2013 Yılı, AKP iktidarı için tam bir hezimet yılı oldu. Hükümetin dış politikası çöktü, Suriye ile yapılan "dolaylı" savaşta Hükümet yenildi ve ardından gelen Gezi ayaklanması, Erdoğan ve AKP'nin dünyadaki itibarını sıfırladı. Giderayak yıl sonunda başlayan "Yolsuzluk operasyonu" ise Hükümete bu kez iç politikada önemli bir darbe vurdu. Ekonomi, tehlike sinyalleri vermeye başladı ve "Kürt Sorunu" hakkında oyalama hamleleri dışında hiç bir somut adım atılmadı. Türkiye 2014 yılına, Gezi Ruhu'nun Türklere sağladığı yeni bir özgürlük için mücadele mantalitesiyle ve umutla giriyor.
Türkler, kavga tonu yüksek bağrış-çığrış "politika"yı sevmiyorlar ama, bu hareketlilikten de kendilerine bir canlılık ifadesi çıkarmayı, bu çatışmalardan öğrenmeyi biliyorlar -en azından Gezi'den beri bunu söyleyebiliriz sanıyorum. Bu anlamdaki tecrübelerin olumlu katkılarının "yüksek" olacağı bir yıla giriyoruz. Yerel Seçimler ve Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin yapılacağı ve belki Erken Seçim'lerin de yaşanacağı önemli bir yıl olacak.
2014 yılı, mental anlamda Türkiye için önemli bir değişimin yaşanacağı yıl olabilir. Neoliberal Paradigma'nın dünyayı etkilemeye başladığı 1980'li yıllardan beri yükselen, "Türkiye'yi Osmanlı'nın devamı anlamında islami temelde yeniden kurmak" fikri, bu yıl etkisini tamamen yitirebilir. Bilindiği gibi bu düşünce, "İslami Dünyayı birleştirip önderi olmak" veya benzeri tonlarda, Turgut Özal döneminden beri yükselen "idea" veya "motivasyon"du. Türkiye'nin neoliberal döneminde, "ütopya" formatında ülkeye hakim olan bu anlayış, 2011 yılından beri hızlı bir hezimet sürecine girmişti. 2008 Yılında başlayan ve Neoliberalizm sonrasına işaret eden yeni dönem (Post-kapitalist dönem), muhtemelen 2024 yılına kadar sürecek etkisiyle Türkiye'yi iki temel açıdan etkiledi. Bunlardan ilki, sürecin başında devletteki Kemalist unsurların tasfiye edilmesiydi. İkincisi, onun yerine yeni bir devlet kurmak sürecinin daha başında, "Yeni Osmanlı"nın bir anlam ve gelecek krizine girmesiydi. Bütün bu süreçte Türklerin yarısından fazlasını etkilemeye başaramayan AKP, Neoliberal paradigmanın şahikası ve son temsilcisi olarak, büyük bir hızla güç kaybetti. Nüfuzunu neredeyse tamamen yitirip, etkileyemediği seküler Türkiye ile sadece iktidar ve devlet gücüne dayanan bir dehşet dengesi kuran "Yeni Osmanlı" fikriyatı, 2014 itibarıyla bu dengenin altında kalabilir. 2014, Seküler çevrelerin özgül ağırlığı ve ezici çoğunluğu oluşturduğu mental bir yapı içinde, Türkiye'nin topyekün mantalite değişikliğine gitmesini sağlayabilir. Bunu, "Yeni Osmanlı" fikriyatının -eski AKP çevrelerinde de- kesin sonu olarak okuyabilirsiniz. Önemlidir, çünkü bu ütopya, sadece AKP'nin değil, Gülen Cemaatinin ve daha öncesinin Milli Görüş'ünün vs. hayat bulduğu alandır.
Türkiye 2014'de, "Yeni Osmanlı" ve "İslamı birleştirip ona baş olamak" ütopyalarının hem kendi ruhuna uymadığını hem de çocukça/yanlış olduğunu idrak edeceği bir yıl yaşayabilir, ve tabii bunun yerine yeni bir ütopya iyice belirginleşebilir. Yeni ütopya, oldukça gerçekçi, Gezi'de ortada konan Haklar-Özgürlükler-Demokrasi temelinde yükselebilir. Fakat tıpkı İslamcılığın 1990'ların başındaki hızlı yükselişiyle benzeşeceğinden, güçlü bir karşı tapki alabileceğini de gözönünde bulundurmak gerek. Bunun anlamı, 2014'ün bir altüst oluş ve sıkı mücadele yılı olarak hatırlanacağıdır. Konjonktürün/paradigmanın işaret ettiği istikamet, "Yeni Osmanlı" zihniyetinin tamamen yenilip iktidar gücünü ve etkisini de kaybedebileceği ve tarihe intikal edeceği istikamet olduğundan, 2014 yılı, bu istikametin çok netleşeceği ve ilk sağlam ifadelerini bulacağı yıl olabilir. Bu yıl şanssızlıklar, bir önceki yılda olduğu gibi AKP'nin ve Cemaatin yakasını bırakmayacak gibi görünüyor.
Türkiye Gezi sürecinde, insanların birbirleriyle sorunsuz sevgi atmosferi kurabildiği ve yardımlaşmanın en aktif biçimler aldığı benzersiz bir dönem yaşadı. 2014 yılı, bu yeni mantalitenin topluma daha çok nüfuz edip onu daha da dönüştürdüğü yıl olabilir, çünkü dayanışma gerektiren ve kitlesel eylemlere yol açabilecek bir atmosfer 2014'de de kendini fazlasıyla hissettirecek gibi. Neoliberalizmden beslenen "islami muhafazakar Osmanlıcı" zihniyet büyük ölçüde yenilip AKP dahil tüm partilerde etkisini çok büyük ölçüde yitireceğinden, yeni arayışların bir ifadesi olan kültür/sanat girişimlerinin, fikir tartışmalarının, yeni düşünce gruplarının vb. daha belirgin olacağı bir yıl olabilir 2014.
Ben bu süreçte Türklerin kendi tarihleri içinde, gelecekte de anılacak en önemli olayın, kendi kendilerini yeniden ve islami olmayan başka bir gözle değerlendirmeye başlamaları olacağını sanıyorum. Türkler en az beşyüz yıl gibi oldukça uzun bir süredir dünyada İslam'la özdeş değerlendirilen bir halktı. Eski feodal/Ortaçağ anlayışlarının iflası ve Batı merkezli modernleşmenin yükselişiyle -Atatürk'le- bu yeni yükselişe katılan Türkiye, Batı'nın SSCB'ye karşı "Yeşil Kuşak" kurmayı planlamasından beri islamcılaşıyor. Neoliberal dönemde bu gelişmenin elbette kuru bir NATO kararından çok daha öte nedenleri vardır, ama Türkiye'nin -bir zamanların- "Emperyalist Batı"ya karşı çetin bir savaşla kurulmuş olması, Yeşil Kuşak İslamcılarının "Yeni Osmanlı" ideasını "Batıya Karşı" gösterip Türkiye'de taraftar toplamasına yardımcı olan bir etmendi. 2014 Türkiye'sinin kendini İslam ile tanımlamayacak yeni mantalitesi ise Batı ile çok daha komplekssiz ve dost bir ilişki kurmasını mümkün kılıyor, çünkü modernlik artık Batı merkezli değil. Paradigmayla birlikte eski düşmanlık kategorilerinin de değişmesi, Türkiye'ye kendini daha sağlıklı değerlendirmek bakımından yeni mental alanlar sunacaktır. 2014 yılında Türkler yeni bir kader çizgisi ile geleceğe doğru yürüyor olabilirler. Bu yeni yürüyüş belki de 2015'de başlayacaktır ama 2014'de istikameti çok daha netleşebilir.