Hazarlar ve Musevi kökenli Selçuklular

Selçuklu Save Cuma Camii, İran

Anadolu’yu Türkiye haline getiren 4. kuşak Selçuklular kadar, onların kökeni de ilginç. Bu hanedanlığa adını veren Selçuk Bey’in neredeyse bütün hayatını geçirdiği Hazar Hanlığı ve kültürü de önem kazanıyor, çünkü Selçuk Bey’in adı, “Hz. Musa’nın sepeti” anlamında, “Salcık”. Hz. Musa’nın (İbranice: Moşe) hikayesini herkes bilir. Firavun, Yahudilerin yeni doğan bütün erkek çocuklarının öldürülmesini emredince, Annesi onu küçük bir sepete koyup nehre bırakır. Selçuklu’nun adı, Hz. Musa’yı koruyup taşıyan o sepetten gelir.

   Selçuk/Salcık Bey’in içinde büyüdüğü Hazar eliti gibi inançlı bir Yahudi olduğu anlaşılıyor. Oğullarına da bu yüzden Yahudi isimleri vermiş olmalı: Musa, Mikail, İsrail, Yunus… Ama Hazarlar’la Selçuklu ailesinin anlaşamadığı konu, Müslümanlaşan Maveraünnehr Göçerlerine/Türklere karşı tutumdu.

   Hazarlar (İbranice: Kuzarim), 7. yüzyılda kurdukları bağımsız Hanlıklarıyla Kafkasların kuzeyinde ve bugün onların adıyla anılan Hazar Denizi’nin kuzey kıyılarında üsleniyorlardı. Hazarlar, 8. yüzyılın sonundan itibaren Yahudiliği kabul ettiler ve Hazar Hanlığının dîni haline getirdiler.

   Hazarların sadece yönetici elitinin mi yoksa halkının da mı Yahudi dinini benimsediği konusunda net bilgi yok, ama Selçuk Bey’in babası ve Hazar Han’ının komutanı “Demiryaylı” Dukak/Dokak Bey’in de Yahudi olduğu anlaşılıyor, ama Selçukluların hükmettiği Göçerler esasen, klasik Türk inancını sürdürüyorlar. Bu inanca göre Asya’nın göçer kültüründe Tanrı/Tengri/Tengere (Çinlilerde: Tian), Ülgen diye de anılırken, Yer Tanrıçası Umay, yeraltı Tanrısı da Erlik’tir. Kamlar, Alemler arasında aracılık yaparlar ve eski sözlü mistik hikayeleri anlatır, kuşaktan kuşağa aktarırlar. Göçebe elitler ise, çeşitli dinleri kabul etmişlerdir. Hazarlarda da buna benzer bir durumun sözkonusu olduğu, halkın esasen eski Türk dinini yaşattığı söylenebilir, ama halkın yönetici elitten etkilenmesi çok normaldir ve elitin dini zaman içinde halka da mal olur. Hazar ülkesinde Hristiyanların, daha sonra Müslümanların da yaşadığı anlaşılıyor.

   Hazarların Yahudiliği kabul ettiği dönemde, Bizans (Doğu Roma) ile de çok iyi ilişkileri var ve bu iyi ilişkiler eski, Göktürk dönemine kadar uzanıyor (bu ittifak hakkında Blogda da bir yazı bulunuyor), zira Hazarlar da dev bir koalisyon ve Göktürkler’le akraba.

   Hazarlar, tüm Türk boyları gibi etnik tek bir gruptan oluşmuyorlar, aralarında eski İskitlerle akraba gruplardan tutun da (Buddha da İskit kökenlidir, “Sakyamuni” adı da oradan gelir), Oğuzlara, Peçeneklere kadar çeşitli halk grupları var ve Rusya bozkırını kontrol ediyorlar.

   Hazar Hanlığı, Göktürklerin 552’de Çin tarafından yenilip dağıtılmasının ardından ortaya çıkmış. Batı Göktürklerden daha sonra Bulgarlar ayrılıp, Dulo Hanedanlığı ile bağımsız bir halk haline gelmişler. Ama bu halkları ve ülkeleri kuranların hemen hepsi Aşina Hanedanıyla ilişkili.

   Avrasya’nın kuzeyinde, Sibirya’yı da içine alan “Arktik Bölge”yi de kapsayan kuzey ve Orta Asya, Güneyde Hint uygarlığı, Güneydoğu’da Çin uygarlığı, Güneybatı’da Fars uygarlığı ile komşu. Ve bu bölgeyi kontrol edip, tarih boyunca zaman zaman Çin’i, Hint’i ve İran’ı da yöneten Göçer kültürünün tarihte bilinen en eski/köklü Hanedanlığı Aşinalardır.

   Çingisli Moğol hanedanlığı ve onların Fars Vezirleri dönemi öncesinde, Aşinalar soyu birçok Hanlığın başında veya yanındaydı. Hazarlar da, Göktürkleri yöneten Aşina hanedanının yönettiği Hanlıklardan biri.

   Hazarlar, Arapların kuzeye doğru genişlemesini durdurmuşlardır. Aşina soyundan Hazar Hanı İrbiz, zamanın en gelişmiş Abbasi Ordusunu Hazar sahillerinde durdurup yenmiştir. Bu olay, Abbasilerin Çin’in Batıya doğru genişlemesini -günümüze kadar- durduran Türk ve Abbasi ortak ordusunun 751 yılındaki Talas savaşı kadar önemlidir.

   Hazarlar, Yahudiliği kabul ettikleri dönemde, tarihlerinin en güçlü dönemini yaşıyorladı ve Kırım dahil bütün kuzey Karadeniz sahilini, iç Asya’yı Aral Gölüne kadar kontrol ediyorlardı. Kontrol alanları, bugünkü İran’ın üç mislinden fazlaydı. Hazarlar, takıştıkları Doğu Roma ile, (mesela İmparator II. Justinian ile) akrabalık da kurdular. Bizans sarayına gelin giden bazı Hazar prenseslerinin adları Bizans İmparatorluğunun sonuna kadar yaşatılmıştır. Bizans döneminde Pera’da (bugünkü Beyoğlu’nda) yaşayan Yahudiler, Hazar kökenlilerdi.

   Doğu Avrupa’da Hitler tarafından soykırıma tâbi tutulan Yahudilerin de Hazar kökenli oldukları, artık daha emin olunan bir gerçek. Hazar Hanlığına, Kiev’li Ruslar son verdi, ama tarih esasen bir devamlılıktan ibarettir. Hazarların torunları, çeşitli ülkelerde yaşamaya devam ediyor.