Geçen yılın Şubat'ında, 2013 yılının tam ortasında başlayacak zaman kalitesinden bahsederken, değişim/dönüşüme dair yazdıklarım oldukça muğlaktı, çünkü o dönemde devrimin nasıl birşey olacağını ayrıntılı bir şekilde tahmin etmek çok zordu. Geleceğe doğru tahminler yapmak, en azından şimdi, bir yıl öncesine göre daha kolay. Bu kısa yazının amacı, geçen yılın başında yaptığım tahminleri geleceğe doğru yeniden ele alıp biraz daha genişletmek. (Yazı için
tıklayınız)
31 Mayıs'ta başlayan devrimci değişim/dönüşüm'ün en genel hatları konusunda yaptığım tahminleri değiştirmiyorum.
1. Bu tahminlerin başında, Türklerin malum aşağılık kompleksinden kurtulacakları ve eski ezikliklerini üzerlerinden atacakları yönündeydi. Nitekim 31 Mayıs isyanıyla Türkler, Osmanlı'nin çöküş dönemi 19'uncu yüzyıldan beri ilk kez, Kurtuluş Savaşı döneminde olduğu kadar büyük bir saygılık/prestij kazandılar. Batı'nın Türkleri bir türlü eşit partner olarak kabullenemediği ruh hali, hem Batıdan hem Doğudan yıkıldı.
2. İdare-i maslahatçı vasat müteahhit Muhafazakarlar zihniyeti, sahiden de aşıldı. Hatta bu zihniyetin tam bir çöküş yaşayarak tüm argümanlarını yitirdiğini de söyleyebiliriz.
3. Halkta büyük bir rahatlama yaşandığı da doğru çıktı, çünkü Türkler, İslamcı Muhafazakarlığın kurduğu korku imparatorluğunu yıktılar ve birlikte durarak ne kadar güçlü olduklarını anladılar. Bundan sonra üzerlerine gelebilecek baskı unsuruna karşı nasıl tepki vereceklerini de biliyorlar.
***
Şimdi daha dikkatli bakmaya çalışacağımız
31 Mayıs - Şubat 2015 döneminde benim hala anlamakta zorlandığım nokta, bu dönemin
askeri/militarist karakteridir. Malum olduğu üzere
Gezi hareketi, miltarizmin tam tersine, Suriye'de başlayabilecek büyük bir savaşı önlemiştir. Şimdilik bunu, devrimin ilk önemli kazanımı sayıyorum. Savaş faktörün tehdidi altında olunduğundan, gösterilerin/protestoların mutlaka barışçı ve pasif eylemler olmasını, öyle kalmasını önemsiyorum. Belki de bu faktörü, savaşın önlenmesi diye okumamız gerekiyordu ve ben bu noktada yanıldım. -Umarım savaş olmaz ve bu tehdit tamamen ortadan kalkar.
Devrimin amacının, Türkiye'yi ve Türk Halkı'nı dünyanın birinci sınıf demokrat ülkeleri ve birinci sınıf halkları seviyesine çıkartmak olduğunu, Türklerin yeni uygarlık hamlesi olduğunu, tekrarlayayım. Devrim çok kesin bir değişime işaret ettiğinden, onun getireceği somut değişikliklerin istikameti konusunda artık daha kesin tahminler yapabiliriz.
31 Mayıs Ruhu, değişim/dönüşümün de ruhudur ve bu tarihten önceki tüm sosyolojik/kültürel/siyasi verileri de yeniden değerlendirmemizi zorunlu kılar.
31 Mayıs Ruhu ışığında, artık gereksiz görülecek birçok kurumun veya kurumsal (kemalist ve/veya muhafazakar statükocu) ideolojinin/mantalitenin ortadan kalkma ihtimalini göz önünde bulundurmalıyız. Gezi Hareketi ve Gezi Mantalitesinin halkın tamamını kapsayan özelliklerine bakarak, hangi anlayışların ve kurumların gereksizleştiğini tahmin edebilirsiniz. Ben bu alanı oldukça geniş tutmak taraftarıyım, çünkü 2015 başında sona erecek hızlı değişim/dönüşümün ardından, daha yavaş ve daha uzun sürecek bir yeniden yapılanma dönemi yaşanabilecektir. 2024'e kadar devam edeceğini tahmin ettiğim bu dönemin sonunda, Türkiye'nin yepyeni bir Uygarlığın merkezlerinden biri haline gelecek kadar önemli bir diyar olacağını düşünüyorum. Yani
birçok şey zaman içinde 31 Mayıs ruhuyla değişecek ve yeni bir stabil konum edinebilecektir.
Değişecek kurumların başında, Demokrasiyi, Diyaneti, Türkiye'nin dış ilişkilerdeki yeni konumunu, kültürel/sanatsal patlamayı falan sayabiliriz. Ama detaylar kuşkusuz, herkesin kendi ilgi alanı dahilinde daha kesin şekillenecektir.
Ben en çok, karikatür haline gelmiş Erdoğan tipi Post-Demokrasinin değiştirilip Katılımcı Sahici Demokrasi haline getirilmesi pratiğinin, tıpkı Gezi Eylemcileri, duran Adam ve diğer eylemlerde olduğu gibi dünyaya örnek olabileceğini düşünüyorum, bu konuya önem veriyorum. Ekonomide de benzeri reformların yapılabileceğini, yaklaşan krizden, değişerek çıkılabileceğini tahmin etmek istiyorum. (Bunlar dileklerim!)
Tahminlere dönecek olursak, geçmişte Türkiye'nin ve Türklerin ayağına bağ olan tüm siyasi yapılanma türlerinin, bürokratik yapılanmaların ve eski ideolojilerin (Kemalizm, İslamcılık, Ortodoks Solculuk, Eski azınlık/çoğunluk Milliyetçilikleri)
aşılacağını, bunların önemsizleşeceklerini sanıyorum.
İster "Atatürkçülük" veya "Kemalizm" diye ifade edilsinler, ister "Kürt olmak", "Müslüman olmak" diye ifade edilsinler, geçmişten gelen ve insanlara sığınılacak liman olan eski ideolojilere gerek duyulmayacağı bir atmosfere doğru yol alıyor Türkiye. Türkler, eskiden sığındıkları bu ideolojilerin ve kimliklerin, artık kendilerine ayak bağı olduğunu daha iyi anlayabilirler.
Şimdi yeni bir Çağ başlıyor ve Türkler yepyeni bir uygarlık deneyimi yaşayacaklar. Bunun için tarihleriyle barışık bir şekilde, ona saygıda kusur etmeden geleceğe bakmayı öğreneceklerini sanıyorum. Bunun ilk güzel örneklerini 31 Mayıs sonrasında verdiler. 31 Mayıs Ruhu, bu eski anlayışları şiar edinmeye gerek olmadığını şimdiden göstermiştir ve ülkenin tarihine ve tarihi şahsiyetlerine saygı duyduğunu da her fırsatta kanıtlamıştır. Ama
Gezi Hareketinin herkesi birleştiren ruhu, bütün ideolojilerin üzerindeki insani/kutsal değerlere ulaşan yeni bir kanal bulmuştur. Devrimin asıl özü de buradadır zaten.
Gezi hareketine güç veren etki devam ediyor. İnişli çıkışlı bir grafikle birbuçuk yıl sürecektir ve asıl etkisi, bilinçaltında işlemektedir.
Bu hareketin tavizsiz Hümanizmi, Özgüveni ve evrensel insani değerlere bağlılığı, insanları (onlar olayın sıcağıyla henüz pek farkına varmasa da)
değiştirmektedir. İstisnasız herşeyin sarsılacağını ve kendini yeniden tanımlayacağını, dönüşeceğini söylemek mümkün. Bu etki, kesinlikle olumlu bir etkidir ve en tepe noktasına da erişmemiştir -çünkü daha başındayız.
Eğer bir tahmin yapmak gerekirse, devrimci değişim/dönüşüm döneminin en yüksek enerjiye/potansiyele ulaşacağı dönemin, 2014 yılı ortası olabileceği (hatta 2014'ün ikinci yarısını bulabileceğini) söylenebilir. Bu değişim/dönüşüm, AKP iktidarı/devleti tarafından temsil edilen Eski Türkiye'yi ve onun zihniyetini tamamen tasfiye edip feci şekilde ezebilir. Buradaki şiddet potansiyeli, AKP'nin bu gerçeği kabulüyle orantılı olabilir. Eğer AKP bu döneme uyum sağlarsa, kuşkusuz herşey çok daha kolay ve kansız olacaktır.
Geçen yıldan bugüne,
"İktidar ve Muhalefet ötesi Üçüncü Güç" diye tarif ettiğim Gezi Hareketi, yolda olduğunu göstermişti. İnsanların yaşam biçimlerine karışmaya başlayan ve yobazlaşma emareleri gösteren İktidara karşı tepki ve infial, bir kıvılcım bekliyordu. İktidar, ne yapacağını bilemediği bu "sorunu" ile sonunda yüzleşti ve mücadeleyi en başında kaybetti. 31 Mayıs ve onu izleyen iki hafta, bu sürecin nasıl birşey olduğunu/olacağını gösteren bir mikro kosmostu. Gezi Ruhu, sadece şimdinin gençliğini değil, üç neslin gençliğini etkileyecek ve şekillendirecektir. Türk Hükümeti, bu sele kapılmış biri gibi onunla sürüklenmektedir. Sürüklenme, daha sonra çok daha büyük zirveler yapacaktır. Ama daha ilk zirve bile onu felç etmeye yetmiştir. Hükümetler, Partiler, Demokratik Sistem, Ekonomi, bu hareketin dünüştüreceği şeylerdir. Bunu iyi anlayanlar, Yeni Türkiye'de daha avantajlı bir yerde olacaklardır elbette.
31 Mayıs dönemi, 2015'e kadar Türkiye'nin ve Türklerin gelişimi için muazzam önemdedir. Bu yüzden herkes, onu geçmişe bağlayan safralardan ve gereksiz abartılardan kurtulmalı, Tarihiyle barışık olmakla beraber tarihinin esiri olmaya son vermelidir.
Şimdi yeniden tarih yazma zamanı...