"Kürt Milliyetçiliği ve sosyo-ekonomisi" yazılarına giriş

Kısa yazılar yazmayı hedeflemekle, böyle bir konu seçmek, elbette çelişiyor! Ama bu konunun masaya yatırılması artık bir zorunluluk. Zira, yürütülen tartışmaların, işin sosyo-ekonomik temeliyle ve onun tarihsel süreciyle ilgilendiğini, bugüne dek hiç görmedim. "Çözüm" için elbette tek başına yetersiz. Ama sorunun anlaşılmasına ve kangren olmuş yolların artık terkedilmesine katkıda bulunabilir. Milliyetçilik demek kapitalizm demektir, azınlık milliyetçiliği de öyle! Ama neden ve nasıl öyledir? İşte bu, kapitalizm öncesinde kimsenin aklına düşmeyen konularda bugün nasıl kanlı-bıçaklı olunduğunu anlamaya yardımcı olacaktır.
"İddialı!" başlığa bakıp, burada sadece "Kürt Milliyetçiliği" yazacağımı, Türk Milliyetçiliğini kayıracağımı falan sanan çok aldanır. Bütün milliyetçiliklerin canı Cehenneme...
Asıl konumuz, "Milliyetçiliğin sosyo-ekonomisi" -yani kapitalizm ve milliyetçilik ilişkisi, ayrılıkçılık/gayrılıkçılık ilişkisi. Rumlarla ve Ermenilerle yaşananların şimdi de Kürtlerle yaşanmaması için bu milliyetçilik kanserinin ne olduğunu iyi anlamak gerekiyor. Anlamadan, herhangi bir milliyetçilik üzerine konuşmak ve bu konuda birşeylerin çözümü için yol almak -son otuz yıldır görüldüğü üzere- mümkün değildir. "Tartışmalar", havanda su dövmekten öteye, milliyetçiliğe hizmetten öteye gidemez. Aslında Kürt milliyetçiliği, Türk milliyetçiliği yoktur, milliyetçilik denen birşey vardır. O lafın başına Kamboçya, Hint, Sünni, Türk veya Kürt sıfatını getirmeniz, olayın kendini değiştirmez. Ve o olay, milliyetçiliktir. Çeşitli milliyetçilik türleri, çeşitli kapitalizm türleri ve konjoktürlerinin siyasi ifade biçimleridir. Milliyetçilik, kapitalizm varolduğu sürece farklı şekillerde (zayıflayarak veya güçlenerek) varolacaktır. Azınlık milliyetçiliği (mikro milliyetçilik), Türkiye'de de olduğu gibi neoliberal toplumlardaki uçurum boyutundaki gelir/zenginlik farklılıklarının ifade biçimlerinden biridir. Bir kimlikçilik modeliyle karşımızda. Türkiye'nin klasik resmi milliyetçiliği (makro milliyetçilik), kapitalist süreç içinde geri dönülmez biçimde bozulduğuna göre, şimdilik daha makul bir bütünsel milliyetçiliğe kafa yormak gerekiyor olabilir. Kuzey Irak'daki yarı bağımsız Kürdistan'ın "Türkiye'nin Amerikalı müttefikleri sayesinde!" ortaya çıktığı ve neoliberal sosyo-ekonomik bozuklukların hergün yeniden üretildiği bir yerde, neoliberal bir Hükümetin "Kürt Sorunu"nu çözmesi ancak kırmızı kar yağdığında mümkün olabilir! Bu şartlar altında, "Türk ve Kürt" özneli cümlelerle ulaşılabilecek "çözüm", ancak bir bölünme olabilir. Bunlara döneceğiz elbette. Konu yılan hikayesinden daha uzun olduğundan, bu giriş notunu burada bitiriyoruz. İlk yazı, bu akşam veya önümüzdeki günlerde.
Selamlar!