İslamcılık iflas edip İslamcıların tedavülden kalkacağı günler yaklaştıkça, dikkatler, onlardan boşalacak yeri dolduracak sekülerlere yöneliyor. İslamcılar gücü ellerine geçirmeden önce eğitimli modern seküler Türklerin (özellikle "X-Kuşağı"nın) "Batı karşısındaki aşağılık kompleksi" boyutundaki kimlik sorunu dikkat çekiyordu. İslamcılar buharlaşırken, sorunun tamamen aşılmadığı görünüyor. 2022 son haftalarda modern sekülerlerin müzmin sorunuyla yeniden karşılaşmak benim için "ilginç" bir deneyimdi. Konunun en acı veren çarpıcı yanı, bu sorundan muzdarip insanların fevkalade mutsuz ve karamsar olmaları. Sorun, bereket versin ürkütücü değil, zira internetle büyüyen ve Türkiye'yi önümüzdeki 20 yıl içinde bambaşka bir yere taşıyAcak olan "Z-Kuşağı"nın böyle bir sorunu bulunmuyor, çünkü internetten edindiği o eşitlikçi/zarif yanıyla çeşitli kültürler arasında bir üstünlük-düşüklük hiyerarşisi kurmuyor, kendini diğerlerinden değersiz veya değerli görmüyor.
Türkiye'de 1990'lardan itibaren İslamcılığın yayılıp müritten âlâ "sadık" taraftar bulabilmesini İlluminati'ye, "Amarikan emm'peryalizmi"ne bağlayanlar da çıkacaktır mutlaka! Ama nasıl olup da insanların islamcılara böyle "bağlanabildiği", sekülerlerden neden bu kadar nefret edip uzaklaşabildiği henüz pek konuşulmuyor. Konjonktürel İslamcılar, "kültürümüzden uzaklaşıldı" deyip, o "uzaklaşılan" kültürü de "islamcı İslamı"na indirgeyip o önemli boşluğu asla dolduramadılar. Boşluk, kuru ideolojinin eski Sol'dan aparma terminolojisiyle, hat sanatı ve Ney kursuyla doldurulabilecek bir şey hiç değildi.
Eğitimli orta halli modern seküler Türklerin yılbaşı programlarına kadar sızan "İngiliz hayranlığı", ne kadar iyi İngilizce konuştuğunu stand up komedilerde bile sergilemek çabası, "Londra'da ev sahibi olmak"la ölçülen sınıf atlamışlık göstergelerinin bir tür şehirli kültürüne dönüştüğünün ifadesi, inatla yeniden dikkat çekiyor. Aynı insanların İngilizleri "emperyalist" diye nitelemeye devam etmesi, Avrupalı akranları modernlerin her lafında "Türkleri aşağılama çabası ve düşmanlık" aramaları, yaşadıkları müthiş özgüvensizliği gösteriyor. Sekülerlerin bu onmaz ezikliğine karşın İslamcıların dikbaşlı tavrının halkta (mesela Almanya'daki Türklerde) karşılık bulması tesadüf olmasa gerek.
Eğitimli modern seküler Türklerin karamsarlıklarının altında, mürit tipli seçmenlere, altı yaşında evlendirilen kızlara bakarak, "bu gidişle, bu halkla asla Avrupalılar gibi olamayız" fikriyatı yatıyor. Elbette hiçbir zaman cümbür cemaat onlar gibi olunmayacak. Onlar gibi olmak şart mı? Asıl soru bu. Attila İlhan'ın "Kolejli kızlar neden mutsuz" yazısında, kolejli kızların mutsuzluğunu "Buraya fazlalar ama Batıya da yetmezler" diye açıklaması, kıstası sadece Batı olan eski zihniyetin kısır döngüsünü gösteriyor, -hem de o kızlar için değil büyük şair için. Hintliler böyle değiller mesela. Çin'e bile din, Budizm ihraç etmiş bir yer Hindistan ve kendi değerinin bilincinde. Özgüvenli. İngiltere'nin kıstaslarıyla oraya bakacaksak, Hindistan'daki sefaletin ve "eski feodal yapılar"ın, Türkiye'dekilerden çok daha "geri" olduklarını söyleyebiliriz.
Konunun özü galiba şu: Türkiye'nin kültürü İngiltere'den/Avrupa'dan ne daha düşük, ne daha ilkel, -sadece daha FARKLI ve orijinalliği nedeniyle de son derece değerli. Doğuya-Batıya hakim olan yeni zihniyet böyle bir şey ve çok daha sağlıklı.
Konunun diğer yanı, günümüzün eğitimli modern Avrupalılarının kendi kültürlerini diğerlerine "üstün" görmeyi büyük ayıp saydıkları halde eğitimli modern Türklerin bunu yirmi yıldır hâlâ görememiş olmaları. Yani, sosyal medyada trol boyutunda esip gürleyen cahil faşistleri saymazsak, eğitimli Avrupalının hele Türkiye'nin insanına yukarıdan bakması falan söz konusu değil. Bu tip üsttenci bakışlar 21'inci yüzyılda tarih oldu. Günümüzde başka kültürleri aşağılayan birinin eğitimli modern bir Avrupalıyla aynı masada kendine yer bulması imkansız.
Eğitimli modern seküler Türklerin artık kendilerini sevmeyi saymayı öğrenmeleri, dolduramadıkları o boşluğun "toptan başkası gibi olmak"la ilgili olduğunu nihayet anlamaları, önyargıları düşmanlıkları bir kenara bırakıp, dünyaya kendi gözleriyle bakmaları gerekiyor.