Yazılı medyayla internet rekabeti hakkında
Son günlerde durulmuş görünmekle birlikte, medya tartışmaları sürüyor. Tartışmanın en güncel ve önemli yanı da, dijital medya ve internetle ilgili konular. Medya tartışmasını özellikle alevlendiren ve gazetelerde/dergilerde gündeme getiren, internet rekabeti oldu. Basın/medya dünyasında bir hayalet, internet hayaleti mi kol geziyor?
Hemen böyle bir yakıştırmada bulunmak pek doğru olmasa gerek, ama özellikle gazetecilerin internet medyasını (ve interneti) aşırı ciddiye aldıkları kesin.
İnternetin şimdilik ciddiye alınması gereken en önemli yanı, galiba onun olumlu yanı değil: Özellikle çocuklar ve gençler başta olmak üzere çok daha fazla insan bilgisayar başında zaman geçiriyor. Buradaki 'Bilgisayar' sözünü, 'internet' diye okumak da mümkün. Tıpkı daha önce, 'Eskiye nazaran çok daha fazla insanın televizyon başında fazla zaman geçirmesi' gibi. Çocuklar eskiden kitap okumaya özendirilirdi -şimdi de özendirilmeye çalışıyorlar. Ama bu gönülsüz bir çaba gibi görünüyor, çünkü son yirmi yıldır, yoğunluğu giderek artan bir "Bilgi Toplumu" rüzgarı estiriliyor. Okullarda bilgisayarlı eğitime geçiliyor, okulda bilgisayar olup olmadığı, okulun kalitesini ölçen ilk soruların başında geliyor.
Bilgisayar ve internet, sahiden bir kalite ölçüsü mü? Yoksa tersi mi?
Modern yaşam tarzına has özelliklerinden biri de 'Basın'dır. İlk kez insanlar "Her sabah, üzeri işaretlerle kaplı kağıtlara bakarak akıllı oluyorlar". Bir yerli, modern gazete kültürünü bu sözlerle özetlemiştir. Modern zamanların 'Bilgi Patlaması', okur-yazarlık'ın halk içinde hızla yaygınlaşmasıyla, kitlesel bir fenomen halini aldı. Asıl amaç, giderek karmaşıklaşan makinelerin ve üretim süreçlerinin hakkınca işletilebilmesi için çalışanlara zoraki iş becerisi edindirmekti. Okur-yazarlığın yaygınlaşmasının ilk önemli sonucu, sözel muhakeme yeteneğinin yaygınlaşıp gelişmesidir. Okumak, anlamak, muhakeme etmek... Bu bağlamda devreye giren diğer bazı konular çok daha önemlidir: Uzun süreye yayılmış düşünsel konsantrasyon (odaklanma) yeteneği... Okuduğunun (kitabın/bilginin ruhsal) değerini bilmek ve hakkını vermek... Belli bir entelektüel kalitenin oluşması, yaygınlaşması ve bu kalitenin yükselmesi. (Burada esasen, nitel bir manevi değerdir söz konusu olan)
Postmodern internet devrinde en göze çarpan önemli konu, 'okumak' ediminin önemli ölçüde erozyona uğramasıdır. Bu ne demek? Derin konsantrasyon gerektiren entelektüalizmin yerine, çabuk ve sığ bir enformasyon, yüzeysel bilgi geçmektedir (Fastfood bilgi!). Bilgisayar (ve televizyon) başında eskisinden daha fazla zaman geçirmek, kitap başında daha az zaman geçirmek anlamına geliyor. (Kitap ve söz odaklı -modernizmle bugünkü halini alan- düşünce tarzına eleştirilerimiz saklı kalmak koşuluyla) İnternetteki onca enformasyonu (ve bilgiyi) hakkıyla yorumlabilmek için, en başta kitap okuru olmak gerekiyor (-ki bu ilk şart). Kitap okuru azaldıkça, veya sistemli kitap okumaya ayrılan süre azaldıkça, (söz ağırlıklı toplumsal düzende) muhakeme yeteneğinin de düştüğünü/bozulduğunu görüyoruz.
"İnternet demokrasisi"ni haddinden fazla gözünde büyütenlerin döne döne üzerinde durdukları konu, internette herkesin eşit olduğu, eşit söz hakkına sahip olduğu, internetin sınırsız olduğu. Fakat demokrasi ve sahici tartışmalar için insanların birbirlerini görmeleri, hissetmeleri, birlikte olmaları gerektiği gibi "organik" -yani doğal- insan olmanın gerekleriyle ilgili konuları dikkate/cidiye almıyorlar. Sözün sadece söz değil, mimik, gestik, ton, ses, intibağ vs. ile birlikte düşünülmesi gerektiği gibi şeyler unutulmuş görünüyor. İnsanların her birinden, bedensiz bir tür kitap olması bekleniyor. Hadi önemsdiğimiz kitapları/okumaları anladık... Ama insanların tartışıp konuşurken birbirinin gözüne bakması gerektiği ne çabuk unutuldu! Bunlar olmadan sağlam sosyallik de olmuyor. Olan sanal sosyallikler, anında bozulup yenileri kuruluveriyor. Hiçbir bağlayıcılığı olmayan, en ufak bir sıkıntıya gelemeyen türden "sosyallikler" bunlar. İnternetin -galiba- en büyük zararı, insanları ekranlardaki harflere indirgeyip sosyalliği sığlaştırması. Tam da bunlar, söz odaklı düşünce biçiminin -tek başına- insan doğasına yabancı bir şey olduğunu gösteriyor. İnternet demokrasi, sonuçta sanaldır!.. Katılımcı organik bir demokrasiden bahsedeceksek, bunun insanların ekrandaki kuru sözlerinden ibaret olamayacağını da teslim etmek zorundayız.
İnternet kültürünün ve "demokrasisi"nin yazılı basına alternatif olacağı umacası da tam burada çöküyor. "Dijital kültür", yazılı kültüre üstün/alternetif olmayacak, çünkü internette kalitenin yükselmek yerine düşmesi -asıl trend görünüyor. İnternet medyasını yücelten medya çevrelerinin yaklaşımı -ekonomi açısından bakıldığında-, daha ucuza adam çalıştırıp aynı reklam gelirini kapmak diye özetlenebilecek ilkel bir "kar" mantıksızlığıyla hareket ediyor. İnternet basınına hakim olan ana fikirler şunlar: Profesyonel olmayan kişilerin yaptığı gazetecilik... Basılı medyanın yaptığı haberleri esas alan bir "haber" içeriği...
Buradaki ekonomik motivasyon, ucuz maliyettir ve sonuç her zaman, kalitenin düşmesi olmaktadır. Bu gelişmenin en tehlikeli yanı, genel okuma oranı (ve sistemli düşünme oranı) mütemadiyen düştüğü için, sığ yorumların ve düşüncenin -giderek- yazılı basına da hakim olması olasılığıdır. Genel (ruhsal/düşünsel) kalitenin düşmesi yönünde işleyen sistemde "düşüş" olasılığı zaten hep vardır. Fakat, "büyütülen" internet "demokrasisi"nin sanal bir oyuna dönüşme eğilimi, yazılı basının önemini daha da yükseltebilir. Ayrıca kalitenin yakalanması, kaliteyi oluşturacak kişilerin de ona göre seçilmesini ve her açıdan desteklenmesini gerektiriyor. Kalite asla ucuz olmamıştır. İnternetin insana ters olan yanlarından biri de bu konudur: İnternette kolayca erişilebilen şeylerin değeri bilinmiyor. Kaliteyi desteklemeyen bir durumdur.
Kaliteli, nesnel, profesyonel bir gazeteciliğin (ve bilimin/düşüncenin) varlığı, profesyonelliğe bağlıdır. Yani mesela oturup okuyan/düşünen profesyonel insanların varlığına bağlıdır -bu da asla internet ucuzculuğuyla olmaz. (Entelektüel işleri bedavaya getirmeye kalkan gazetelerle de olmaz) Ama internet -kuşkusuz- sahici anlamda profesyonellik temeline sahip olanlar için iyi bir enstrüman olabilmektedir. İnternet basınının geleceği, yazılı basının geleceğine bağlı görünüyor. Yazılı basının geleceği ise, 'okumak' diye özetlediğimiz sahici işin hakkını vererek varolmasına, değerinin bilinmesine bağlı. Okumanın insana sahiden hizmet edebilmesi ise; sözel düşüncenin, sezgilerle ve makul düşüncenin irrasyonel -diğer- yarısı ile tamamlanmasıyla mümkün olabilir.