Baron Ungern von Sternberg ve Moğolların öfkeli koruyucu ruhu Yamsarang


K
ahire'deki büyük piramidin içinde boş bir lahit vardır. Hiçbir zaman bir Firavunun mezarı olmadığı anlaşılan bu lahitin ve piramidin matematiğinin bir tür tarih kronolojisi içerdiğine dair fikir yürüten bilimcilerden biri, yirmi yıl kadar önce, kronolojinin, geleceğe doğru devam ettiğini anlayınca oldukça heyecanlanmış olmalıdır. Kronolojinin 2001 yılında son bulduğunu hesaplayan bu alimin -kendine göre- bazı sonuçlara vardığını görüyoruz. Mesela piramitte özellikle işaretlenen tarihlerden biri de 1913'tür ve o bunu, Avrupa'daki Türk hakimiyetinin sonu diye yorumluyor. Ama bizim konumuz, piramitte o yıllarda başlatılıp 1945 yılında sona eren -insanlık tarihinin 2001 yılına kadarki en karanlık çağının- iki çılgın savaşçısıyla ilgilidir.

Bunlardan birinin adı Enver'dir. Padişahın damadı, maceraperest, korkusuz, insan hayatına değer vermeyen, yüksek hedefleri olan, Türklerin üzerine bir karabasan gibi çöküp bugün de tam atlatamadıkları yenilmişlik duygusunun gözü kara intikamcısıdır. Kendini ve yanındakileri ölüme atmaktan çekinmeyen bir savaşçı. Ama kötü bir komutandır. Asla teslim olmayan ve tekbaşına kalsa da kafasının dikine giden biridir. Balkanlarda felaket yaşamış Türklere ikinci ve daha büyük bir felaket yaşattığı halde, Türk İmparatorluğunun kaybedilmesine neden olduğu halde, kahramanlığıyla ve gözü karalığıyla kendini Türklere sevdirmiş biridir. Enver, Türklerin modern tarihindeki kanlı ve yırtıcı yüzüdür. Enver, öfkeli bir savaş beyidir -tıpkı Baron Ungern gibi. 

Enver hakkında herkes birşeyler okumuştur, onu tanır. Ama Baron Ungern'i kimse tanımaz. Ben onu, Sibirya şamanlığı ve Orta Asya mistisizminin iki Dünya Savaşı arasındaki tarihini incelerken keşfettim. Hakkında birkaç kitap ve benim bildiğim/ezberlediğim çok güzel bir çizgi roman (Hugo Pratt, "Corto Maltese Sibirya'da") dışında pek literatür bulunmayan bu ilginç adam, Enver'in daha kırgın, daha kanlı ve daha gözü kara versiyonudur. Enver'i bilemem ama, Orta Asya'ya derinlemesine nüfuz edebilmiş biridir. Sadece şamanlığı ve eski kehanet yöntemlerini, Tibet/Moğol Budist mistisizmini değil, eski savaş yöntemlerini de bilen kültürlü biridir. Tek bilmediği, Enver'in de bilmediği şeydir: Zamanın kalitesi. İşte bu, onların hedeflerine/tarzlarına aykırı bir yönde ilerlediğinden ikisi de yenilmiştir. Bu önemli zaman faktörünü kendince bilip Baron Ungern'e anlatan ve ona yenileceğini söyleyen danışmanını (bir şamandır) öldürmesi de -Baron Ungern'in zamana meydan okumasıyla ilgilidir. Enver de böyleydi. Fakat bazen, bile bile ölmek de gerekebilir.

Bu olay, Türklerin ve Moğolların, 1913-1945 döneminde, savaşlar silsilesinin henüz çok yıkıcı olmadığı ilk zamanında yenilip, İkinci Dünya Savaşı'nın daha korkunç yıkımından kurtulmalarını da beraberinde getirmiştir. Doğru hareket, savaşa mümkün olduğunca girmeyip, savunmacı bir pozisyon belirlemek ve bir taraftan da yeni döneme göre değişmek olmalıydı. (Dünyada bu değişim, malesef sadece liberalleşme ve sosyalistleşme istikametinde olmuştur -ki ikisi de ehveni şer'dir) 

Enver'in özellikle ordunun değiştirilip yenilenmesinde çok önemli olumlu bir rolü vardır ve İngiltere'nin, Almanya'nın bile savaştan yorulduğu bir ortamda Türk Ordusunun savaş kabiliyetini koruması ve savaşa devam edebilmesi (sonra Kurtuluş Savaşını da yapabilmesi) onun bu ilk çabaları sayesinde olabilmiştir. 

Piramitlerdeki geçmiş ve gelecek kronolojinde ayrıntıları verilen bu olaylar zincirinde Türkleri ilgilendiren ilk kişi İsmail Enver'dir. Tek başına Türkistan'a gidip dünyaya kafa tutmaya kalktığı ve Samerkand merkezli bir Turan kağanlığı kurmayı hayal ettiği son mücadele yılı 1921'de, aynı kendi gibi dünyaya kafa tutan başka birini mutlaka duymuş olmalıdır. Sarı bıyıklı, vahşi bakışlı ateş gibi bir savaşçı: Baron Robert Nikolai Maximilian Ungern von Sternberg. Bu uzun adın soyu, Avusturya'dan geliyor. 1813 yılında basılmış bir kitapta, bu adamın dedeleriyle ilgili notlar bulduğumu söylemeliyim. Gözlerinin içine kimsenin bakamadığı bu savaşçı, Osmanlılar gibi yenilmiş iki imparatorluğun öfkeli oğludur. Tıpkı Enver Paşa gibi Asya'da intikam aramıştır. Hanlar hanı Çingis Han'ın ordusunu diriltmeye çalışmıştır ve bunda altı ay boyunca muvaffak olmuştur. Moğollar onun, uzaklardan onları korumaya gelen öfkeli ruh Yamsarang olduğunu düşünüyorlardı. son derece gaddar, kanlı bir savaşçı.

Kendine 'Ungern von Sternberg' diyen bu genç subay, Moğol şamanlarının, bilge Budistlerin ve Moğol savaşçıların, Çingis Han'ın pırıltısına sahip son savaşçı olduğuna inandıkları kişidir. O yüzden de dehşet uyandıracak kadar korkunç cinayetler işlemesine göz yummuş ama bir yerde onun gaddarlığına isyan etmişlerdir. 

Piramitlerin işaret ettiği korkunç çağın "hakkını" veren 'Kanlı Baron'dur Ungern von Sternberg ve bu lakabından gocunmadığı, tam tersine bundan gurur duyduğu da bilinmektedir. Çarın Askeri Akademisinden mezun olduktan sonra ilk görev yeri Sibirya'da Buryatların bölgesiydi. Orada ilk kez göçebe yaşamın özgür doğasını tanıdı ve göçebelerin gizemine de erdi. Bu, göçebelerin gücünü de anlamış olmaktır aynı zamanda.

Ungern von Sternberg, Avusturya'nın Graz şehrinde doğdu. Bir Rus sahil şehri olan Reval'da yetişti (şehrin adı, 1918 Şubatında 'Tallinn' diye değiştirilmiştir -Bugünkü Estonya'nın başkentidir). Birinci Dünya Savaşı'nın ardından hem birinci vatanı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nu, hem de ikinci vatanı Romanov Çarlığı Rus İmparatorluğunu yitirdi. Genç Baron, Beyaz Ordu'nun komutanlarından Semyonov'dan ayrılarak, Beyazların komutanı Kolçak'ın emrinden çıktı ve Batı Uygarlığına karşı savaşmaya, Çin'de (Moğol kökenli) Mançu Hanedanlığını yeniden canlandırmaya karar verdi. Danışmanı baş şamanı ile yaptığı uzun bir ayinden sonra Moğolların ruhunu uyandırıp Çin'e ve Kızıl orduya saldırmaya karar verdi. Japonlardan silah ve teçhizat aldı, yardım gördü. Bu sırada Kore'deki bağımsızlık hareketini bastırmakla meşgul olan Japonlar, ona istedikleri kadar yardım edemediler. Ama Baron Ungern'in emrindeki birlikle Rus Ordusunu terkedip Moğol Ordusu haline getirmesi ve Moğolistan'a girmesi, tamamen Japonların lojistik desteği sayesinde olabilmiştir. 

Ungern von Sternberg, 1921 yılı başında Moğolistan'ın Çin işgalindeki merkezine girdi ve başkent Örgöö'yü aldı (Batıda bilinen adıyla 'Urga' şehri. 1924'den beri adı Ulaanbaatar'dır. 'Kızıl Kahraman' demektir). 13 Mart 1921'de bağımsız Moğolistan'da bir monarşi kurdu. Burada saygı gösterilmesi gereken bir tavırla kendini Han falan ilan etmeyip, o zamanlar Bogd Han adıyla tanınan Moğolistan'ın dini lideri Yepsundamba Hutuktu'yu, özgür Moğolistan'ın ilk hükümdarı olarak tahta çıkarmıştır. Çinlilerin esaretinden (hapisten) kurtardığı yeni hkümdar Bogd Han da Ungern von Sternberg'i, Moğolların öfkeli koruyucu ruhu Yamsarang'ın yeniden bedenlenmesi ilan etmiştir. Baron Ungern, burada Moğulların iç dengesine de dikkat etti. Mesela 1919'daki Çin işgalinden sonra bağımsızlık için mücadele eden Sovyet yanlısı sosyalist Moğol partisi de Baron Ungern'in tahta çıkardığı Bogd Han'a biat etmiştir. Çin işgalinden kurtularak büyük bir Moğolistan kurma ideali, başından beri Japonlar tarafından aktif bir biçimde desteklenmiştir. (Japonlar daha sonra Mançurya'da Mançukuo'yu da kurup son Çin İmparatoru Pu Yi'yi -bir Mançu olduğu için- Mançokuo Hükümdarı ilan etmişlerdi. Mançukuo, 1946'da savaştan sonra Çin'e verilmiş ve ortadan kalkmıştır)

Ungern von Sternberg, başta kanlı düşmanı olduğu Bolşevikler ve Yahudiler olmak üzere, eline geçirdiği düşmanlarını korkunç yöntemlerle öldürüyordu. Çarlık istihbaratı Çeka'nın karşı propaganda amacıyla uydurup yazdığı, bugüne kadar kötü etkisini sürdüren ve Hitler'e "ilham" veren "Siyon Protokelleri" kitabının Baron Ungern'i çok etkilediği kesindir. Ama gaddarlığı sonucu kendi adamlarının ve Moğolların güvenini kaybetti, nefretini kazandı. Kızıl Ordu, Baron Ungern'in kendi adamlarının da bilgisi dahilinde Örgöö'ye girdi. Baron Ungern, Enver Paşa'nın ölümünden onüç gün sonra 21 Ağustos 1921'de kendi subayları tarafından tutklanıp Kızıl Ordu'ya teslim edildi. Novanikolayevsk'de, askeri bir mahkemeye çıkarıldıktan sonra 35 yaşındayken kurşuna dizilerek öldürüldü. Baron Ungern ve Tacikistan'da savaşarak 40 yaşında ölen Enver, Türk ve Moğol'ların intikamcı kanlı savaş damarının iki önemli temsilcisiydi.