Senkaku/Diaoyu adaları konusunda Japonya ile Çin'in arası hanidir açık, gerginlik bazen yükseliyor bazen alçalıyor ama aylardır gündemde. ABD bu gerginliğin Japonya tarafında bulunuyor ve tansiyonu düşürmek için pek birşey yapmayıp "korkutmak" opsiyonuna oynuyor. Amerikan Ordusu dünyanın tartışmasız en büyük ordusu ve -teorik olarak- her konvensiyonel savaştan muzaffer çıkacak güçte, ama ekonomi konusunda hiç de öyle olmadığını artık liseli Sol aktivistler bile biliyor.
Hal böyle diye -"emperyalizm yıkılsın" türünden gürültü çıkaranlara bakıp bir savaşa razı mı olacağız? Elbette Hayır. Ama Çin'in son zamanlarda yepyeni sekter/milliyetçi saldırgan bir dil benimsediği gerçeğini de gözardı etmeyeceğiz. Olayın şakaya gelir yanı yok. Çin, Doğudaki Çin Denizinde Amerikan savaş gemisi ve Amerikan destekli Japon tehdidi istemiyor ve bunu bir tür şeref meselesi haline getiriyor. Gelişmelerin en ciddi yanı, ÇKP'nin kontrol ettiği gazetelerde, hangi Amerikan kentlerinin Çin atom denizaltıları tarafından atom roketleriyle vurulabileceğini gösterir haritaların yayınlanması. Durum, gerçekten ciddi. Uzun menzilli Çin bombardıman uçaklarının Pasifik Okyanusu kıyısı ve yakınlarındaki şehirleri nasıl bombardıman edebileceği faraziyeleri de cabası.
Amerikalıların özellikle Güney Pasifik'i kontrol etmeye devam etmeleri, Çinlileri kızdırıyor ve bu saçma düşmanlık da insanı düşündürüyor…
Çinliler, şu anda dünyadaki en etkili siber saldırı gücüne sahipler, Amerikan ekonomisini etkileyebilecek önemli finansal aparatlara sahipler. Tarihleri boyunca hep uzun vadeli stratejik hesaplar yapan, rafine bir akla sahip olan, bu nedenle Türklerin batıya göçmesini sağlayıp onları Batı'nın başına bela eden hareket tarzını kısmen terketmiş görünüyorlar. Yıllar önce burada yazmıştım: Çin bugünkü ekonomi ağırlıklı pasif politikalarını sürdürürse, birkaç on yıl sonra ABD'yi istediği gibi yönlendirebilen hakim güç olabilir, ama hızlı ilerleyen tarih ÇKP'nin başını döndürmüşe benziyor. Herşeyden önce Çin, kapitalist sistemin onmaz krizini kendine göre yaşayan ve buna karşı taktik bazı önlemler dışında uyuyan bir ülke. Devlet kontrollü neoliberal Çin kapitalizmi, önemli sorunlarla boğuşuyor ve sistemin Batılı merkez ülkeleri gibi homojen milli yapıya sahip değil, yani sistemin sallanması durumunda işçi/çalışan ayaklanmaları yanında milliyetçi ayaklanmaların çıkması da olası. Kısacası, sistemin önemli bir krizinde uluslararası destek alabilecek mikro-milliyetçilik çok başını ağrıtabilir, ama ürkütücü yeni bir Han milliyetçiliği, azınlıkları hizada tutabilir. Şaka bir yana, ÇKP, "safları sıklaştırmak için" sınırlı bir savaşı göze alabilir ve Amerikalılara ne kadar ciddi olduğunu göstermek için Hawaii veya benzeri bir yere göstermelik saldırı provası düzenleyebilir.
İslamcılarından kurtulup yeni bir Çağa adım atmanın eşiğindeki Türkiye'nin bir savaşa ihtiyacı yok. Pasifikte yaşanacak bir savaş, benim güzel Çinli ve Japon dostlarımı kötü duruma düşürür elbette ama Türkiye'ye etkisi çok daha farklı olabilir. En kestirmeden söylemek gerekirse: Bu savaş patlamadan, AKP'yi mutlaka defetmek gerekiyor. Zira savaş başlarsa demokrasi ve insan hakları/haysiyeti gibi sorunlar ne Amerikalıların ne de Avrupalıların olur -Çinlilerin zaten olmaz. Türkiye, Gezi Ruhu'nun gösterdiği yoldan yürüyecek, ama bunu zorlaştıracak potansiyel, Pasifik Savaşı'yla doğabilir. Zaten global dünyada savaşları -hele bu ölçekteki savaşları- bölgesiyle sınırlandırmanın imkanı yoktur, heryer kendine göre etkilenir. bu nedenle savaşa karşı olup bir an önce AKP'yi iktidardan indirmek, en önemli görev olmayı sürdürüyor.