Hayatın ne kadar değiştiğini anlamak için sadece tarihe bakmak yetmiyor, her zamanın kendine özgü bir bakış açısının olduğu, insanların başka zamanlarda başka gözlüklerle geçmişe ve geleceğe baktıklarını da anlamak gerekiyor. Mesela o muazzam antik Roma ve Yunan sanatının taşa hayat verip inanılmaz güzellikte haykeller üreten ve eski Roma imparatorlarının nasıl yüz hatlarına sahip olduklarını bugün bile her sanatçının başaramayacağı ölçülerde mükemmel ve gerçekçi bir şekilde ifade eden bir sanatçılar devrinin ardından, iki boyutlu ilkel resimler üreten Hristiyan sanatının nasıl ortaya çıkıp eski mükemmel sanatlar devrini sildiğini anlamak için, insanların nasıl “fikir” değiştirdiklerine iyi bakmak gerekiyor. Bu konuda Catherine Nixey’in, “Klasik Dünyanın Hristiyanlar tarafından yıkılışı”nı anlatan “Kasvetli Çağ” adlı kitabı, önemli bir başvuru kaynağı olabilir. Aziz Augustinus, bu imhayı, “Paganların ve putperestlerin bütün bâtıl inançlarının yok edilmesi, Tanrı’nın istediği, Tanrı’nın emrettiği, Tanrı’nın ilan ettiği şeydir” diye ifade eder. Kitabın girişinde, Hristiyanların, Roma uygarlığının Suriye’deki yıldızı Palmyra’yı din adına 380’li yıllarda nasıl yok ettiği anlatılıyor. Aynı yıkımı 21. Yüzyılda da IŞİD yeniden yapmaya kalkmıştı.
Ruh hallerinin değişim aşamasında, yeni gerçeklik algılarının hakim olmaya başladığı dönemlerde, daha öncesinden vazgeçmek hali, malesef böyle yıkımlara neden olobiliyor ve değişimin istikameti -bazılarının sandığı gibi- ille de daha iyiye daha mükemmele doğru değil, mutlaka “daha başka”ya doğru oluyor.
Böyle önemli Değişim/Dönüşüm dönemlerinde akıntıya kapılmak yerine, değişen gerçeklik algısını kavrayıp ona bilinçli bir şekilde eşlik etmek için gerekli en önemli meziyet, insanın eskilerden benimsediği fikriyatı yeniden değerlendirebilmesi ve yeni koşullara durumlara göre yeniden kurgulamasıdır, -kısacası fikir değiştirmeyi bir eksiklik değil bir meziyet olarak anlamak ve algılamak gerekir.
İnsanlar fikirlerini kolay değiştirmezler ve yaşadıkları olağanüstü zamanlarda bu yüzden büyük kafa karışıklıkları yaşarlar. Eski bildik alışıldık bilgilerin ve davranış kalıplarının artık işlemediğini kabul etmek zordur. İşte böyle zamanlarda fikir değiştirmek edimini bir karakter “meselesi” yapmadan işletmenin en kolay yolu, “Bilim insanı gibi düşünmek”dir. Eğer önünüze gelen verileri objektif bir şekilde kişiselleştirmeden değerlendirirseniz, değişen veriler ışığında farklı sonuçlara varırsınız ve bu da sizi rahatsız etmez. Bilim insanlarının fikir üretme prosesi böyle işler. Günümüzde insanlar kendi kişiliklerini fikirleriyle özdeşleştirmeye oldukça yatkınlar, bu da fikir değiştirmelerini zorlaştırıyor. Özgüvenli bir şekilde sorgulanması bırakılıp kanıksanmış fikir ve bilgilerin tuzağına düşmek yerine, kendini ve bildiklerini sorgulamayı izzet-i nefis meselesi yapmayan bir mütevazilik, yeni dönemin gerekli özelliklerinden biri sayılıyor.
Günümüzde akıl; bilmek ve öğrenmek kapasitesinin yüksekliği ile değerlendiriliyor ve IQ testleri türünden soyut ölçüler kullanılıyor. Ama herşeyin değişmeye başladığı ve gerçeklik algısının da değişmek zorunda olduğu zamanlarda yüksek IQ sahibi “akıllı” insanların yanılma payı malesef daha yüksek, bunun nedeni de, yüksek IQ sahibi olanların baktıkları yerde -çok şey bilmelerinin bir sonucu olarak- eski bildiklerine uygun daha fazla matris/şekil/form/veri görmeleri ve yorumlarını onlara göre yapmaları. Entelektüeller devrinin 20. Yüzyıl sununda neredeyse kapanıp 1990’lardan itibaren “uzmanlar” devrinin açıldığı, medyada entelektüeller yerine uzmanların boy gösterdiği günümüzde, uzmanların alışılmadık sıklıkta yanılmalarının nedeni de bu.
İnsanları can kulağıyla dinlemek, mütevazi olmak, yanlışlığı ortaya çıkmış fikirleri -başkaları tarafından- “kişiliğinin bir parçası” sayılabildiği halde savunmaya devam etmemek, karşınızdaki insanların da kendi fikirlerini sorgulamalarını kolaylaştıran iyi bir psikolojik etki yapıyor.
Değişim, önce insanın kendisinde başlıyor. Toplumların fikirlerini zaman içinde değiştirmesi konusuna değinmeden önce, kendini değiştirmenin önemini kavramak gerekiyor.