Başlık uzun, ama yazı kısa olacak...
Artık aklıbaşında insanlar, "Hans'ın ne dediği..." gibi cümleler kurmuyor (Almanya'da "Mehmet'in ne dediği..." gibi cümleleri de sadece ırkçı Nazi artıkları kuruyor). Nuray Mert'in son yazısının başlığı böyle. Elbette Türkiye'yi Almanya'yı yönetenlerin ne dediği önemlidir. Kimse ada değil bu Dünyada. Ama ülkeleri/halkları "Mehmet", "Hans" diyerek aklınca aşağılayanların kafalarına sığmayacak kadar büyük ve birbirine bağlı/bağımlı bir denizler/okyanuslar Dünyasında yaşıyoruz. Ve bunun bilincinde olan hatırısayılır büyüklükte etkili/yetkili bir kesim yaşıyor yeryüzünde...
Türkiye'deki yeni Sağcı "liberal" entellerin kerameti kendinden menkul acaip ruh dünyası, sadece kendi taşrasında varolabiliyor ve başkalarını -mesela "Hans" diye- küçümseyerek kendini büyümsemeye ihtiyaç duyanların çimdiği kibir ve naylon hayaller göllerinin denizlerle bağlantısı bulunmuyor...
Musevilik, Hristiyanlık ve İslam'ın henüz ortaya çıkmadığı çağlarda, çiviyazısı söylencelere göre Mezopotamya'da Tanrılar kendi işlerini kendileri görür iken, "tarlalarda kim çalışacak" diye bir soru sorun olmuş. Nuray'dan önce beşbinküsür yıllarında yaşanmış bir olay bu!..
Nihayet Baştanrı Enki, yerden bir avuç toprak alıp ona kan sıvaştırarak Vidimmu'yu topraktan şekillendirerek yaratmış. İlk Adam...
Olay, Kur'an dahil bütün monoteist kutsal kitaplara çeşitli versiyonlarıyla alınmış. Maya'ların kutsal kitabı Popol Vuh'da bile var: "Çamurdan insan yapan Tanrılar..."
Çömlek kullanmayan, çamurla oynamayan, toprak kapları da butikten alan çağım insanı için "topraktan insan yapmak" fikri, "yaradılışın işareti", dünyanın heryerinde her kitapta yazan "müthiş bişiy!" olabilir...
Ama Kerkük yakınındaki Jarmo'da bulunan ve Nuray'dan önce 29 bin yıllarından kalma "Dolni Vestonice Venüsü"nden ve 25 bin yıllık "Willendorf Venüsü"nden bildiğimiz kadarıyla, insanlar kendilerini bildiler bileli topraktan insan yapıyorlar. Toprak pişirme yöntemini de, tıpkı "Yaradılış teorisi" gibi, Mezopotamyalı Sümerler icad etmiş. Jarmo'da, toprağı bin dereceye kadar ısıtabilen çömlek fırınları bulundu. Topraktan birşeyler yapmak yönteminin her yere yayılması ise, o zamanın yavaş globalleşme temposuyla ancak Nuray'dan önce 3.500 yıllarında gerçekleşebildi, döner tezgahların çıkmasıyla.
Tanrılar tarafından çalışmak için yaratıldıklarına inanan Sümerli işçi ümmeti, ücretlerini, günlük buğday payı/tayını olarak, 800 gramlık buğdayla doldurulan toprak çömleklerle alıyorlardı. Bu çömlekler aynı boyutta Bira (o da Sümer icadı) ve diğer ürünler için de kullanıldığından, bir tür ölçü aracıydı, yani para yerine ürün değiştokuşuyla alakalı bir şey. Üstelik bu toprak kapları, tarihin ilk "kullanıp çöpe at" ürünleri de sayabiliriz. Toprak pişirme yöntemiyle orak bile yapılan bir çağ. Her bi haltın topraktan yapıldığı bi zaman diliminde, insanın topraktan yaratıldığına inanmaktan kolay ne var? Ama o zamandan bu zamana, aradan bi hayli zaman geçti ve okumayı-yazmayı sadece Sümerli çivi yazmanları ve Tanrı'ların temsilcisi Sümerli eliti bilmiyor. (O zamanın yazıları bile toprak üstüne, oradan hop çömlek fırınına!) Ve insanların Tanrılara ve onların yeni temsilcisi gölgesi şeysi veysi olan tiplere hizmet amacıyla çalışmak için yaratılmadığına (yani ortaya çıkmadığına) inanan çok büyük bir kesim var. Dünyada aklıbaşında insanların oluşturduğu bu kesim, Sümerli ticaret erbabının malının hesabını tutmak için icad ettiği yazı sayesinde, tarih boyunca özgürce düşündüğü her şeyi yazanların ve kendi kafası/aklıyla düşünenlerin torunları. İşte bu insanlar, nasıl meydana çıktıklarını, çömlekçi "Yaradılış teorisi"ne kulak asmadan araştırarak yüzlerce yıllık bir "Evrim teorisi" külliyatı oluşturdular ve o teoriye sadece inanmayıp, onu 'biliyorlar' ve bilmekle de kalmayıp, asıl yaradılışı, yani yeryüzünde hayatın nasıl ortadan çıktığını da araştırıyorlar, bu konuda teoriler var ve yaratıcılığın sadece maddi değil manevi boyutu da konu ediliyor. Hayat maddiden çok manevi bir şey, bu da idrak ediliyor, ama bunun için ille de çömlekçi Tanrıların hikayelerine "inanmak" gerekmiyor...
İnsan, hikayeler anlatan, hikayeler dinleyen bir varlıktır. Topraktan insan yaratmak çok iyi bir hikayedir, sembolik yanı yüksektir ve bu hikayeyi çeşitli şekillerde yorumlamak mümkündür (hikayenin gücü de buradan geliyor zaten). Nuray'dan sonraki çağlarda da hikayeler olacak, topraktan insan yaratmak da anlatılacak, ama bu hikayelere inanmak konusunda insanlar seçici, hele Nuray Mert'den sonra çok daha seçici olacaklar ve halklara Hans/Mans diye dil uzatmayacaklar...
(1 Ağustos 2017)