Spekülasyon: Devrimler çağı geri mi geliyor?
Spekülasyonlara devam...
Devrimler devri kapandı. Neredeyse otuz yıldır, devrimci falan olmak, alay konusu. Bir devir sona erdi, evli evine kövlü kövüne döndü (-müdür?)
(Evet aralarından çok müdür çıktı!.. Reklamcıları, gazetecileri, sanatçıları da cabası)
Herhalde bundan böyle işe git-gel, üret-tüket sonsuza dek sürecek bir sıkıcı "demokrasi" çağı yaşanacağı sanıldı... Öyle olmayacağını herkes biliyor artık.
Şimdi "iyimser" (ve de gülümser) liberal aydın bulmak bile zorlaştı.
Tersine, herkes karamsar.
(Hadi karamsar değil, 'dikkatli' diyelim -ki daha doğru bir deyim olacaktır)
İyimser olmak şimdi önemli, ama gerçekçi olmak koşuluyla.
Ancak o zaman, en kötü durumlar bile iyimserliği sarsamaz.
Sadede gelelim.
Dünyada firmalara (ve hatta ülkelere) danışmanlık hizmeti veren 'Trend araştırma firmaları' vardır ve bir tür 'think tank' gibi çalışırlar. Bu firmalardan bazılarını takip etmek sahiden ilginç olabiliyor. Mesela Mathias Horx ve firması, ilk defa 'Trend araştırmaları' (Trendforschung) terimini dünyaya mal etmiş kişilerden biridir. Bundan onbeş yıl önce seri Trend kitapları dizisinin ilkini yayımladığında (kitabın dizaynı müthişti), henüz internet falan da yok gibi birşeydi. Tam bir neoliberal teorisyen oldu. Ona kalsa bugünlerde uzaya turistik seferlere çıkmış olmamız, oradaki boşluğa boş boş bakmış olmamız gerekiyordu.
(Mathias Horx elbette eski bir Solcu!)
Şimdi, kriz sonrasının meslekleri, yükselen iş alanları falan diye sayıklayıp duruyor. Yükselecek neoliberal bir ekonomiden bahsediyor. Spekülatif tahminlerden kaçınan, piyasa budalası bir düşünürümüzdür. Ama o bile, geleceğin baş sorununu (ve devrimci "Sınıf"ı) tesbit ediyor: işsizler... Yani para/iş/meslek üzerinden tarif edilen toplumun dışında kalan ve böylece hem burjuvazi hem proleterya, hem köylülük hem de beyaz yakalıların ötesinde yer alan: Sınıfsızlar Sınıfı...
Ama Mathias Horx'un ve ondan çok daha cesur, çok daha yerinde tahminler yürütebilen Gerald Celente'nin 'Geleceğin Mesleği' diye sundukları işlerin başında gelen konu, aslında çok şey söylüyor: 'Survival Scut.'
Bu "gelecek" mesleği, sistemin merkez ülkelerinde üslenen uluslarötesi büyük firmaların, dünyanın kaosa gireceği yerlerdeki işlerinin güvenliğini sağlamak işi diye özetlenebilir. Yani oralardaki iş/güç sahibi 'sınıflı azınlık'ın, 'sınıfsız çoğunluk' tarafından ezilmesini önlemeye çalışmak. Burada askerlikten bahsetmiyoruz. Daha çok, kaos ortamını ve bu müstakbel kaos bölgelerini iyi tanıyan, oralardaki isyancılarla statüko güçleri arasında -firmalar adına- görüşmeler yapabilecek, ara bulabilecek, yeraltı kaynaklarının çıkarılmasını garantileyebilecek adamlar aranıyor. Her yolun mübah olabileceği ortamlarda firmaların çıkarlarını gözetebilecek, bunun için her yola başvurabilecek adamların yükselen mesleği.
Celente, önemli bir Trend tahmincisi ve bu konuda en çok güvenilenlerden, dünyadaki en saygın olanlardan biri. Sovyetler Birliğinin çöküşünden tutun da, son ekonomik krizlere kadar hepsini önceden tahmin etmiş bir araştırmacı. Son tahminleri bizi özellikle ilgilendiriyor:
Celente, yakında -en çok biriki yıl içinde- Avrupa dahil, dünyanın heryerinde iç savaşlar çıkacağını söylüyor. (Bunu IMF Parabürokratları da söylediğinden buraya alenen yazıyoruz)
Ama daha önemlisi, Mathias Horx gibi, böyle ayaklanmalardan Avrupa ve Amerika'nın muaf kalacağını söyleMİyor. Tam tersine. En geç üç yıl içinde "gelişmiş" ülkelerde iç savaşlar devrimler olacağını ve devrimler çağının yeni bir formatta yeniden açılacağını öngörüyor. "Devrimler" denen kaos ve barbarlık döneminin öznesi ise: İşsizler.
Daha kesin konuşmak gerekirse: İşsizlik sorunu çözülmezse, o zaman ortalık fena halde karışacaktır. (-Ki çözümü, "herkese iş bulalım, kurtulalım" şeklinde anlaMAmak gerekir. Herkese iş bulmak artık hem imkansız, hem gereksiz... Önemli olan, "iş" toplumunu aşmak...) Özellikle "gelişmiş" ülkelerde, nefes almanın bile özelleştirildiği yerlerde, olmadık olaylar olabilir.
Mesela, Davutoğlu'nun (herhalde anlamını pek düşünmeden) Azerileri ne kadar sevdiğini ve düşündüğünü anlatmak için söylediği gibi: "Gök yere inebilir!.."
İktidardaki betonarme "demokrat Müslüman" müteahhitlerin (odun inceliğindeki) "hassasiyetleri" sayesinde Türkiye, Davutoğlu'nun sözlerinin ne demek olduğunu yaşayıp 'görebilir'.
(Bunun bir sonucu olarak -çoğunluğun "demokratik" iradesiyle!- Türkiye'de "Müslüman" falan da kalmayabilir bu arada!)
Önümüzdeki kritik dönemi, ancak bugünkü Arabi/Emevi sultasından kurtulmuş bir Türkiye kolayca aşabilir. Yoksa "Hadi kolay gelsin" demek galiba yapılabilecek tek şey.
(İsteyen, tahtaya da vurulabilir tabii!)