Yaşayan en büyük Arap şair Ali Ahmad Said'in (Adonis)
Hürriyet Gazetesi'nde 8 Kasım 2013'de yayınlanan söyleşisini
kısaltarak buraya alıyorum.
Bağdat, Halep, Şam yıkılıyor. Arap dünyası kendi zenginliklerini kendi elleriyle yıkıyor. Bu canınızı yakmıyor mu?
Alfabeye (Arap alfabesine) ev sahipliği yapan topraklarda müzeler, eski kiliseler, evler
yok ediliyor. Hem de bir hiç için. Bir devrim kendi zenginliklerini yok
etmez. Acı çekmekten daha ağır bir üzüntü benimkisi. Kendi
zenginliklerini kendi elleriyle yıkan Ortadoğu halkının acısını yaşıyorum. Benim ülkem Suriye şiddetle parçalanıyor.
Suriye’de olanları nasıl izliyorsunuz?
Arap dünyasında olanlar bana göre devrim değil, rejim değişikliği için
düzenlenen komplolar. Suriye’de olup bitenler korkunç. Elbette bir
şeyler değişmeli ama diyalogla, demokratik yoldan değişmeli. Savaş,
şiddet hiçbir şeyi çözmez.
Arap dünyasında Türkiye hakkında ne düşünülüyor?
Bazıları Türkiye’yi seviyor. Bazıları da nefret ediyor. Türkiye’nin imajı güzel bir imaj değil. Tayyip Erdoğan sert ve kapalı bir yönetici. Türkiye’nin Suriye politikası da korkunç
bir imaj yarattı. Türkiye Suriye’yi yok etmek isteyen barbarlara destek
ve cesaret verdi. ‘Yeni Osmanlı’ korkusu var. Türkiye’nin Suriye
politikası “etik bir başarısızlıktır”. Türkiye’de olup bitenlerden
dolayı da endişeli bakışlar artmakta.
Türban tartışması hayli canlı şu sıralar. Kadınlar ve türban konusuna nasıl bakıyorsunuz?
Kadınları rahat bırakın. Nasıl istiyorlarsa öyle giyinsinler. Türban
konusu kadınların özgür iradesine bırakılmalı. Kime ne? Devlete gelince,
devlet bunu ne özendirmeli, ne yasaklamalı. Benim zamanımda Şam’da
türban bir güzellik sembolü idi. Kadın inanılmaz çekici idi. Şimdi
türban sembolü de değişti.
Siz başından beri “Arap Baharı devrim falan değil” diyorsunuz. Neden?
Başta Arap tarihinin yeni miladının Tahrir Meydanı olacağını umut
ettim. Ama 2-3 ay gibi kısa bir sürede işler değişmeye başladı. Gençler,
öğrenciler, entelektüeller ve kadınlar tarafından yaratılan bu
olağanüstü barışçı devrimi çaldılar. Şiddet ön plana çıktı. Arap
dünyasında yaşananlar bize gösterdi ki, din temelinde kurulan bir ülkede
devrim yapamazsınız. Devrimler doğaları gereği dinlerle özdeşleşemez.
Ennahda, Müslüman Kardeşler... Bunlar karşı devrim hareketleridir.
Toplumu özgürleştiren hareketler değil. Şimdi farkına varılıyor. Dini
faşizm, bana göre faşizmlerin en kötüsü. Belki de şimdi Mısır’da gerçek
bir devrime gidiyoruz. Hâlâ umutluyum.
Bütün dinleri mi kastediyorsunuz?
Evet aralarında derece farkı olsa da hepsi... İslam, içlerindeki en
katısı belki de. İslam’a ya da inanca karşı değilim, tersine insanların
inanma hakkını savunuyorum. Ama bir iktidar, bir güç tarafından empoze
edilen dini reddediyorum. İnsan için inanmak kadar inanmamak da bir hak.
Ama İslam bunu kabul edemez. İnanmayan kâfirdir. Dolayısıyla politika
ve dini birbirinden ayırmak, dini kişiyle Allah arasında bırakmak lazım.
Din ve kurumları ayırmak şart.
AKP modeli uzun süre Arap dünyasına model olarak gösterildi ama?
Ben bu modele inanmıyorum. Bugün yaşananlar ne o zaman? Bireyler özgür
değil, kadınlar özgür değil. Nasıl demokrasiden söz edersiniz?
Türkiye’de Müslüman Kardeşler zihniyeti çok etkin ve kurumları bir bir
yok ediyor. Türkiye’nin gerileme riski hâlâ var.
İyi bir örnek yok mu size göre?
Şu anda Müslüman ülkelerdeki İslami hareketler İslam hakkında korkunç
bir imaj yayıyor dünyaya. Müslüman Müslüman’ı din adına kırıp geçiriyor.
Ve buna kimse isyan etmiyor. Bütün İslam dünyası kendisine şu acıklı
soruyu sormalı. Neden 1.5 milyarlık İslam dünyasında inanan, ibaret eden
tek bir filozof, ressam, şair çıkmıyor? Para var, kalkınma var, her şey
var ama filozof yok, sanatçı yok! İslam şairleri inanan şairler
değildir. Filozoflar da öyle. Mistik bir devrimciydi Yunus Emre. Mevlânâ
da öyle. El Farabi gibi, İbn-i Sina gibi, Averroes (İbn-i Rüşdi), hepsi
inanç sistemlerinin dışındaydı. Birey olarak Müslümanlar, dünyanın
diğer bireyleri kadar zeki ve yetenekli. Hiçbir eksikleri yok, ama
zincirlenmiş durumdalar.
Neden filozof çıkmıyor sizce?
Çünkü
tek hedefleri iktidarda kalmak. Bu Müslümanların kendi kendilerini yok
etmesinden başka nedir! Bu haliyle İslam kendi kendisinin düşmanı.
Sizin çözümünüz ne?
Laiklik ve bireysel haklar elbette. Öteki ‘düşman’ değildir. Öteki,
benim bir parçam. Diğeri olmadan ben de kendim olamam. Oysa Arap
dünyasında bugün bir hiç uğruna biri ötekini kırıyor. Bu nedenle, bugün
Müslümanlar kendilerinin en büyük düşmanıdır. Laik olmayan toplumlarda
demokrasiden söz etmek zor. Bu çağda bunu anlamak zorundayız artık.
Mısır’da olup bitenlere ne diyeceksiniz. Mursi’nin alternatifi darbe mi?
Umarım bu gerçek devrimin başlangıcıdır. Ordu halkın taleplerine destek
verdi. Şimdilik durum bu. Bana göre devrim her şeyden önce şiddetsiz
olmalı. Kanlı devrim bana göre, insana karşı bir şey.
Ama Müslüman Kardeşler halkoyuyla geldi.
Toplumlar da bireyler gibi hata yapabilir. Bu hata idi.