Willy...

Willy…
Sevenleri ona böyle sesleninir.
Nazilerle hiç alakası olmamış, onlara en başından itibaren karşı durmuş ilk Almanya Başbakanı. Açıkçası ben onu çocukken televizyonlarda tanımıştım, babamın hayran olduğu, adından evimizde bahsedilen bir adamdı. Onda başka bir pırıltı, diğer politikacılardan farklı bir karizma vardı. Konuşma yaparken sözlerinin arasına uzun aralıklar koyardı. O aralarda, dinleyici de düşünürdü ve sözlerine devam ederken, dinleyicilere onun sözlerini birlikte düşünmüşler hissi verirdi. Sesi kulaklarımda...
Almanların saygı duyduğu birçok politikacısı vardır. Mesela İkinci Dünya Savaşı sonrasının ilk Başbakanı Konrad Adenauer'e saygı duyarlar. Benim saygı duyduğum ve şimdi hemen aklıma gelen Herbert Wehner vardır mesela, Brand zamanının SPD Meclis grubu başkanı veya Egon Bahr. Willy Brand, Almanya'nın dördüncü Başbakanı olarak, Nazilere hiçbir şekilde bulaşmamış ilk Liderdir ve seçildikten sonra da, "Hitler bu gün savaşı kesin olarak kaybetti" demiştir, -ki doğrudur. Sosyal Demokratlar Willy Brand'ın önderliğinde 150 yıllık tarihlerinin en büyük zaferini kazanmışlardır ve Almanya'da ilk kez iktidara gelmişlerdir -çok daha önemlisi, Willy, diğer politikacılar gibi sadece sayılan biri değil, sevilen bir politikacı olmuştur. Dört dil konuşuyordu.
Herbert Ernst Karl Frahm adıyla, 18 Aralık 1913'de Lübeck'de doğan Willy, "gayrımeşru" bir çocuk olarak doğmuştur ve gençliğinde hep bir baba hasreti çekmiştir. Baba yerine koyduğu ilk kişinin, Almanca öğretmeni olduğu ve bu adamın onun konuşma yeteneğini keşfettiği söylenir.
Sizi bilmem ama benim için de, "bir insan ya politikayla ilgilenmiyordur, ya da solcudur." Bu ilke, genç Frahm için de geçerliymiş ve tabii ilkgençliğinde hemen "İşçigençlik" diye bir gruba katılmış, sonra da SPD'den ayrılanların kurduğu SAP partisine üye olmuş. Nazilerin 1933'de iktidara gelmelerinden sadece iki ay sonra, küçük bir bavul, iki gömlek, yüz Mark para ve yeni bir isimle Danimarka'ya, Rødbyhavn şehrine kaçmıştır. Kod adı Willy Brand, sonra ona yapışmıştır tabii. Ve o andan itibaren Nazilere karşı aktif faaliyette bulunmuştur. Nazi döneminde Almanya'da kalmış yeni Alman politikacılarının hepsi, Nazilere susmuş, hatta onlara bir şekilde katılmış da olsalar, "Willy Brand 12 yıl iskandinav ülkelerinde ne yaptı" diye sormaya da kalkmışlardır, çünkü adı o zamanlar pek bilinmeyen biriydi.
Willy güzel bir Norveçli kadınla evlenmiş, ondan Ninja adında bir kızı olmuştur. Tabii bu kadar değil. Willy, bu yeni adı altında, Almanya'daki Hitler karşıtlarına kuryelik yapmış, İspanyol iç savaşında direnişçilere yardım etmiştir ve bu arada Willy Brand adıyla direnişçilere hizmet ediği anlaşılmış, Alman vatandaşlığından çıkarılmış ve Nazi gizli servisi Gestapo'nun listesine girmiştir. İşte bu bile onu, çılgınca bir cesaretle Berlin'e gitmekten ve oradaki gizli direnişe katkıda bulunmaktan alıkoyamamıştır. Gunnar Gaasland takma adıyla Berlin'e indiğinde pasaport kuyruğunda onu bir okul arkadaşı hemen tanır. Adamın üzerinde Alman Wehrmacht'ın subay üniforması vardır ve Willy'nin Gestapo tarafından arandığını da bilmektedir. Cesaretine şaşırmış ve saygı duymuş olmalı, zira sınıf arkadaşını tutuklamak yerine, Almanya'ya girmesine izin vermiştir.
Willy Brand, 1948 yılında yeniden Alman vatandaşlığına kabul edildi ve 1966'da ilk kez CDU-SPD koalisyonuyla hükümete girdi ve yeniden kurulan Federal Almanya'nın Dışişleri Bakanı oldu.
Sosyal Demokratların Almanya'da ilk iktidarı da 1968 yılına denk geldi. Willy, Hristiyan Demokrat ve Sağcı CDU yerine, daha ılımlı küçük liberal parti FDP ile koalisyon kurdu.
Willy Brand, kitleleri avucunun içine alıp büyüleyici konuşmalarına rağmen, son derece içine kapanık bir kişi. Biyolojik nabasının kimliğini ancak 34 yaşında öğrenip, onunla bir kez bile konuşmamasından mıdır, kadınlarla bir türlü dost olamamasından mıdır? Otobiyografisini yazarken, birlikte hayatının en güzel otuz küsür yılını geçirdiği iki çocuğunun annesi ikinci karısı Rut'tan bir satırla bile bahsetmemesi, bazen saatlerce tek kelime etmeden oturması, garip hallerindendir. Bu uzun susma seanslarında bazen en temel nezaket kurallarına uymadığı, mesela karşısındakine sadece bir iki kere kafa sallamakla yetindiği de olur. Onu yakından tanıyan ve konuşurken gösterdiği performansından büyülenenler, onun suskun, derinlikli sohbetlerden uzak, basit fıkralar anlatıp gülen biri olduğunu söylerler.
Geçenlerde, 31 Mayısta başlayıp 19 gün süren Gezi Direnişinin ardından, iktidarın Nazi devrindeki gibi toplama ikiyüz küsür bin insanlala yaptığı Kazlıçeşme mitingine, tek başına çevap veren Erdem Gündüz'le tanıştım. Tabii sohbette, onun Taksim Meydanı'nda "Duran Adam" olmaya nasıl karar verdiğini sordum. Yanıtı kısa ve netti. "Buna bedenim karar verdi." O gün o an birşey yapması gerektiğini hissetmiş ve sırt çantasını kapıp Taksim'e gitmişti. -Anlık bir karardı. Willy de 7 Aralık 1970'de Varşova'da böyle anlık bir kararla, Varşova Getosu önündeki saygı duruşu sırasında diz çöktü…
Kendi halkının Yahudilere karşı işlediği büyük suça, daha ilk gençliğinden itibaren hiç bir şekilde karışmadığı ve Nazilere karşı çocuk yaşlardan itibaren karşı olduğu halde, halkının büyük suçunu kendi omuzlarına yükleyerek diz çöken Willy, işte biraz da bu yüzden bir ikondur. O, sezgilerine göre hareket eden, "Mistik ve Melankolik" bir adamdır. Son eşi Brigitte Seebacher onu bu sözlerle betimlemiştir.
Willy'nin iktidarında Federal Almanya, Sosyalist Blok'daki Doğu Almanya ile yeni ilişkiler geliştirdi. Willy, ABD ve SSCB'nin silahsızlanmayı tersine çevirip silahsızlanma yolunda adımlar atmaları için uğraştı. Gençliğindeki devrimci haşarılığını ve çocukluğunu unutmamasından olacak, SPD Gençlik Kolları JUSO'ların radikalliğini her zaman anlayışla karşıladı. Bu dönemde devlet içindeki (Sol) radikal unsurları belirleyip uzaklaştırmak politikasını daha sonra, "yaptığım en kaba hata" diye niteleyecektir.
Willy'nin destanlaştığı ve SPD'nin tarihi bir başarıyla rekor oy aldığı 1972 seçimlerinden sonra, içine kapanıklığının hastalık derecelerine vardığı anlar oldu. Bonn'daki Başbakanlık villasının çatı katındaki odasına kapanıyor ve günlerce çıkmıyordu. Soranlara, "Başbakan soğuk aldı, dinleniyor" dendiği dönemlerin ardından, Willy'nin komplo gibi bir olayla Başbakanlıktan istifası gelir.
En yakın adamlarından birinin Doğu Alman casusu olduğu anlaşıldı -ya da şöyle: Bir yılı aşkın süredir şüpheleniliyor olmasına rağmen yakalanmadığı da sonradan anlaşıldı. Bu olay yaşandığında, siyah-beyaz bir televizyon ekranında Willy'yi seyreden çocuklardan biri de bendim. Evimizde bir fırtına esti. Babamın idolü, partisinin başkanı Willy, 6 Mayıs 1974 günü istifa etmiş, olayı biz de bir gün sonra öğrenmiştik. O günlerin ağır havasını ve halkın üzüntüsünü anlatmak kolay değil. Bu olaydan SPD içinde sorumlu tutulanlar da oldu tabii, mesela benim hayranı olduğum aksi adam Herbert Wehner.
Willy Brand, daha sonra Sosyalist Enternasyonal'in başkanlığını yaptı, kalın kalın kitaplar yazdı veya onun hakkında yazıldı, ama ona olan sevgi azalmadı. Politikaya 1990 seçimlerinde yeniden dönmeye çalıştığı biliniyor, ama SPD'nin yenilgisi, buna fırsat vermedi.
Kanser tedavisi gördüğü 1992 yılında artık ayakta bile duramayacak kadar zayıf bir bünyeye sahip olmasına rağmen, onu ziyarete gelen, zamanın Başbakanı Helmut Kohl için beyaz bir gömlek giyip, kravat takmış. Kohl, "Bana bak, benim için kravat takmana gerek yok ki" diye gülümseyince, Willy şöyle demiş: "Alman Başbakanı gelince böyle olması gerekir" demiş.
Willy Brand, aynı yılın 17 Ekim günü hayata veda etti.