Lisede yatılı okulda bizim sınıfta zengin çocukları vardı. Bunların diğer çocuklardan farkı, kendi klasmanlarında olmayan, yani zengin çocuğu olmayanlarla aralarında arkadaşlık ilişkisi kurmamalarıydı. Türkiye'nin en cıvcıvlı döneminde, Solcu veya Sağcı olmayanların "futbolcu" diye küçümsendiği dönemde politikayla alakasız, son derece kendinden emin, hatta küstahlaşabilen, hepimizden iyi giyinen ve hafta sonları evci çıkan çocuklardı. Derslerinin pek parlak olduğunu söyleyemeyeceğim, ama o dönemde özel okula değil devletin İstanbul Ortaköy'deki bir okuluna gittiklerine göre henüz halkla bağları kopmamış insanlardı bunlar. Daha sonra Türkiye'ye döndükten sonra, adlarını herkesin bildiği ünlü zenginlerle aynı ortamlarda bulunduğum oldu ve bu insanlar hiç de senden benden çok farklı insanlar değillerdi. Çok nazik insanlardı, etrafındakiler onlara son derece dikkatliydiler ve tabii çok tanıdıkları var. Gerçekten zengin olan yakın bir arkadaşım da var. Onu zengin olmadan önce tanımıştım ve yaşam tarzına eşlik ettiğim anlar da oldu, ama -açıkçası, çok zenginler ve zenginlikleri beni pek ilgilendirmiyor. Hazırladığım bir hikaye için, zenginlerin yaşam tarzını araştırmam gerekince işler değişti. Konuyu ciddiye alıp kitaplar okudum, bazı kişilerle konuştum ve bu konuda bana garip gelen ve ilk "ilginçlik" şu oldu: Fakirler hakkında bin türlü inceleme araştırma, BM raporu falan olmasına, bu konuda normlar falan olmasına rağmen, zenginler hakkında neredeyse hiçbir şey yok.
"Açlık sınırı"nı biliyoruz, peki "Zenginlik sınırı" nedir? Bu konuda kesin normlar yok, ama bazı kurumların kendi kendilerine koydukları normlar var. Mesela İsviçre'nin ünlü bankası UBS, bir ajansın da yardımıyla bir "Milyarderler istatistiği" açıklamıştı. 2015'de açıklanan bu istatistiğe göre Türkiye'de 33 Dolar milyarderi vardı, ABD'de 571. Geçen yıl, bu sayılar değişti. ABD'deki milyarder sayısı 535'e düştü, Çin ise 90 yeni Dolar milyarderiyle ABD'yi geçti, 568 Dolar milyarderi var. Tabii sayılarla çok da ilgilenmiyoruz, biz daha çok zengin insanların nasıl yaşadıklarıyla ilgileniyoruz. Benim arkadaşımdan bildiğim kadarıyla, mesela 90 ülkeye gitti. Dünyanın öbür ucunda uluslararası yarışlar organize ederken, bir taraftan da Afrika'yı ihmal etmiyor, en pahalı arabaları kullanıyor falan. Ama eski bildiğimiz klişelerle alakası olmayan bir yaşam sürüyor zenginler ve çok içine kapalı bir hayat sürüyorlar. Eskiden Onasis vardı, hangi yatı alıp Jacklyn Kennedy ile nasıl evlendiği magazin sayfalarını süslerdi, hatta bir ara Adnan Kaşıkçı da Türkiye'deki gazetelerde sık buy gösterirdi. Günümüzün zenginleri kendilerini mümkün olduğunca görünmez kılıyorlar ve sadece kendileri gibi/kadar zengin olanlarla bir araya geliyorlar. Eğer İsviçre bankalarının "Çok zengin" saydığı 30 milyon Dolar ve üstü servete sahip olanlardan bahsedeceksek, bunlar kendi aralarında on-onbeş kişilik arkadaş gruplarına sahipler ve bu gruba dahil olanlardan en az biri genellikle bir milyarder oluyor. Eskiden basına konu olan, mesele Truman Capote'nin enine boyuna yazdığı partilere, bugün gazeteci sinek bile sızamıyor, tabii böyle buluşmalara eskisi gibi film yıldızları, eski Başbakanlar falan davet ediliyor, ama zengin olmayanların ve tanıdık olmayanların çağrılma ihtimali yok gibi bir şey. Bugünün zengin tipleri, paralel bir toplumda yaşıyorlar ve birbirlerini uzaktan veya yakından bir şekilde tanıyorlar. Zengin olmayıp onlarla tanışlmak, ancak "tanıştırılmak"la mümkün.
"Çok zengin" kişiler arasında erkekler, kadınlardan daha genç, çünkü zenginlik esasen miras üzerinden kuşaktan kuşağa geçiyor ve eski Ortaçağın hanedan mantığı burada da işliyor. Erkekler daha çok ve daha erken servete konuyor. Dünya çapında yapılmış tüm araştırmalarda zenginliğin esasen miras üzerinden geldiği yönünde, kendi çalışıp bu grubun içine dahil olanlar çok az.
Çok zenginlerin kendi aralarındaki statü sembolü özel jet ve sayısı belli "özel üretilmiş" ürünleri kullanmak gibi özellikler var, mesela Roland Paxino'nun bu konuda ilginç bir lafı var: "Zevkler tartışılır, ama Lamborghini tartışılmaz".
Tatillerini, gizlilik kurallarına uyulmak koşuluyla çok pahalı otellerde geçiriyorlar ve hep büyük şehirlerdeler. Mesela en çok milyarderin yaşadığı kent New York, Avrupa'da da Moskova. Daha az zengin olan, "Milyoner" sayılan ve ABD'de 4.46 milyon kişiye tekabül eden büyük bir zenginler grubu var, onlar şehirleri daha az tercih ediyorlar, ama çok zenginler neredeyse sadece şehirlerde yaşıyor.
Zenginlerin aşk ilişkilerine gelince -hikayem nedeniyle de ilgilendiğim üzere- bu konuda daha fazla bilgi verebilirim, ama bildiklerimi biraz iktisatlı kullanacağım. Tabii aşk ferman dinlemiyor, yani aşık olanın, aşık olduğu kişinin parası puluna baktığı yok, zira zenginler de insan. Ama mesela Çin'de "metresi olmak" konusu, adeta bir endüstri. Bu kadınlar, sahiden aynı eş muamelesi gören, ama kendileri gibi başka kadınların da olduğunu biliyorlar ve bir de gerçek eş var tabii. Her biri için ev, lüks araba ve yüklü miktarda maaş ödeniyor ve adam mesela Shanghai'e iş görüşmesine gittiği zamanlarda o kadına tuttuğu evde kalıyor. "Kanarya" adı verilen bu kadınlardan beklenen tek şey, "sadakat!"
"Benimle param için yakınlık kurup sonra bana şantaj yapacak" korkusu, zenginler arasında oldukça yaygın olduğundan, özellikle erkekler için çalışan çok özel hostes servisleri var. Sanıldığı gibi parayla erkeklerle yatan kadınlar değil ama bunlar. Zenginler, birkaç saatliğine -bir gösteriye/konsere gitmek için- veya uzun bir eğlence/davet gecesi için özel eğitilmiş kadınları kiralıyorlar. Bu kadınlar, sahici Rolex saatinden bin Dolarlık Hermes şalına kadar, aynı "zenginler gibi" giyiniyor ve kiralandıkları erkeklerin isteklerine göre giyiniyorar, yani istedikleri gibi giyinip buluşmaya gitmiyorlar. Bu hostesler arasında elbette zenginlerle yatanlar da var ama nadiren yaşanan olaylardan. Bu kadınlar, güzel bir akşam yemeğinden sonra, normal ücretlerinin yanı sıra, pahalı hediyeler de alabiliyorlar ve genellikle iyi okullardan yetişmiş kültürlü kadınlar oluyorlar. Her büyük metropolde, böyle tiplerin "yer ayırttığı" mekanlar var. Burada istenen asıl şey, "Kendini kız arkadaşı, yakın bir dostu varmış gibi hissetmek". Evlenmek için kendileri gibi zenginlerin ailelerinden eş seçmek öncelikleri, ama bu ilke her zaman işlemiyor.
Eskiden zenginler daima en pahalı giysiler içinde arz-ı endam ettikleri halde, günümüzde çok sıradan giyinebiliyorlar, ama sadece marka giymek, en önemli özelliklerinden. Mesela daha 1980'li yıllarda pansiyonlarda bile kalıyorlardı, artık sadece çok pahalı lüks otelleri tercih ediyorlar, bu otellerin hizmetlerinden söz etmeliyim.
Zenginlere hizmet veren çok sayıda otel ve özel ajansın yanı sıra bir de "Uşak Ajansları" var elbette ve benim özellikle ilgimi çeken bir alan oldu. Mesela otelde yılbaşı akşamı kral dairesinden yönetime bir telefon geliyor: "Ben yeni yıla Ferrari kullanarak girmek istiyorum". Zenginlere hizmet veren özel uşak ajanslarının oteldeki kişiye özel kişisinin bu konularda kullanmadığı tek sözcük "Hayır". Ve o gece en yakın Ferrari bayii evindeki Yeniyıl yemeğini bırakmaya "ikna edilip" kırmızı bir Ferrari satın alınıyor ve kral dairesi müşterisi arabaya biniyor -fiyatı hiç önemli değil (bu gerçek bir olay). Zenginler için uşak ajansından gelen elemanların maaşları en az onbin Dolardan başlıyor ve kendileri için özel ev ve iş otomobili alınıyor. Bu kişilerin başına gelenlerle ilgili çok sayıda anekdot duydum, mesela Amerika'da deve yarışı ısmarlayan Arap şeyhleri var veya köpeğinin tüylerini kırptırmak için özel jetle Paris'e gönderenler var. Fakat bunlar asla basına yansıtılmıyor ve bu konularda "uşaklar" şaşılacak derecede maharetliler. Gazetecileri kibarca sepetlemek konusunda bile özel ders aldıklarını biliyorum. Uşak ajansları ve okullarının hemen hemen tamamına yakını Büyük Britanya'da. Hepsi jilet gibi takım elbiselerle dolaşan, çok dil bilen, son derece becerikli ve sinirleri alınmış kadar sakin adamlar bunlar.
Gerçek değil de paralel bir Dünyada yaşayan zenginlerin çocukları da genellikle hayata yabancılar. Bunlar, mesela İsviçre'deki veya Büyük Britanya'daki yatılı özel okullarda okuyorlar ve Liseden mezuniyet hediyesi olarak Porsche veya akranı otomobilleri hediye alabiliyorlar, diğer çocuklardan daha özgüvenliler, ama diğer çocuklar kadar gerçekçi olduklarını söylemek zor ve empati duyguları daha geri. Birçok lüks konuyu/şeyi kendileri için normal sayıyorlar ve dedelerinin/babalarının hangi zorluklarla zengin oldukları konusunda hiç bir fikirleri yok.
Zenginlerin en büyük yüzde 23'lük kesimi bankacılık ve finans konusuyla ilgileniyor, o konuyu yüzde 7 ile emlak branşı izliyor.
İsviçreli UBS Bankasının kendi normlarına göre belirlediği, Dünyada 30 milyon Dolar üstü servete sahip insanların sayısı iki yıl önce 210.000 kişiden fazlaydı. Bunların yarısına yakını ABD'de yaşıyor. En çok milyarder "yetiştirmiş" üniversitelerin başında da Pannsylvania üniversitesi geliyor, sonra Harvard ve Yale.
Zenginlerin kendi ülkelerindeki topluma yaptıkları etki farklı. Mesela soayal etkinlik projelerine bağış yapan, veya bizzat katılan zenginlerin büyük çoğunluğu kadın. Erkekler, sanat eseri satın almakla daha çok ilgileniyorlar. Türkiye'de Sakıp Sabancı, halkla yakınlık kurmuş tanınan bir zengindi, Vehbi Koç daha çok tanınan ama daha az sevilen bir zengindi. Koç ve Sabancı ailesi, sanat konusunda Türkiye'de önemli işler yapan Eczacıbaşı ailesi, yeni trende uyarak görünmez oldular, bunda Türkiye'deki iklimin de rolü var elbette, ama genel trend "pek görünmemek" yönünde.
Zenginler ve onlara hizmet edenler, "zengin" sözünü, kulağa "düşük" geldiği için asla kullanmıyorlar. Ama zenginlerin en çok hangi etkinliklere katıldıklarını, hangi vesilelerle biraraya geldiklerini falan biliyoruz. Mesela Davos'daki "World Economic Forum", zenginlerin en fazla rağbet ettikleri etkinlik. Sonra bir de, klasik, Monaco Grand Prix'si var. Ascot'daki at yarışları, İsviçre'deki "Snow World Cup" var. Eğer zenginleri yakından görmek ve onlarla (başka bir zengin tarafından) tanıştırılmak istiyorsanız, New York, Londra veya Paris'deki tiyatro prömiyerlerini kollamanız gerek. Kadınlar için pahalı bir Dior elbise, ona uygun el çantası, sade ama sahici mücevher, erkekler için de muhtemelen sıkı bir smokin iş görebilir. Zengin olmasanız da bir prömiyerde mutlaka zengin görünmek zorundasınız, yoksa işiniz çok zor...