Muhalefet bu sonucu, Erdoğan'ı AKP'den koparmak gibi bilinçli bir tercihle hedeflemişse -ki pek sanmıyorum, önümüzdeki aylara bakarak sonucu göreceğiz. Ama bu komplotik "değerlendirme" bir kenera bırakılacak olursa, CHP-MHP muhalefeti, büyük bir hata yapmış ve bir önceki seçimlere göre 5 Milyon oy daha az almıştır. Yerel seçimlerde Muhalefet, iktidarla aynı oy oranını yakalamıştı ve hatta belki de kediler sayesinde, denge muhalefet lehine bozulmamıştı.
Şimdi, 2008-2024 döneminin en hızlı ve tehlikeli 2013-2015 sürecinin tam ortasındayız, en sarsıcı kısmı önümüzde, Türkiye'nin etrafı kaynıyor. Ukrayna, Suriye, Irak, sıcak savaş bölgeleri, Azerbaycan ve Ermenistan bile birbirine girmek üzere. Böyle bir atmosferde ABD yıllar sonra bölgede yeniden silah kullandı ve IŞİD'i bombaladı.
Türkiye, bu büyük altüstoluş sırasında kendi büyük sarsıntısını -değişim/dönüşüm'ünü- de yaşıyor. Süreç, Nisan 2013'de başladı ve Kasım 2015'de bitecek. Bu sürecin grafiğinde bence iki önemli zirveyi yaşadık. Bunlardan ilki Gezi İsyanı, ikincisi de Gülencilerin Yolsuzluk saldırısıydı. Bu ikisinin -zaman kalitesi açısından- ilişkisini de 2012'deki yazılarıma dayanarak açıklamak mümkün. Zamanın "Özgürlük/Özgür ruh" (ve yeni bir özgüvenin yükselişi) devri olduğunu, bunu engellemenin mümkün olmadığını, engellendiği taktirde bizzat İktidar içinden tepki çıkacağını yazmıştım. Bunu şimdi de CHP/MHP açısından yazmak mümkün. Bu iki partinin başkanları, tarihi bir hata yaparak, iki partiye de yabancı "Müslüman" bir ortak aday gösterip, yeni "Özgür ruhlu yükseliş"e aykırı hareket ettiler. Tekrar edelim: O özgürlük yükselişini engelleyen hiç kimse, ama hiç kimse tokadı yemeden yerine oturamaz ve o tokat hiç ummadığınız biçimlerde gelebilir, Erdoğan'a nasıl -hiç beklenmedik biçimlerde- geldiğini biliyoruz. Bu açıdan baktığımda, CHP'nin yöneticilerini oldukça zorlayabilecek, hatta Kılıçdaroğlu'nu koltuğundan edecek gelişmeler yaşanabilir, ama asıl ilginç olan, Türkiye'nin yeni önderi, yani belki: Selahattin Demirtaş.
Sürecin sonunda Türkiye'nin yepyeni, Erdoğan'dan çok daha kurnaz ve çok daha akıllı, Türkiye'yi yeni bir yere taşıyabilecek yeni önderler çıkabileceğinden bahsetmiştim. Bu yeni zaman kalitesi, giderek belirginleşiyor ve Demirtaş'ı işaret ediyor. Elbette başkaları da olacaktır, ama biri o gibi görünüyor. Değişimin diğer özelliği, bir çok kişi için "gereksiz" sayılması ve ayak direnmesine rağmen uzun vadede gerekliliğinin sonradan anlaşılacak olmasıdır. En önemli konu şu: Erdoğan da bu değişim sürecinin aktif bir (negatif) parçası ve ortadan kalkmamasının asıl nedeni de bu. Negatif bir kışkırtıcı rolü oynuyor. Değişim/dönüşümün olumlu kutbunu Gezi (yani yeni öndersiz halk muhalefeti), olumsuz kutbunu da Erdoğan teşkil ediyor. Pasif ve erkisizleştirici bir Cumhurbaşkanlığı "kampanyası" yürüten CHP/MHP'nin karşısına, tıpkı Erdoğan'ın Gezi'yi bastırmaya kalkınca karşısına Gülenci saldırının çıkması gibi bir durumun çıkması mümkün. Bu sürecin ortasında -yani şimdi- bir empati dalgası da var ve kamplaşmış iki kesimin birbirini daha iyi anlamasına vesile olabilir.
Önümüzdeki günlerde, AKP ve CHP'nin içinde sert rüzgarlar da esse, asıl enteresan dönemin, Ekim ayında başlayacağını sanıyorum. Türkiye'nin önünde 2015 yazına kadar, kendiyle daha barışık bir dönem var. Türkiye'nin etrafındaki kan deryasına bu kez çok yerinde ve ölçülü bir şekilde yaklaşıp çok yararlı olabileceği fırsatlar doğabilir. Bu dönem, Türkiye'nin şimdi içinde yaşadığı sıkıntıyla kıyaslandığında büyük bir iç huzuruna işaret ettiğine göre, Hükümetin olumlu anlamda değişmesi de söz konusu olabilir. Tabii bunları "zaman" gösterecek!