İklimlerin modernleşme çağıyla birlikte insan eliyle bozulmakta olduğunun "keşfinden" beri, insanoğlunun gene insan eliyle kurtulabileceği tasarrufu sonucu yeni bir çağ doğdu: "İnsan Çağı".
Daha önce Yeryüzü, doğanın çeşitli şekillerde etkimesiyle değişen bir yerdi. İlk kez insanoğlunun yaşam tarzıyla Yeryüzü, değişmeye başladı. Artık insan, sahiden de bu gezegenin geleceğine hükmediyor ve bugünün üretim-tüketim sistemiyle, hiç bir önlem almadan aynen yamaya devam ettiği takdirde Dünyada herhangi bir gelecek perspektifine sahip bulunmuyor.
İklimlerin yaşama uygunsuz hale gelmeye başlamasını önlemek, şu anda insanoğlunun bir numaralı sorunu olmaya devam ediyor ve çareler bulunuyor, -ama felsefi bir soru gündemde: İnsanoğlu, doğanın doğal dengesiyle yapay bir şekilde oynayarak onu yeniden yaşanabilir normlar seviyesine çekebilir mi, yoksa böyle dışarıdan müdahaleler herşeyin çok daha kötüleşmesine mi yol açar? Bu sorunun yanıtı henüz havada, ama ben, yapay müdahalelerin tehlikeli olduğunu söylemeden edemeyeceğim.
İklimlerin çöküş tehlikesine yıllarca dikkat çekerek bu konuda boşuna çözüm aramış kişilerden biri olarak, insanların genel yaşam tarzlarının bugünden yarına değişmesinin ne kadar zor olduğunu söylememe izin verin. Bu yüzden tekniğin devreye girip, bazı "değişmez" koşulların doğaya zararını minimize eden radikal girişimlerde bulunmaları desteklenmeli midir? Bu soruya yanıt vermeden önce, kısaca yeni yöntemlerden sözetmeliyiz.
1. İklimlerin bozulmasında bir numaralı sorun, doğanın oksijene çecviremeyeceği kadar karbondioksit üretilmesi (Fabrikalar, arabalar vs.). Oksijene dönüştürülemeyen CO2 sera etkisi yaratıyor ve iklimlerin ısınmasını sağlıyor. Gidişat Kıyamet. Bunun önlenmesi için iklim konferansları düzenleniyor ve ülkelerden, CO2 üretiminin düşürülmesini taahhüt etmeleri bekleniyor. Herkes, bunun imkansız olduğunu biliyor. Kapitalist Yaşam Biçimini değiştirmeden, CO2 sorununu çözmek mümkün değil.
2. Kapitalist yaşam biçiminin değişmesini beklemek insanlığın sonu demek olabileceğinden, insanoğlu yaşam biçimini gönüllü olarak değiştirinceye kadar, bazı teknik yöntemlerle iklimlerin çöküşünü durdurmanın -hatta belki gidişatı tersine çevirmenin- yöntemleri konusunda oldukça önemli adımlar atılmış durumda.
3. İzlanda'da, iklimlerin ısınmasını sağlayan CO2 fazlasının taşa dönüştürülmesini sağlayan bir yöntem bulundu. Bu yöntemde CO2 ve su karışımı birbuçuk kilometre yeraltındaki Basalt tabakasına verilerek yeraltına hapsediliyor, taşa dönüştürülmesi sağlanıyor. Yeryüzünde en büyük Basalt tabakası Hindistan'da ve Sibirya'da bulunuyor. Yani "Jeostratejik önemi olan ülkeler coğrafyası" denen şeyin, "petrol" konteksinden çıkarak yepyeni bir anlam ifade edebileceği çağların eşiğindeyiz.
4. Doğaya endüstri/arabalar aracılığıyla CO2 salınımının tamamen ortadan kaldırılması amacıyla İklim konferanslarında cidden düşünülen bilinçli kısıtlama çareleri yetersiz. Onun yerine, kutup bölgelerinde yaşayan diyatom türü mikroskopik algların çoğaltılması, önemli yöntemlerden biri. Malum olduğu üzere, yeryüzünde üretilen CO2'in yarısına yakınını ağaçlar ve Afrika'daki/Güney Amarika'daki tropikal ormanlar değil, okyanuslarda yaşayan mikroskobik bitkiler (algler) O2'ye dönüştürüyor. Algler çoğalmak için Demir'e (Fe) ihtiyaç duyuyor.
Yeni bir araştırma grubu, Kutupların çorak denizlerine Demiroksit dökerek algların hızla çoğalmasını sağladılar, bir ton demir oksidin döküldüğü bölgede alglerin nüfusu sadece üç haftada beş kat arttı. Tabii bu tür yöntemlerin doğal dengeleri bozması ihtimali şimdilik yok ama bu tehlike de var elbette.
5. Kanadalı mühendisler, CO2 gazından Dizel yakıt üretme yöntemi ile galiba Suudi Krallığının ipini çekmeye adaylar. Bu yöntem son derece önemli, çünkü elektrikle çalışan motorlar henüz yeterince geliştirilemedi çok ağırlar ve uçaklarda/gemilerde kullanılamıyorlar, ama CO2 gazından yapılan Dizeli kullanabilirler. Özellikle uçakların ürettiği CO2'in tutulup depolanması da üzerinde çalışılan konulardan. CO2'i Dizele dönüştürme işleminde yüksek miktarda elektrik kullanılıyor, ama elektrik üretimi yakın gelecekte bir numaralı desentral enerji üretmi anlayışının temelini oluşturacak. Kanadalılar, CO2'i Dizele çeviren "yapay ağaç"ın da mucidi. Şekli berbat ama işlevi inanılmaz.
6. İklimlerin ısınmasını izleyen bilim insanları 1992'de iklimin yarım derece soğumuş olmasına bakarak başka bir yöntem daha icad ettiler. 1991 yılında Filipinler'deki Pinatubo volkanı patlamış ve bölgede duman bulutlarının yoğunluğundan gündüz vakti gece olmuştu. Volkanın püskürttüğü kükürtlü kül yerin 30 kilometre üzerine çıkıp, Dünyanın dönüşüyle tüm yeryüzüne yayılmıştı. Kükürtdioksitin atmosferin üstünde sülfik asit kristalleri halinde minik aynalar işlevi görerek Güneş ışığını yansıtmaları sonucu dünyanın ısınması durdu ve durum bir yıldan uzun sürdü. Aynı işi bir uçak filosunun da yapabileceği düşünülüyor. Her yıl tekrarlanması gereken bir işlem...
Bu tür taşıma suyla değirmen döndürme yöntemleri, insanoğlunun kapitalizmden ve "modern tüketici" tipi yaşam biçiminden vazgeçmemesiyle ilgili bir durum. Bu uygulamaların en büyük riski, bu tür uygulamalara başlanmasının ardından siyasi bir kaos yaşanıp bu uygulamaların birden durması. Bu da Yeryüzündeki yaşamın tamamı üzerinde tam bir ısı şoku yaşanmasına neden olabilir -ki buna ne tür tepkiler verileceği henüz hayalin ufkun ötesinde bi yerde!
İnsan, daha azla yetinen, daha az lükse fit bir canlı olabilecek mi? Postkapitalizm sath-ı mahalline girdiğimiz ve yeryüzünün "İnsanlık çağı"nı yaşadığımız şu dönemde, en önemli soru bu. Soru, yanıtın yarısıdır. Ve buna da yanıtlar bulunacağı kesin, ama zaman çok önemli. Düşünen bilge insan "Homo Sapiens" acilen saksıyı çalıştırmak zorunda.