçlarına alet edip alçaltmalarına izin vermemek. Nelerin ütopya kalıp nelerin gerçekleştirilebileceği, (ne zaman gerçekleştirilebileceği) gibi konuları bu ilkeler çerçevesinde gerçekçi/tarafsız bir şekilde değerlendirmeye çalışmak. İlker Başbuğ'un basın toplantısında söylediği -ve katıldığımız- bir noktaya burada işaret edelim: Türkiye büyük ve önemli bir ülkedir. Bunu, artık Türkler ve Türk basını da görmek, malum komplekslerini aşmak zorunda. Bu, Türkiye'nin dostları/müttefikleri ve dünya için de önemli. Nesnel olmak, evrensel değerleri içselleştirmek ve Türklerin bu temelde barışçı yükseliş çabasını, bütün dünya selamlayacaktır. (Bu aynı zamanda, kompleksleri aşmanın da yoludur) Söz konusu zaman kalitesi, bu yılın sonuna dek sürecek gibi görünüyor.